Erdoğan Halkların Demokratik Partisi’ni (HDP) terör örgütü olarak nitelendiriyor. Cumhuriyet Halk Partisi’ni (CHP) ise sürekli HDP ile birlikte hareket ettiğini, onunla yan yana durduğunu söylüyor, dolayısıyla CHP’yi de terörü destekleyen bir parti olmakla suçluyor. Eleştiriyor demiyorum, suçluyor!
CHP bu salvolar karşısında ‘Hayır, böyle bir şey yoktur’, ‘Hayır, ben böyle davranmıyorum’, ‘Benim teröre karşı tavrım açıktır’ gibi savunmalara giriyor.
Kılıçdaroğlu, ‘Aman HDP’yle yan yana görünmeyelim’ kaygısıyla pıstıkça, Erdoğan saldırıyor.
Tabii CHP Kürt konusundaki ideolojik ve tarihsel temelli sicilini aşamadığı için pısıyor. Dolayısıyla sen öylesin dedikçe, hayır ben öyle değilim diye mızıkçılık yapan çocuk örneği, böyle bir savunma yapma zavallılığına düşüyor.
Halbuki olay çok açık. ‘Ben dayanağını anayasadan alan yasal her türlü parti ve örgütle ilişki kurarım, bundan sana ne, benim kiminle nasıl ilişki kuracağıma karışma hakkını nereden buluyorsun, HDP 6 milyon yurttaşın oyunu alan bir partidir, onu terör örgütü olarak nitelendirmen tamamen senin politik keyfiyetinin bir sonucudur, ülkenin politikasını senin keyfiyetine terk etmeyeceğiz’ biçiminde bir tavır alamayan CHP ve Kılıçdaroğlu, mahallenin ezik çocuğu pozisyonundan kurtulamıyor.
CHP bu tavrı gösterse, Erdoğan’ın elinden o saldırı silahını alır ve bir daha da CHP ile terörü aynı kefeye koymaya kalkamaz. Efendim, neymiş, CHP böyle yaparsa HDP’yi savunuyor pozisyonuna düşermiş, oy kaybedermiş vs. Külliyen yalan! CHP böyle yaparak HDP’yi değil, ilkeli olarak hukuku savunuyor olacak.
Fakat CHP’nin ilkeli olmak, hukuku savunmak gibi bir derdinin olmadığını birçok kez gördük. Ne yazık ki bunu en son, AKP’nin İstanbul Belediye Başkan adayı olan Meclis Başkanı Binali Yıldırım’ın Meclis Başkanlığı’ndan istifa edip etmeme konusundaki tavrında da gördük.
Anayasanın 94. maddesi çok açık olmasına rağmen, yani aday olan Binali Yıldırım’ın……..
Erdoğan Halkların Demokratik Partisi’ni (HDP) terör örgütü olarak nitelendiriyor. Cumhuriyet Halk Partisi’ni (CHP) ise sürekli HDP ile birlikte hareket ettiğini, onunla yan yana durduğunu söylüyor, dolayısıyla CHP’yi de terörü destekleyen bir parti olmakla suçluyor. Eleştiriyor demiyorum, suçluyor!
CHP bu salvolar karşısında ‘Hayır, böyle bir şey yoktur’, ‘Hayır, ben böyle davranmıyorum’, ‘Benim teröre karşı tavrım açıktır’ gibi savunmalara giriyor.
Kılıçdaroğlu, ‘Aman HDP’yle yan yana görünmeyelim’ kaygısıyla pıstıkça, Erdoğan saldırıyor.
Tabii CHP Kürt konusundaki ideolojik ve tarihsel temelli sicilini aşamadığı için pısıyor. Dolayısıyla sen öylesin dedikçe, hayır ben öyle değilim diye mızıkçılık yapan çocuk örneği, böyle bir savunma yapma zavallılığına düşüyor.
Halbuki olay çok açık. ‘Ben dayanağını anayasadan alan yasal her türlü parti ve örgütle ilişki kurarım, bundan sana ne, benim kiminle nasıl ilişki kuracağıma karışma hakkını nereden buluyorsun, HDP 6 milyon yurttaşın oyunu alan bir partidir, onu terör örgütü olarak nitelendirmen tamamen senin politik keyfiyetinin bir sonucudur, ülkenin politikasını senin keyfiyetine terk etmeyeceğiz’ biçiminde bir tavır alamayan CHP ve Kılıçdaroğlu, mahallenin ezik çocuğu pozisyonundan kurtulamıyor.
CHP bu tavrı gösterse, Erdoğan’ın elinden o saldırı silahını alır ve bir daha da CHP ile terörü aynı kefeye koymaya kalkamaz. Efendim, neymiş, CHP böyle yaparsa HDP’yi savunuyor pozisyonuna düşermiş, oy kaybedermiş vs. Külliyen yalan! CHP böyle yaparak HDP’yi değil, ilkeli olarak hukuku savunuyor olacak.
Fakat CHP’nin ilkeli olmak, hukuku savunmak gibi bir derdinin olmadığını birçok kez gördük. Ne yazık ki bunu en son, AKP’nin İstanbul Belediye Başkan adayı olan Meclis Başkanı Binali Yıldırım’ın Meclis Başkanlığı’ndan istifa edip etmeme konusundaki tavrında da gördük.
Anayasanın 94. maddesi çok açık olmasına rağmen, yani aday olan Binali Yıldırım’ın……..
