Gün/aydın dostlarım…
Yasamak sevmektir diyorsan… Yaşama sevincini yitirme…
Kollarını aç… ________________ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben…
Neleri yaşayacağımızı bilmediğimiz ama en azından neleri geride bıraktığımız bildiğimiz yeni bir güne hoş geldiniz!..
İnsanlığın manevi dünyasını ve ölüm ötesini aydınlatacak bir hak kültürü, maddi hayatı tekâmül kanunları içerisinde cari kılacak ilahi bir medeniyet projesi olan Kur’anda dinimizin insanlığa yaptığı ilk çağrı ilk davet şöyle olmuştur.
“Yaratan Rabbinin adıyla oku. O, insanı bir kan pıhtısından yarattı.”
Ve devamla…
“Oku; İnsana kalemle yazmayı öğretip bilmediğini talim eden Rabbin sonsuz lütuf sahibidir.”
“Bir varmış, bir yokmuş” diye başlar aslında şu kısacık ömrümüz…
İçine neleri sığdırdığımızı fark edemediğimiz, uğruna upuzun acılar çektiğimiz şu kısacık ömrümüz…
Seyrederken yansımalarımızı gerçeklerde, gerçek nedir bilmediğimiz şu kısacık ömrümüz…
Dahasın da ise, dalgalandıkça daha da şiddetlenen hayat oyunlarıyla buluruz kendimizi…
Yıllarını zaman makasıyla kestiğin, kırpık kırpık anılarda gözyaşları döktüğün, başlarken bitsin, biterken başlasın diye uğraş verdiğin şu kısacık ömrümüzde doya doya sevmeye de yer vermiş hayat, her ne kadar kendini hissettirmese de…
HER GÜN YENİDEN UYAN: ÇÜNKÜ GÜNEŞ SENİN İÇİN DOĞUYOR!..
Uyanmayı sadece gözünü açmak olarak bilen için, bir şafak vakti ne kadar da sıradandır.
Hayranlık duygusunu her gece iki göz kapağının ardına sakladığı gözleri gibi her daim uykuda bırakan için, bir gün doğumu “sabahın körü” olasıca karanlıktır.
Kulluk heyecanını avucunda tutamadığı bir kor gibi savurup söndüren için, bir seher vakti eğreti ve tanımsız bir vakitsizliktir. Haydi, aç gözlerini…
Aç gönlünü… Şimdi ve burada var olduğunu fark et. Var edildiğini fark et.
Buraya, bu sabaha bir insan olarak gönderildiğini bil. Bu sabahın senin için, sana özel olarak yaratıldığını fark et. Uyan… Güneş senin için doğuyor…
Ve aç gözlerini güne, şöyle bak bir etrafına dön birde geçmiş zamana bak, bak ki gör kaybettiklerini. Ne kıymetlerin gitmiş zamanın karanlığında bırakmış ve yürüyüp gelmişsin şu ana…
Elimizdekilerin kıymetini bilemiyoruz bazen. Kaybedince farkına varıyoruz. Annemiz, babamız böyle değiller mi? Vefat ettiklerinde mezarlarına koşuyoruz, belki başımızı mezar taşına vuruyoruz. Ah bir kalksa da ellerini ve ayaklarını öpsek diyoruz. Ama heyhat, mümkün değil artık bu. Sonra farkına varıyoruz. Hâlbuki hayattayken yeterince zaman ayıramıyoruz onlara.
Her şey böyle… Sağlık, gençlik, boş zaman, yetki, güç gibi bütün imkânlar böyledir. Elimizden yitince fark ediyoruz ama yapacak bir şey kalmıyor artık…
Biliyor musunuz?
Ne günler yaşandı şu gök kubbe altında.
Ne aşklar, ne sevdalar, ne kavgalar, ne ihanetler, onca egolar, hak etmediği basamaktan aşağı bakanlar, ya su içmeyenlere ne demeli!
Ve dahi ölümler, zamanlı zamansız… Avuçları boş gittiler bir kaç metre bezdi nasip olan yanında götürdükleri… Bir karmaşa içinde kaybolup gidenler…
Ölüm, ölüm, ahh ölüm…
Kimine göre, soğuk kimine göre yüzü ak ölüm.
Kimi der Allah çok çektirmesin, kimi der ölüm ona yakışmadı…
Herkese her an gelen, hak ölüm.
Ölüm ne ki, ölüm?.. Çok yakın, fazla uzak.
Tanrı gibi, güneş gibi, aşk gibi…
Ölüm gerçeği üzerinde ince bir tülden perdeler.
O demde ki, perdeler kalkar, perdeler iner,
Ölüm ne bir güvercinin kanat çırpışı ne de içimizi yakan sevda yelidir.
Ölüm bazen gök kubbenin haykırışı, bazen yeryüzünün irkilişidir.
Ölüm zamana yenilgimizdir.
Sonra giden gidince dönüş bileti kesilmeyen bir yolculuğa oturup düşünüyor düşünüyor bir daha düşünüyorsun.
Yeteri kadar kaybettiklerime sevgimi verdim mi? Sevgimi vererek onları mutlu ettim mi?
Pekâlâ, şimdi sevebilir misiniz? Karşılıksız, beklentisiz, hesapsız, çıkarız, özgür bırakarak. Sırf bir başkasının iyiliğini, mutluluğunu isteyerek…
Şenay Yüzbaşıoğlu’nun 1971’de söylediği ve plak yaparak ödül aldığı “Sev Kardeşim” şarkısını bilirsiniz hepiniz diye tahmin ediyorum. Ne güzel denmiş bir söz sev kardeşim…
Evet sevin kardeşlerim, dostlarım göçüp gitmeden sevin insanlarınızı…
Sevgilerin en güzeli sizinle, mutlulukların en güzeli yanınızda, huzurun en güzeli içinizde olarak yaşamanız dileğiyle gününüz aydın, geleceğiniz umut, sevgi ve hoşgörüden geçsin…
Sevgiyle, sevdiklerinizle tüm kirlenmişliklerden uzak, mutlu gülen bir yüzle, sevin, sevilin, hayat sevince güzel ve diyelim her bir cümleye; atalarımızdan emanet aldığımız bu Vatanın sahipleri yalnızca bu Vatanı karşılıksız seve bilenlerdir dostlar…
Hoş kalın, hoşçakalın, hep sevgiyle dostça kalın ve sağlıklı kalın…
Gönül soframdan, gönül sofranıza sevgi ve muhabbetler gönderdim…
#öskurşun#