Tatil için yeri ve şartları belirledik. Tatile neşe içerisinde hazırlanıyorduk. Sonuçta planımızı, uygulamayı düşünüyorduk.
Bu yılın bir haftalık tatiline, “sevgi günleri” adını verdik. Organizatörlerin değişik tekliflerini de değerlendirdik. Akşamları, maddi karşılığını da çıkartıyor ve zamlardan etkilenmemenin yolunu arıyorduk.
Akaryakıt, yiyecek ve konaklama masrafları gibi tatilin olmazsa olmazları, planımıza göre, bize teğet geçecekti. Bizimle beraber olmak isteyen, komşularımıza da teğet geçecek gibi sürtünmesiz cevaplar veriyorduk. Biliyordum ki onlar bize ayak uyduramazlar. Biz nasıl karavancılara yakın olamıyorsak, onlarla farkımız vardı.
Tatil planı için, mazot ve yiyecekler el sallıyordu. Yolun kavşaklarındaki oklar, insanı şaşırtmaya devam ediyordu. İlk kavşaktan saparsan, oto yol ve köprü paralı. Gerçi geçsek de geçmesek de ödüyoruz ya.
Ayrılan diğer otoyolda ise köprü paralı. Yalnız haftaya bayram, yollar ve köprüler bedava. Bu tarihi atlamışız. Bir hafta tartıştık da aklımıza gelmedi.
Tatil yerinde; deniz ve ağaç görmeliydik.
Yoldaki kavşakları da düşüncemizin dışında bırakmışız. Kavşaklar bizi duraklatır, zaman kaybına neden olurdu. Ayrıca yol boyu dinlenme tesislerin de tartışmamıza almamışız. Tesisler tatil yeriyle anlaşmış, otelden ayırdığın oda numarasını gösteriyor ve karşılıksız kahvaltı ediyorsun.
Demek ki hiçbir işini aceleye getirmeyeceksin, ayrıca soracaksın. Yalnız, tesislerde mazot olayını, onlara bırakmadım. Kaliteli mazot aldım. Arkadaş sakın onların dediği, kaçak mazotu alma demişti. Bu konuyu ilk hafta tartışmış ve gündemimize almıştık. Arabaya bakım yaptırmış ve filtre taktırmıştım.
Dinlenme tesislerinde; mazot alır ve tekeri değiştirirsen, yeme içme bedavaydı. Tartışmamızda bu olay da vardı ve katılmadık. Yine çok isabetli bir karar vermiştik.
İlk hafta konuşmalarımız arasında, top koşturmak, müzik aleti çalmak da vardı. Yine kitap okuma saatini biraz kıstık ama gündemden düşmemişti.
Yemek işlerini nasıl yürüteceğimiz, tartıştığımız gibi devam edecekti. Bu konuda da samimiydik ve akılcı düşünmüştük.
Tatil olayı bu yılda yoluna girmişti. Neşemiz yerindeydi. Her gün deniz ve ağaç, yeşillikler bizim ayrılmaz parçamız olacaktı. Sırt çantalarımızla yola çıktık. Aldığımız kararları aynen uygulayacaktık. Tatilimiz bir hafta sürecekti.
İlk gün, çantalarımızla, Bakırköy sahilindeki bir ağaç altına gittik. Ağaçtan yanımıza kuş yavrusu düştü. Onu görevliye verdik ve yerine bırakmasını sağladık. Sabah erkenden sahilde yürüdük. Hanım bir gün önce halk ekmekten, peynirli tost yaptı ve arada deniz kıyısındaki kayalara çıktık ve akşam geç zamanda eve döndük.
İkinci gün ise saray burnuna geçtik. Sabahtan otobüs boştu ve yerimizi aldık. Akşama kadar, denizle eğlendik. Tostumuzu yedik, Geçen gemileri izledik.
Üçüncü gün de Gülhane parkında kaldık. Parkın Kadıköy taraflarını gören yere yerleştik. Günü boğazı izlemekle geçirdik. Akşama kadar eğlendik, çok mutlu bir şekilde eve geldik. Yakıt problemi, yeme derdi ve ne de tarihi bir alan bulma derdimiz olmadı.
Dördüncü gün de boğaza gittik. Boğazın güzelliğin en iyi gören yerine sabahın ilk saatlerinde otobüsle vardık. Boğazdan geçen gemileri, yabancıların yatlarını izledik.
Beşinci gün, Beykoz’a gittik. Beykoz çayırlarında gezdik. Deniz kenarında oturduk. Beykoz sırtlarına çıktık. Ormanda gezdik. Çok hoş bir tatil günü geçirdik.
Altıncı gün, Sarıyer’e vardık. Orada Sarıyer böreği yedik. Kaynak suyundan doyasıya içtik. Bizi takip ediyorlar mı? diye de kontrollü gezdik.
Son gün Büyükçekmece sahillerine gittik. Düşündüğümüzden daha güzel bir sahil bulduk. Tatilimizi günün geç saatine kadar sürdürdük. Tatil dönüşü üzülmüşsek de gezimizden çok mutlu ayrıldık.
Yalnız denize girdim. Yüzme değil de çırpıntım. Kendimi suyun üzerinde tutmaya çalıştım. Bu durumda basit ve de hantal hareketler yaptım. Taşlardan dışarı zor çıktım.
Bu yaz tatilinden çok memnun kaldık.
Hasan TANRIVERDİ























