Geçen yazımda da, AKP’lilerin (en üstten en alta kadar) büyük lâflar etmeyi sevdiklerini yazmıştım.
Bu tür lâflardan, en çok kullanılan biri de “DÂVA”dır. Sık sık, “Davamıza sahip çıkalım”, “Davaya zarar vermeyelim” vb. beyanları duymaktayız. Peki nedir bu “DAVA” denilen konu?
1- Bunun, bir “İslâm Davası” olduğu, kesinlikle iddia edilemez. Zira devamlı olarak, Dinî konuları istismar etmesine rağmen, “Gerçek İslâm” AKP’nin umurunda değildir. Böyle bir hassasiyetleri hiç yoktur. Zira;
a ) 16 yıllık dönemde, ABD ve İsrail’in “Ilımlı İslâm (Yani, içi boşaltılmış tüm değerleri dejenere edilmiş, sadece şekil şartlarına indirilmiş İslamiyet) Projesi” başarı ile uygulanmıştır. Halkımız gerçek İslam’dan, İslami şuurdan uzaklaştırılmıştır. Dinini bilmeyen, cahil, okumayan, araştırmayan, tefekkür etmeyen, düşünmeyen, beynini birilerine ipotek eden, İslamiyet’in ilme verdiği büyük önemi idrak edemeyen hale düşürülmüştür.
b) Basiret, feraset, güzel ahlâk, dürüstlük, tevazu, şükür, vefa, yardımlaşma vb. hasletler yok edilmiştir. Rüşvet, kayırma, yolsuzluk, fuhuş, sapıklık, içki, kumar, uyuşturucu, israf, görgüsüzlük, kadına şiddet, baskı, iftira, yalan, zülüm, haksızlıklar, ayrımcılık, torpil, gıybet, hukuksuzluk, ATEİZM VE DEİZM zirve yapmıştır.
c) Cenab-ı Hak’kın (cc ), kesinlikle “Af etmem” dediği, ŞİRK ve KUL HAKKINA TECAVÜZ suçları, olağan hale gelmiş; adeta (tövbeler olsun) günah olmaktan çıkarılmıştır.
d ) İslâmiyet; devamlı olarak iğrenç açıklamalar yapan, seks manyakların, Şia- Vehhabi ve Selefi yandaşlarının; çoğu, dış güçlere, ya da saraya bağlı, ihale ve iş takibi merkezi haline gelmiş, cemaatlerin tasallutlarına terk edilmiştir. Yüz birlerce çalışanı ve astronomik bütçesi olan Diyanet İşleri suskun ve fonksiyonsuz hale getirilmiştir. Cenab-ı Hak’tan değil, saraydan korkar olmuşlardır.
Neticede bugün, bir İslâm Ülkesi olduğumuzu söylemek çok güçtür. Ve de, bu kadar süre, ülkemizi -en azılı din düşmanları- yönetse, dinimize bu kadar zarar veremezlerdi. Zira, halkımız gereken tedbirleri alırdı, inancını korurdu.
2-Hedefin, “Milliyetçilik Davası” olduğu da iddia edilemez. Zira AKP, milliyetçiliğe, Andımıza, Türk kavramına, “Ne Mutlu Türküm Diyene” sözüne karşıdır. Milli bir mefkure, ideal, Kızıl Elma, söz konusu değildir. (Ve gariptir ki, Milliyetçiliği kimseye bırakmayan Devlet Bahçeli, bunlara tam destek vermektedir.)
a) Arap- Kürt- İran temayülü daha güçlüdür. Suriyeli sığınmacılar has evlat sayılmaktadır.
b) İsrail’e ve ABD’ye (vitrindeki göstermelik kavgaların aksine) önemli tavizler, devamlı olarak verilmektedir.
c) Oy uğruna, teröre de ciddi tavizler verilmiştir. Birçok şehrimizin yangın yerine dönmesine; çok sayıda evlâdımızın şehit edilmesine; zemin hazırlanmıştır.
d) Milli olan her şey, (Milli Eğitim, Milli Savunma, Milli Ekonomi, Milli Tarım, Milli Sanayi, Milli İstihbarat, Milli varlıklarımız, Milli Bayramlarımız vs) her şey saldırıya uğramış, perişan edilmiştir.
e) Adalarımıza, Atalarımızın türbelerine ve hudutlarımıza sahip çıkılamamıştır.
3- Kastedilen “Muasır Medeniyet Davası da” olamaz. Zira; AKP için, ilim-irfan, ileri teknoloji, kaliteli eğitim, 4. Sanayi devrimi vb kavramların önemi yoktur. Aksine cehalet, toplumların yönetilmesi açısından tercih edilmektedir.
Sonuç: Görülüyor ki, AKP’nin davası; Tek Adam Saltanatının devamı, tüm Devlet birimlerini ele geçirme, kamu kaynaklarını yandaşlara aktarma, tüm muhalif sesleri yasaklama davasıdır. “Ülkenin Bekası” sözü de, bu bozuk düzenin bekası anlamına gelmektedir.
Ve “beraber ıslandık, yağan yağmurlarda,” dediğiniz yağmur damlaları değil, zulme, baskıya maruz kalan, zindanlara atılan, ekmeği ve haysiyeti ile oynanan, işsizliğe ve sefalete mahkum edilen vatandaşımızın gözyaşlarıdır.