Erdoğan Halkların Demokratik Partisi’ni (HDP) terör örgütü olarak nitelendiriyor. Cumhuriyet Halk Partisi’ni (CHP) ise sürekli HDP ile birlikte hareket ettiğini, onunla yan yana durduğunu söylüyor, dolayısıyla CHP’yi de terörü destekleyen bir parti olmakla suçluyor. Eleştiriyor demiyorum, suçluyor!
CHP bu salvolar karşısında ‘Hayır, böyle bir şey yoktur’, ‘Hayır, ben böyle davranmıyorum’, ‘Benim teröre karşı tavrım açıktır’ gibi savunmalara giriyor.
Kılıçdaroğlu, ‘Aman HDP’yle yan yana görünmeyelim’ kaygısıyla pıstıkça, Erdoğan saldırıyor.
Tabii CHP Kürt konusundaki ideolojik ve tarihsel temelli sicilini aşamadığı için pısıyor. Dolayısıyla sen öylesin dedikçe, hayır ben öyle değilim diye mızıkçılık yapan çocuk örneği, böyle bir savunma yapma zavallılığına düşüyor.
Halbuki olay çok açık. ‘Ben dayanağını anayasadan alan yasal her türlü parti ve örgütle ilişki kurarım, bundan sana ne, benim kiminle nasıl ilişki kuracağıma karışma hakkını nereden buluyorsun, HDP 6 milyon yurttaşın oyunu alan bir partidir, onu terör örgütü olarak nitelendirmen tamamen senin politik keyfiyetinin bir sonucudur, ülkenin politikasını senin keyfiyetine terk etmeyeceğiz’ biçiminde bir tavır alamayan CHP ve Kılıçdaroğlu, mahallenin ezik çocuğu pozisyonundan kurtulamıyor.
CHP bu tavrı gösterse, Erdoğan’ın elinden o saldırı silahını alır ve bir daha da CHP ile terörü aynı kefeye koymaya kalkamaz. Efendim, neymiş, CHP böyle yaparsa HDP’yi savunuyor pozisyonuna düşermiş, oy kaybedermiş vs. Külliyen yalan! CHP böyle yaparak HDP’yi değil, ilkeli olarak hukuku savunuyor olacak.
Fakat CHP’nin ilkeli olmak, hukuku savunmak gibi bir derdinin olmadığını birçok kez gördük. Ne yazık ki bunu en son, AKP’nin İstanbul Belediye Başkan adayı olan Meclis Başkanı Binali Yıldırım’ın Meclis Başkanlığı’ndan istifa edip etmeme konusundaki tavrında da gördük.
Anayasanın 94. maddesi çok açık olmasına rağmen, yani aday olan Binali Yıldırım’ın……..
Erdoğan Halkların Demokratik Partisi’ni (HDP) terör örgütü olarak nitelendiriyor. Cumhuriyet Halk Partisi’ni (CHP) ise sürekli HDP ile birlikte hareket ettiğini, onunla yan yana durduğunu söylüyor, dolayısıyla CHP’yi de terörü destekleyen bir parti olmakla suçluyor. Eleştiriyor demiyorum, suçluyor!
CHP bu salvolar karşısında ‘Hayır, böyle bir şey yoktur’, ‘Hayır, ben böyle davranmıyorum’, ‘Benim teröre karşı tavrım açıktır’ gibi savunmalara giriyor.
Kılıçdaroğlu, ‘Aman HDP’yle yan yana görünmeyelim’ kaygısıyla pıstıkça, Erdoğan saldırıyor.
Tabii CHP Kürt konusundaki ideolojik ve tarihsel temelli sicilini aşamadığı için pısıyor. Dolayısıyla sen öylesin dedikçe, hayır ben öyle değilim diye mızıkçılık yapan çocuk örneği, böyle bir savunma yapma zavallılığına düşüyor.
Halbuki olay çok açık. ‘Ben dayanağını anayasadan alan yasal her türlü parti ve örgütle ilişki kurarım, bundan sana ne, benim kiminle nasıl ilişki kuracağıma karışma hakkını nereden buluyorsun, HDP 6 milyon yurttaşın oyunu alan bir partidir, onu terör örgütü olarak nitelendirmen tamamen senin politik keyfiyetinin bir sonucudur, ülkenin politikasını senin keyfiyetine terk etmeyeceğiz’ biçiminde bir tavır alamayan CHP ve Kılıçdaroğlu, mahallenin ezik çocuğu pozisyonundan kurtulamıyor.
CHP bu tavrı gösterse, Erdoğan’ın elinden o saldırı silahını alır ve bir daha da CHP ile terörü aynı kefeye koymaya kalkamaz. Efendim, neymiş, CHP böyle yaparsa HDP’yi savunuyor pozisyonuna düşermiş, oy kaybedermiş vs. Külliyen yalan! CHP böyle yaparak HDP’yi değil, ilkeli olarak hukuku savunuyor olacak.
Fakat CHP’nin ilkeli olmak, hukuku savunmak gibi bir derdinin olmadığını birçok kez gördük. Ne yazık ki bunu en son, AKP’nin İstanbul Belediye Başkan adayı olan Meclis Başkanı Binali Yıldırım’ın Meclis Başkanlığı’ndan istifa edip etmeme konusundaki tavrında da gördük.
Anayasanın 94. maddesi çok açık olmasına rağmen, yani aday olan Binali Yıldırım’ın……..





















