-Yine de ilkbaharın biraz da olsa ilkbaharlığından sanırım; Halil’i bahçede arada bir zıplar gördüm. Neşeli zıplayışlardı bunlar.
Şüphesiz ki değişik değişik zıplayışlar vardı hayatta. O da bir türünü yaşıyordu, icra ediyordu. Elimdeki android telefonumdaki btcturk mobil
uygulaması açıktı. Ben de birtakım “Coin”lerin zıplayışlarına, ve sonrasında dengeye gelişlerine dikkat kesilmiştim.
Belki de az da olsa zıplama yapacak derecede bir duygu kırıntısı bulmuştum. Zıplamalar önemlidir fakat en önemlisi dengeye geliştir.
Dengeye gelmeyen şey kendinizde olsa bile yakalayamıyordunuz, herhangi bir şeyleri.
–
Hissiyatiî mânâda, ruhîyyatımı tamamen dengeye getirdiklerini hissettiğim, yaşar olduklarına kuvvetli derecede kaniî olduğum,
bir kumrular var. Bilhassa çifter çifter gezmeleri kalbimi ferahlatan tek olgu. Mart kedilerinse, Nisan kumruların olmalı. Değil deseler bile
Nisan, kumrulara yakışıyor.
–Bir de; kumrular hakkında bir şey daha söylemek isterim; onlar, çifter çifter gezmelerine rağmen daha kalbiî bir bütünlük yaşıyorlar.
Hiç değilse; kalbinizdeki özlemin derecesinin yüksekliği -veya derinliği- seviyesinde daha net hissediyorsunuz bunu.-
…
Psikolojik dengeler önemlidir. Uluslararası dengeler kadar, incelenesi itibar görmese de görenler vardır şüphesiz ki.
Hem zaten bana ne ki ulusların arasında denge var mı; ne zaman bozulur, kim kime füze atar, fişek atar, kızkaçıran atar!..
Dengeler bazen öyle bozuk olur ki, birey sızılanması yaşayan bir birey, kendini devlet bile sanabilir… diye düşünüyordum ki,
bir insanın kendini “bağımsız bir devlet” olarak ilan etmesi gayet mantıklı gelir kendisine.
Ben şimdi mesela hizmet üretiyorum… Bir devlete satıyorum. İhracat yapıyorum, yani. Seyyar devletim ben.
Kendini devlet sanan ben bile, bir çeşit deli, birtakım dengeler kurma konusunda geri kalmıyorum. Sağımdaki solumdaki devletlerin
hukukuna bilinç ve saygı gösteriyorum.
Psikolojik dengeler… diyorduk, en son.
İnternet denen deccaliyetin Türkiye’de yeni yeni civcivlenmeye başladığı zamanlarda, ben elbette anlıyordum, ki devasa büyüklükte
bir bilgi-ark kaynağı da bize doğru geliyordu… Öğrenmeyi seven bir kişi olarak ben; elbette, bunu dolayıma olumlu bir müjde olarak anlatıp
duruyordum.
Yıllar, yıllar geçti ve geçiyor. O devasa bilgi okyanusu, ki aynı zamanda etkileşim okyanusu, pek de iyi şeylere yol açmayabiliyormuş.
Çok bilgi, içindeki bilgi bileşenleri sayesinde, insanı da bilgi haline getirebiliyormuş. Normalde, insanın bilgiyi işlemesi lüzumlu değil mi?
Ne ara bilgi bizi biçimler oldu?.. Olmuş işte.
Artık, kitap okumanın bile zararlı olabileceğini söyleyebilir hale geldim geleceğim.
Hâlâ konunun “psikolojik dengeler” tarafına giremedim. Bir daha deneyeyim…
Bilgi-görsel akışı, kendimize olan iç bakışımızı örtüyor, tıkıyor da olabilir.
En yakınım dediğim insanlar da dahil, pek çok insanda -ki sistemsel yapı demeye başladım-;
psikolojik yapılarına daldığımda, “kötü” olan iççiî bir şeyin dışarı doğru yayılımı sırasında duyulan rahatsızlığı
örtmek, pasifize etmek-dengelemek için -daha çok- uydurulan bir karşıt’ın kurgulanması vukuatları beni ziyadesiyle yoruyor.
Ohh! Nihayet, psikolojik dengeler konusuna giriş yaptım.
Psikolojik dengeler; ilk önce, kendi içinizdeki “iyi“lerin, “kötü“lerin envanterini çıkarmak.
İçinizi bir çiftlik olarak da düşünecek olursanız; tavşanları sevmek, hırlayan köpeklerinize sus! demek, inekleri yalaklarda sulamak,
atın, eşeğin gelen toynaklarını törpülemek. Tımar etmek.