Hz. Ali der ki: “Haksızlığa karşı susarsanız, hakkınızla birlikte şerefinizi de kaybedersiniz.”
Haksızlık karşısında sükût edilmemeli. Ancak sükût etmemeyi, “yakıp-yıkmak, kırıp-dökmek ve şiddetle karşılık vermek” şeklinde anlamamak lazım. Zorla dayatılan şeylere karşı durulmalı. Karşı durdukça zulümler çoğalıyorsa adil olmayan durumlar süzgeçten geçirilmeli. Müspet olmayan davranışların karşısında sert ve makul girişimler yapılmalı. Haksızlık karşısında uysal olmak müspet anlamına gelmez. Mesela, Vatan işgal edilmiş, kılıçlar kuşanmış bir ortamda “ben şiddete ve kavgaya karşıyım.” diyerek terk etmek, müspet değil menfi bir davranış olur. Barış ortamında da kuvvete başvurmak müspet değil menfi hareket olur.
Ben haklıyım, hiç kimseye boyun eğmem. Eğdirmem bu davranışla tahrik edici olursun. Bir kişinin isteği ve doğrusuna mahkûm edilmek menfi durumdur. Her halin ve herkese uygun hareket etmek hakkaniyet ve adalet içerir.
Halkın iradesi üstündür. İradeye bloke koymak üstünlüğü ezmektir. Kurallarla yönetiliyoruz. Bunlar din kuralları, ahlak kuralları, örf ve adet kuralları, görgü (nezaket) kuralları ve hukuk kurallarıdır. Yazılı hukuk kurallarımız; Anayasa, Uluslararası Antlaşmalar, Kanunlar, Kanun Hükmünde Kararnameler, Tüzükler, Kaide-Kararnameler, Yönetmeliklerdir.
Kurallar niye var?
Hayatı daha yaşanılabilir hale getirmek için var olması zorunlu gereksinimlerdir. Hepimizin farklı istek ve sevdikleri mevcut. Toplumda birlik, beraberlik ve barış içinde yaşamak için kurallara uyulması zorunludur. Yazılı kurallar içinde olan Anayasanın ilk 4 maddesini hepimiz ezbere biliyoruz. Tekrar hatırlatmak adına;
1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.
Anayasanın 2. maddesinde; “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.” hükmü düzenlenmiştir.
DEMOKRATİK, LAİK VE SOSYAL BİR HUKUK DEVLETİ….
Demokratik Hukuk Devleti çoğulculuk içinde diyalog ve uzlaşma sağlayan, hürriyetler ile düzen (otorite) arasındaki hassas dengeyi kuran ve koruyan bir rejimdir.
Sosyal hukuk devleti güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak gerçek eşitliği yani, sosyal adaleti ve toplumsal dengeyi sağlamakla yükümlü devlet demektir.
Hukukta laiklik ise; hukukun kaynağının ilahi iradeye değil beşeri iradeye, akıl ve bilime dayanmasıdır. Laik hukuk sisteminin uygulandığı ülkelerde devletin resmi dini bulunmaz. Vatandaşlara din ve vicdan hürriyeti tanınmıştır.
İşte bu yazılı ve sözlü kurallar hak ve özgürlüklerimizin korunmasını sağlar. Toplum düzeni sağlar. Özgürlüklerimizin sınırlandırılması; Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün, millî egemenliğinin, Cumhuriyetin, millî güvenliğin, kamu düzeninin, genel asayişin, kamu yararının, genel ahlâkın ve genel sağlığın korunması amacı ile sınırlandırılır.
Bu kadar kurallar varken haksızlık denizinde yüzmeye çalışıyoruz. Boğuluyoruz, nefes alamıyoruz.
Kadınların her gün ölümlerine karşı durulamayan haksızlıklar
Kedi ve köpeklerin ölümlerine karşı durulmayan haksızlıklar..
Emekliye yapılan haksızlıklar..
Asgari ücretliye yapılan haksızlıklar..
İşveren ve İşçiye yapılan haksızlıklar..
Milyonlarca insanın seçme ve seçilme hakkıyla en meşru yöntem olan sandıktaki oylara yapılan haksızlıklar
Sosyal medyamıza yapılan haksızlıklar
Çocuk olmadan aile olunamaz söylemleriyle Aile kavramına yapılan haksızlıklar
Üniversite bitiren işsiz gençlere yapılan haksızlıklar
Engelli bireylere yapılan haksızlıklar
İstismara ve şiddete maruz kalan savunmasız miniklerimize yapılan haksızlıklar
Kimileri yurt dışında en iyi eğitimi alırken devlet okulunda yetersiz imkanlarla okuyan öğrencilere yapılan haksızlıklar
Liyakat haksızlıkları..Haksızlıkların haksızları bitmiyor.
Daha iyisini yapabilseydiniz bu kadar haksızlıklara maruz kalınır mıydı?
Atatürk ve sağduyu
Ben, ancak daha iyisini yapabildiğim şeyi bozabilirim; yapamayacağım şeyi de bozmam.
(Atatürk’ten B.H., s. 86)(Kaynak Atatürk ve Araştırma Merkezi İnternet)























