Yürürken, adını bile sormadığım kitapçının dün kurduğu cümleler zihnimde dönüp duruyordu:
İnsan alt beyninin, üst beyine gönderdiği sinyalleri nasıl okur?
Birine güvenmek için hangi beden dili mesajını algılamalıyız?
Sesli ya da sessiz sözcükler, duygusal rotamızı nasıl belirler?
Onun bilgisi, sanki alt beynimin uzun süredir açılmasını beklediği bir sandığı aralamıştı. Dahası, ondan almak istediğim kitapların tamamını okumuş olduğu öyle belliydi ki…
“Size bir soru soracağım,” dedi sonunda. “Hazır mısınız?”
Sakin bir tavırla, “Tabii ki. Dinliyorum,” dedim.
Tam o sırada liseli bir genç kız, yeni basım popüler bir kitaba uzandı. Fiyatına baktı, sonra elindeki parayı gösterdi:
“Beş liram var… Olur mu?”
Satıcı kesin bir sesle:
“Olmaz.”
Genç kız utangaç bir sesle,
“Yarın getirsem?”
“Olmaz. Kitap burada, yarın gel alırsın,” dedi.
Kız kitabı bıraktı, parasını çantasına koydu ve yürüdü.
Ama asıl beni şoke eden, satıcının onun arkasından seslenmesi oldu.
“Bakar mısınız?”
Kız döndü. “Ben mi?”
“Evet, siz. Buyurun.”
Satıcı kitabı poşete koyup ona uzattı.
Ağzım açık kalmıştı.
Kız tekrar çantasından beş lirayı çıkarınca, adam başını salladı:
“Kitap satılık değil. Hediyemdir.”
Kızın yüzü kızardı.
“Teşekkür ederim abi… Ama alamam,” dedi.
Tekrar parasını çantasına koydu ve gitmek için döndü.
Bu kez satıcının yüzüne baktım; gözlerinde ince bir hüzün vardı.
Elindeki poşetle liseli genç kızın ardından koştu. Poşeti ona uzattı.
Genç kız da teşekkür edip kitabı çantasına koyarak uzaklaştı.
Acaba ona ne demişti?
Nasıl merak ediyordum, nasıl…
Devam edecek
Emine Pişiren/ Akçay
#eminepişiren
#eminepişireninanıları
#anılar
#hikayeler























