“Güreş Spor değil içindeki benle savaşmaktır.” cümlesiyle başlayan “Sultan” filminin başrollerini Salman Khan ve Anushka Sharma paylaşmaktadır. 2016 yılında vizyona girmiş Hindistan yapımı bir film olup süresi 2 saat 50 dakikadır.
Filmde Sultan Ali Khan (Salman Khan) Hindistan’da küçük bir kasabada yaşayan geleneksel Hint kum güreşinde bölgesel şampiyonluklardan sonra olimpiyat şampiyonu olmuş ve artık güreşmeyen eski bir sporcudur. Film, ülke çapında düzenlenecek “yeni nesil” güreş müsabakalarında güreşmesi için teklif alan Sultan’ın bu teklifi reddettiği sahnelerle ve flaşhback anlatımlarla başlamaktadır.
Sultan TV çanak anten kurulum hizmeti veren teknik servis olarak hayatını kazanmaktadır. Bir gün, çanak anten kurduğu bir evin çatısındaki uçan kırmızı uçurtmayı yakalamak isterken hayatının aşkı Aarfa (Anushka Sharma) ile karşılaşır ve görür görmez aşık olur.
Aarfa iyi eğitim almış, babası güreş antrenörü olan, ülkesindeki kadın güreşçiler adına kendisine hedefler belirlemiş ve bu yolda sıkı çaba sarf eden bir sporcudur.
Sultan aşkına karşılık bulamayınca Aarfa için değişmeye karar verir. Aarfa bir güreşçidir ve O’nun gözünde saygınlık kazanmayı amaçlayan Sultan güreşçi olmaya karar verir. Güreşe başladığında hem güreş sporunu severek icra eden bir sporcuya dönüşür hem de benliğini keşfederek kendisini tanıma fırsatı bulur.
Zorlu bir süreçten geçse de sonunda Aarfa ile yuva kurar. Sultan, iyi bir sporcu olmak için sarf ettiği çaba ve azmiyle sporun içine çekilirken, güçlü kurgulanmış iyi bir senaryo izlemekte olan seyirci de filmin içine çekilmektedir.
Yaşana bir ailevi olayla sporu bırakır. Büyük aşkı ile arasında uçurumlar oluşur ve hayatını devam ettirmek için spor dışında bir amaç benimser. Tekrar güreşmeyi ise aklından bile geçirmemektedir. Yeniden güreşmesi, O’nun özel dünyası ile temas kurulması sayesinde gerçekleşmektedir. Film bu noktadan sonra ivme kazanmaktadır ve diyebilirim ki Rocky ve Karate Kid filmlerine çağrışım yapmaktadır. Ek bir tespitim daha var ki o da şöyle; güreş sahnelerdeki müzikler Türkan Şoray ve Kadir İnanır’ın “Dila Hanım” filminin müziklerini çağrıştırdı bana. Emin olmak için aynı sahneleri üç defa izledim, sonuç değişmedi.
İzlerken aklınızda soru işareti kalmayacak şekilde güzel kurgulanmış ve montajlanmış bir film Sultan. Slowmotion sahneleri uzun olsa da… Sultan’ın bir doğum günü partisin playback yaptığı erkek sesinin tizliği ile gelişkin sporcu vücudu ve keskin bakışları örtüşmese de…
Sultan karşılaştığı zorluklara ve içine düştüğü zor durumlara rağmen, geçmişte yaptığı hataların üstesinden gelerek hem minderde, hem de özel hayatında gerçek bir dövüşçü gibi mücadele edebilmenin mümkün olduğunu kanıtlıyor. Bu kanıtı dünya şampiyonası için güreştiği müsabakanın son raundundaki cümlelerine sığdırarak şöyle diyor:
“Ben hayata dair üç şey öğrendim:
1- Güreş minderde verdiğin mücadele değildir, bunun çok daha ötesindekiler için verdiğin savaştır.
2- Gerçek bir güreşçi madalya kazanan değildir, hayat denen zorlu oyunda galip gelmesini bilendir.
3- İnsan kendi izin vermediği sürece hiç kimse onu mağlup etmeyi başaramaz.”
Sultan hayata dair çıkarımlarını maddeler halinde sıralarken benim kulaklarımda babasının şu repliği çınlıyor: “Kimi zaman saygı kazanmak için biri tarafından aşağılanmış olmak gerekir.”