–Halil’i yine 2-3 metre çaplı hayali bir çember çevresinde tur atarken gördüm. Her adımında 30 Abla! 30 Abla! deyip duruyordu.
Yaklaştım Halil’e. Beni görünce durdu. Nedir bu 30 ve abla? diye sordum…
–
Askerlik bitmişti. Lüleburgaz’dan atlamıştım otobüse. Varmıştım İstanbul’a. Ablama da uğrayayım dedimdi.
Kapılarını çaldım. Çalmasına da bir soğuk nevale olmuşlar… Durumum sıkışıktı. Maddi durumum yani. Askerliğim esnasında
yine sıkıştığım için bir 30 lira borç istemiştim telefonda. Gönderdilerdi zor bela.
Meğer ondan surat yaparlarmış. Hiç de sormadılar; ablam ile enişte olacak Ali denen kıt akıllı. İnsan bir sorar; durumun iyi değilse
biraz daha borç verelim, diye demelerini beklerken, evden bir bahane ile kovdular beni. Sonraki zamanların birinde babama da şikayet etmişler…
Vardır böyle pek çok çiğliği ablamın. Yıllar geçti daha da kötü oldular. İyice paracı oldular yani. Olgunluk gösterip arayı yumuşatayım dedimdi.
Yeğen kitap okumayı seviyor diye bir sürü kitap veririm.Di. Ablama bakıyordum, hemen kitapların fiyat etiketlerini denetliyordu…
Dedimdi; bunlar insan olamamış hala. Para deyince insan bıçaklar bunlar. Kardeş mardeş demeden.
Bizim sülalenin “Saf Kötü”sü Fadime denen bir kadındır. Saf kötülük. Yıllar içerisinde, işte, ablam da aynı bu Fadime‘ye döndü.
Hem şekil olarak, hem…zaten vardı bir sürü kötü şeyi.
En iğrenç şeylerinden biri ablamın; başka kadın kılıklarıyle başka erkekleri troller, telefon veya internet yoluyla.
Trollediği kişiler de iyi kalpli insalardır. Neyse. Troller ve sonra orada burada şurada zevk ala ala anlatır yaptıklarını.
Böyle iğrenç, vicdan düşkünü bir kimsedir abla…30 abla, 30 abla, 30 abla..
…
“30 Abla, 30 abla…” demeye başlayıp yine dönmeye başladı çizdiği hayali çember etrafında.
…
Onu kendi haline bıraktım.





















