Eskiden gazlı ferguson traktörlere dizel motor taktırırdı fakir çiftçiler. Ne yapsın adamcağızlar, dizel traktör alamayınca sorunlarını bu yolla çözmeye uğraşırlardı. Ama sonradan anlaşıldı ki, motor ve şanzıman uyum sağlamıyor. Motor çok güçlü hale geliyor dizel yapılınca fakat şanzıman yine eski gazlının şanzımanı olunca traktör zırt pırt şanzıman dağıtıyor. Her şeyin orijinaline bak denir ya çok doğru söz. Böyle güç ve denge uyumsuzlukları hep sorun yaratır. Devlet halk ilişkilerinde de bu böyledir, evlilik ilişkilerinde de bu böyledir, sermaye parasal ortaklık ilişkilerinde de bu durum böyledir.
Güç ve kabiliyette mutlaka bir denge bulunmalıdır. Kırk yaşındaki bir adamın kafasını beş yaşındaki bir çocuğun resmine ne kadar fotoshop ile uğraşsanız ve uydurmaya uğraşsanız bu olmaz, yakışmaz. Orijinaliteye uymak diye bir şey var yaşamda. Doğaya bak gör. Kartal kanatlarını hangi serçe de gördün, kedi bacaklarını hangi farede gördün. Örnekler çok. Yaşamda bu güç ve kabiliyet dengesi bazen değişim zamanlarının başlangıç eşiğinde bozuluyor. Bu değişimler tarihsel dönemeçlerdir. Hani 150 kg lık bir adamın zayıflamaya karar vermesi gibi. Ama bu kolay olmaz tabi. Boğazı dizginlemek kolay değildir. Bu kararı vermek kolay değildir, o kararı verdirebilecek değişik sıkıntılar yaşanır ilk önce. Değişik imalara, değişik alaylara hatta değişik hakaretlere maruz kalır o şişman. Goril gibi derler, ayı gibi derler, kayığa binme batarız derler. Sonunda şişman isyan eder ve yeter der. İşte değişim tam orada başlamıştır.
Hantal, şişman devlette yeter artık demelidir. Osmanlı bize iyi bir örnektir. Bilimi kullanan inançlı bir baş ve ona uyumlu bir vücut olduğunda Fatih ve İstanbul aşkı yaşanıyor. Hantal ve şişman bir devlet olduğunda ise Hazarfen Çelebi sürgüne yollanır, 100 yıl matbaa ülkeye GAVUR İCADI denilrek kullanılmazsa sonuç parçalanmaya kadar varır. Bu tarihsel olayları iyi analiz etmemiz ve geleceğe akılcı adımlar atmamız şarttır. Maalesef günümüzde yine aynı sıkıntıyla karşı karşıyayız. Hantal devlet yine değişim istiyor ve bunun sağlıklı yolları araştırılıyor. Değişim olacak bu kaçınılmaz. Ama değişim hangi yöne olacak bunun arifesindeyiz. Şimdi çekilen sancılar doğum sancılarıdır.
1979 tarihinde Abdi İpekçi suikastıyla tanındı 9 ocak 1958 Malatya doğumlu M.Ali Ağca. Hapiten kaçırıldı ve Ağca’yı 1981 de İtalya da Papa suikastında görüverdik. Fehmi Koru’ya göre Abdi İpekçi kendisinin de içinde bulunduğu mason locasından birinin Türkiye’ye yapılan silah kaçakçılığı ile ilgili olduğunu bulmuş, bu yüzden de öldürülmüştü.) Abdi İpekçi’nin son yazısı silah kaçakçılığı üzerine idi. Cezaevinden 6 ay sonra 23 Kasım 1979’da, adı Susurluk Kazası ile gündeme gelen Abdullah Çatlı’nın da aralarında bulunduğu iddia edilen bir grubun yardımıyla kaçırıldı ve Bulgaristan’a geçti. Gıyabında ölüm cezasına çarptırıldı. Mehmet Ali Ağca’nın İpekçi cinayetinden aldığı ölüm cezası 1991 yılında yürürlüğe konulan İnfaz Yasası gereği 10 yıl hapse çevrilmişti. Kadıköy’de iki ayrı gasp ve soygun suçlarından aldığı toplam 36 yıl ağır hapis cezası da, kamuoyunda “Rahşan Affı” olarak bilinen Af Yasası nedeniyle 7 yıl 2 ay hapse çevrilmişti. 12 Ocak 2006 tarihinde serbest bırakıldı.
Düne kadar adı domuz bağları ve mezarevlerle anılan Hizbullah, bugün yeniden sahnede. Lider kadrosunun da aralarında bulunduğu 21 kişinin tahliye edilip kayıplara karışmasının şaşkınlığı sürerken, aklıma Mehmet Ali Ağca geliyor nedense. Önemli kişilere suikastlar dönemi mi başlayacak mı diye korkuyorum.
Muhsin Yazıcıoğlu ve düşen helikopteri 46 saat bulamayan bir devlet hantal devlettir.
Hantal devlet neden bu hale getiriliyor ? Bunun bir çok sebebi var ama en önemlilerini sıralayalım. Darbelerin siyasi kadroları biçmesiyle ortalığın çıraklara bırakılması, demokrasinin ne olduğunun anlaşılamaması, eğitimde akılcılığın terk edilip ezberciliğin sürdürülmesi, ÖSS gibi saçmalığın devam ettirilmesi, devlet kadrolarının kabiliyetli adamlara değil kraldan çok kralcı adamlara teslim edilmesi vs sebeplerle devlet hantallaşmıştır. Herkes bilir ki, doğada yavrular ve yaşlı hantal geyikler Aslanların ilk hedefi olurlar. Sürüde ilk pençelenenler onlardır çünkü kaçamazlar.