Büyük Usta Halk şairi, Türk şiirinin mihenk taşı, Abdurrahim Karakoç ağabey 7 Haziran 2012 de ahirete irtihal etti. Cumhuriyet dönemi Türk halk şiirinin büyük ustası 80 yaşında bu dünyadan göçtü gitti .
Cumhuriyet dönemi boyunca bugünler de içinde olmak kaydıyla… Türk şiirinde, alanında tek isimdir Abdurrahim ağabey (Karakoç)
BBP Şölenlerinin birinde (yıl 1996 ya da 1997 olmalı) Abdurrahim Karakoç ile tanışmıştık, Rahmetli Muhsin Ağabey (Yazıcıoğlu) davet etmişti. Orada yakından tanımış ve sohbet etme imkânı bulmuştum.
Şiirlerinden tanıdığım Abdurrahim Karakoçu yakından tanıdığımda; şiirinde nasıl bir insanla karşılaşmışsam yakından tanıdığımdan daha fazlasını bulmuştum.
Tabiki bundan sonrasında Abdürrahim ağabeyle zaman zaman telefon görüşmeside sağlıyorduk.
Aradan yıllar geçti. 2007 yılında ilk defa siyasal şiirimi gönderdim sırf gözden geçirmesi için…
(Rahmet ve minnetle yad ediyorum.)
Birgün, İstanbul’dan ortak tanıdığımız bir ülküdaşım aradı, Abdurrahim Karakoçun Akit gazetesindeki köşesinde şiirim hakkında yazı yazdığını hatta şiirimden pasajlar aktardığını haber verdi.
Çok duygulanmıştım.
Çünkü; Türk şiirinin efsane bir ismi, genç bir ismin bir şiirini analiz etmiş ve köşesine yazmıştı.
O’nun hasta olduğunu öğrendiğimde çok üzülmüştüm.
Vefatından sonra dahi, yakın tarihlere kadar telefonumda kayıtlı olan telefon numarasını bir türlü elim gidip silemedim.
Abdurrahim Ağabey (Karakoç), ender büyük şairlerden ve milliyetperver biridir,
Türk halk şiiri tarihine baktığımızda Karacaoğlan ve Pir Sultan Abdaldan sonra Abdurrahim Karakoçu sayabiliriz.
Karakoç şiiri, adı geçen iki büyük şairin iki ayrı büyük şiirinin karışımından doğmuş ama her ikisine de benzemeyen büyük bir şiirdir. Abdurrahim Karakoç şiirinin temelinde ironi olmasına karşın söyleyiş bakımından lirik bir havası var. Mihribanı okuyalım;
“Sarı saçlarını deli gönlüme
Bağlamışım çözülmüyor Mihriban
Ayrılıktan zor belleme ölümü
Görmeyince sezilmiyor Mihriban
Yâr deyince kalem elden düşüyor
Gözlerim görmüyor aklım şaşıyor
Lambada titreyen alev üşüyor
Aşk kâğıda yazılmıyor Mihriban
Önce naz sonra söz ve sonra hile
Sevilen seveni düşürür dile
Seneler asırlar değişse bile
Eski töre bozulmuyor Mihriban
Tabiplerde ilaç yoktur yarama
Aşk deyince ötesini arama
Her nesnenin bir bitimi var ama
Aşka hudut çizilmiyor Mihriban
Boşa bağlanmamış bülbül gülüne
Kar koysam köz olur aşkın külüne
Şaştım kara bahtın tahammülüne
Taşa çalsam ezilmiyor Mihriban
Tarife sığmıyor aşkın anlamı
Ancak çeken bilir bu derdi gamı
Bir kördüğüm baştan sona tamamı
Çözemedim çözülmüyor Mihriban”
Abdurrahim Karakoç;
Hasana Mektuplar,
Vur Emri,
Kan Yazısı,
Suları Islatamadım ve Gökçekimi isimli şiir kitaplarıyla Türk şiirine kendi mührünü vurmuş bir şairdir. Türk şiiri önemli bir ismini kaybetti ancak en önemlisi Ülkücü Camia aynı zamanda çok kıymetli bir Ülküdaşını ve ağabeyini kaybetti.
Rahmetle yad ediyorum.
Baki selam ve dualarımla…





















