Tan yerinin kızarmasını izleyebilme, hayalini gerçekleştirebilmek için, kayalar adasına, biletini almıştı.
Selim, motorun ilk müşterisiydi. Aceleci ve beklemeyi sevmeyen, bir yapıya sahipti. Selim, orta boylu, şişmandı. Gözleri iri ve şişik gibiydi. Yüzü geniş ve elmacık kemikleri dışarıya doğruydu. Çantasız sokağa çıkmazdı. Çantasız kendimi çıplak hissediyorum, diyordu.
Kalkış saati geldiğinde motor bir anda doldu. İnsanlar arasına karışmak istemeyen Selim, kenarda bir masaya çekildi ve kitabını okumaya başladı. Böylece boş şeyler sormayın, demek istedi.
Selim ilk ışığın doğduğu kayalardan gözünü ayırmıyor ve hayali gerçekleşeceği için mutluydu. İçinden şiir okumak geliyordu. Sessizce. Kendi kendine de içinde tutman gereken, duyguları her yerde ortaya atmamalısın, dedi. Örneğini, insan önüne geldiği yerde aşk mektubu okur mu? Hadi okudu kim anlar. Sonra gülünç duruma düşersin, dedi.
İnsan duygularını anlayan birine anlatırsa, ancak yerinde olur ve zevk alır. O halde insanı anlamak, onun duygusal yönünü bilmekten geçer. Yalnız bu duyguları abartmaya gerek yoktur. Yani bir duyguyu üstün hale getirip şiirsel bir durum yaratılmaz.
Selim’in gerçeği yakalamasına, dakikalar kalmıştı. Tan yerinin renkli geçeceğine inanıyordu. Selim, kayalara ve saatine bakıp makinasını hazır tutuyordu. Bu duyguyla hayalinde yaşıyordu. Yaşadığım duygular beni ayakta tutuyor, diyordu.
Heyecanlıydı, hoplamak ve zıplamak istiyordu. Ayıya benzeyen adam, masaya yaklaştı. “İlk ışığın kırmızı olmasını özledim,” dedi. Selim nereden çıktı diye kafasını salladı. Ayı suratlı adam, “benim gerçeğim,” dedi.
Selim, kendini gerçeğe mi? hazırlıyorsun, dedi. Adamın paltosu yıllarca giyilmiş döküntüydü. Kartal gibi motorun ucunda, ayaktaydı. Selimin sözünü duymamazlıktan geldi.
Ayı gibi adam yol yordam bilirmiş gibi, “Geçen gün, motor sis yüzünden, geri dönmüştü,” dedi. Selim “ağzından yel alsın,” dedi.
Ayı, önceki hafta da adaya yaklaşıldığında, dalgalar yükselmiş ve motoru sürüklemişti. Yolcular için, korkulu dakikalar başlamıştı, dedi. Hayal kırıklığı, bu bilgi üzerine yaşandı. Işığın doğuşu, adanın da karşısındaki tepelerden geliyormuş, dediler. Selim dinledi ama morali iyice bozulmuştu. Çünkü geri dönüyorlardı. Bugün de dalgalar, adaya izin vermiyordu.
Hayali boşa çıkmıştı. Odasına döndü ve arzuladığı gibi yaşamak şimdilik düşünemiyordu. Gençlikteki alışkanlıkları, yaşlandıkça daha çok uygulama alanı buluyordu.
Selim’e göre hayat yaldızlı bir rüyaydı. Fakat yol yordam da bilinmeliydi.
Hasan TANRIVERDİ






















