HADİ BANA EYVALLAH..!
Adam pencereden bakıyordu. Hava kapalıydı. Başını göğe doğru çevirdi. Yağdı yağacaktı.
Güneş bulutların arkasına sığınmıştı. Yüzünü ekşitti:
‘ Yağsa da şu bunaltıcı nemli havadan bir kurtulsak, ‘ diye iç geçirdi. Perdeyi tam çekip içeri geçiyordu ki, bir ses kulağına çalınmıştı.
“Eskiler alıyorum. Eskiii…ciiiii…”
Başını sesin geldiği yana doğru çevirdi.
Yokuştan aşağı bir eskici inmekteydi.
Eskicinin el arabasında mini bir şifonyer görmüştü.
Bakışlarını büyük bir dikkatle el arabasına doğru uzattı. Eski bir kilim, birkaç yeşillenmiş küflü bakır tencere, ibrik, bakır su güğümü, eski kitaplar durmaktaydı.
Adamın tüm dikkati antika görünümlü ahşap bir şifonyerdeydi. Ceviz renkli oymalı şifonyer çok ilgisini çekmişti. Seslendi:
” Eskici az dur, biraz. Aşağıya geliyorum.”
Eskici şapkasını alnının yukarısına doğru kaydırdı. Sonra da sesin geldiği yöne başını kaldırdı. Ona seslenen 50 yaşlarındaki adamı gördü.
” Tamam abi. Bekliyorum.”
Adam aşağı indi. El arabasının üzerinde birkaç hurda daha vardı. Onun bütün ilgisi beş çekmeceli antik görünümlü şifonyer üzerindeydi.
“Hele şuna bir bakayım.” Dedi.
Eskici omuz silkti.
” Bak abi. Nasıl istersen.”
Dedikten sonra kaldırıma geçip oturdu.
Adam, yer yer cilası dökülmüş, kurt yeniği delikleriyle delik deşik olmuş şifonyeri, büyük bir titizlikle inceledi. Bu ceviz ağacından yapılmış masif şifonyerdi. Sonra ona dokunmak istedi. Tek tek çekmecelerini çekip kontrol etmeye başladı. Üçüncü çekmeceden ses geliyordu. Duyduğu ses sanki bir metal sesiydi.
Meraklanmıştı. Çekmeceyi iyice kendine doğru çekti. Yarıya kadar açabilmişti. Biraz zorladı.
“Tüh…”
Çekmecenin kulpu elindeydi. Adam kaygıyla yan gözle eskiciye baktı.
Eskici kaldırıma oturmuş soluklanmaktaydı. Şapkası kucağındaydı…Sigarasını tüttürüp duruyordu. Belli ki, nemli sıcak havadan o da çok bunalmıştı.
Adam metal kulpu çekmecenin içine koydu. Tam çekmeceyi itip kapayacaktı ki, yine o metal sesleri duymuştu.
Merak duygusuna kapılıp çekmecenin kenarından tutup kendine doğru çekiştirdi. Çekincedeydi aslında. Çekmeceler sağa sola ve esneyip duruyordu. İyi bir tamir şarttı. Ama neden yarım açıldığını çözmek ve o seslerin nedenini merak ettiğinden tekrar çekti. Çekmece sıkışmıştı. Vazgeçecek değildi. Bu kez başını eğip, çekmecenin diplerine doğru eğilip baktı.
Aa, o da ne?!
Gözlerine inanamamıştı!
En dip köşede kalın iki deste dolar bankonotu görmüştü. Başını kaldırdı. Tekrar eskiciden yana baktı. O ikinci sigarasını yakmaktaydı. İlgisiz görünüyordu.
Adam ikinci kez eğilip loş çekmecenin köşelerini alel acele kolaçan etti. O duyduğu metal seslere neden olan tam sayamadığı birbirine bağlı altın bilezikleri ve büyükçe bir altın zinciri görmüştü. O an çekmeceyi hemen geri itip kapattı.
Eskiciye başını çevirdi. O sigarasının dumanları arasından ileri doğru bakmaktaydı.
Adam ona seslendi:
” Hey bir bak bana !”
Eskici hemen yerinden fırladı. Sigara izmaritini yere atıp ayakkabısının ucuyla ezdi. Ona doğru yaklaştı.
” Buyur abi bu”
“Kaça bu hurda?”
Eskici isteksizce, bunalmış bir ses tonuyla :
” O satılık değil abi.”
” Neden değil?”
” Evime götüreceğim. Hanımın dırdırından bıktım. Yatak odamızda bir dolap bile yok, diyor.”
Adamın gözü gönlü az önceki gördüklerindeydi.
” Çok eski. Ne yapacaksın ki bu hurdayı?”
Eskici gülüyor:
” Hadi beni geç. Sen ne yapacaksın abi bu hurdayı. Baksana her yanı kurt yeniği ile dolu. Bana vereceğin hurda yoksa, hadi bana eyvallah!”
Adam, bu kez takdik değiştirdi:
” Dur yahu nereye? Hemen gitme. Daha pazarlık edeceğiz seninle…”
Eskici omuz silker:
” Yok abi satılık değil o. Ne pazarlığı?”
” Bak oğlum. Ben antikalara ilgim var. Aynı zamanda ahşap oyma ustasıyım. Bu şifonyeri onarıp anacığıma hediye etmeyi düşünmüştüm. ”
Eskici kasketi eline alıp, kafasını kaşır.
” Ana, dedin mi, yüreğimin yağı erir abi…”
” O halde kırma beni…Hadi söyle. Nedir bunun fiyatı?”
Eskici biraz düşünür. Karşısındaki ısrarlı adamı inceler.
” Abi…Sen de antika dedin. Bunun kıymetli olduğunu anladın. Sana pahalı gelir söyleyeceğim fiyat.”
Adamın yüzü aydınlanır. Hevesle atılır:
” Fazla abartmadan bir fiyat söylersen, anlaşırız. Hadi ne istiyorsun?”
” Abi, 2.500 ₺ verirsen anlaşırız.”
Adam şaşırır. Biraz da kendine kızar. Eskici için önemsiz, değersiz kurt yeniğinden delik deşik olmuş çekmeceleri elinde kalan bir hurdayı, alma hevesiyle değerli kılmıştı.
” Yok…Bu çok pahalı. ”
“Abi demiştim sana. Olacak o kadar. Antika bu.”
” Kör ölür badem gözlü olur, kel ölür sırma saçlı olur, misali…Sen de çok dedin, be kardeşim. Peki, kalsın. Ben de almam o zaman…”
Eskici omuz silker, kasketini başına takar. El arabasına asılır.
” Sen bilirsin abi. Sen anneni, ben de evdeki karıyı memnun etmek istiyorum. Hadi bana eyvallah!”
Emine Pişiren
” Hadi Bana Eyvallah” adlı öykü kitabımdan bir bölüm…






















