Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Cuma, Aralık 5, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Yazarlar Nazlı ÖZBURUN

Güller ve Dikenler

Nazlı ÖZBURUN Yazar Nazlı ÖZBURUN
06 Şubat 2011
Nazlı ÖZBURUN
0
400
Paylaşma
5k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

Bir gülü nasıl suladığınıza bağlı olarak dikenlerinin daha az ya da daha fazla olduğunu biliyor muydunuz? Ben bunu duyduğumda şaşkınlıktan, önce sadece sustum… Hayretler içinde kaldım. Oysa daha öncesinden insan sıcağının ne denli önemli olduğunu defalarca farklı örnekler üzerinde görmüştüm. Ama onlar insan oldukları için olabilir diye düşünmüş olmalıyım ki güllerin durumunu duyunca şaşırdım. Aynı cins olmak şartıyla eğer bir gül fidanını her gün yanına giderek dibinden sularsanız dikenleri daha az oluyormuş. Eğer uzaktan, yanına gitmeden sularsanız biraz daha fazla; hiç yanına gitmeden dibine bıraktığınız bir hortumla vanayı açıp kapamak suretiyle sularsanız dikenden geçilmez oluyormuş. İnanmıyorsanız denemesi size kalmış.
İşte beni şaşırtan buydu. Sevgi ve ilginin insanın dünyasında ne denli önemli olduğunu hepimiz biliriz. Biliriz bilmeye ama iş yapmaya geldiğinde çoğu zaman mesafeler koyarız diğerleriyle aramıza. En uzun telefon konuşmaları yapan çiftler en çok kavga eden çiftler arasındalar. Konuşma süresinin artması, ilgi ve sevgi açlığını doyurmaya yetmediği gibi karşılıklı alerji üretimini de arttırıyor olmalı.

Danışanlarımdan da biliyorum: Gün içerisinde telefonda konuştuklarının onda birini yüz yüze konuşamamaktan şikayet ediyorlar. Konuşmak mekanikleştikçe, araya aracılar ve teknoloji girdikçe, anlam da kayboluyor.Bundan dolayıdır ki yakınlaşmak bir yana birbirimize karşı dikenlerimizi daha da arttırıyor.

Güller bile yakınlıktan bu kadar etkileniyorlarsa, insanlar ne kadar etkilenirler kim bilir? Yanına giderek dostça selamlaştığınız bir insanın sıcaklığını hangi telefon mesajı verebilir? Yatmadan önce çocuğunuza sarılıp yanağına bir öpücük kondurmanın yakınlığı hangi e-postayla sağlanabilir?

Yüz yüze olmanın karşıdakini çok etkilediği için olsa gerek, telefonla istenen borç paraya kolayca “Hayır, müsait değilim.” yanıtı verilebilirken, yüz yüze borç istediğinizde durum müsaitse borç para almak neredeyse kesin gibidir. Bir iş başvurusunu telefonla reddetmek, yüz yüze reddetmekten daha kolaydır.

Yakın ilişkiler hem cennetimizi oluşturuyor hem de cehennemimizi. Yakın olmaktan korktuğumuz, zarar göreceğimizi sandığımız için uzaklaştık birbirimizden. Bazen de üşendiğimiz için uzaklaştık diğerlerinden. Sonrada her birimiz kendi dağlarımızda, kendi dikenlerimizle baş başa kaldık.

Yakın olmak, yakınlaşmak korkuttu bazılarımızı. Çünkü yakın olduğumuzda hata ve kusurlarımız da yakınlaşıyordu. Ölesiye kurduğumuz cilaladığımız imajımızın gerçek olmadığı korkusu uzağa itti hepimizi. Uzaktan sever gibi yaptık.Hatalarımızı gösterme korkularımız daha savunmacı yaptı bizi.Savundukça dikenlerimiz arttı, dikenlerimiz battıkça daha çok uzaklaştık. Onlar da biz uzaklaştıkça küstüler,kırıldılar sonrada daha dikenli oldular.

İlişkimizi kesmememiz gereken insanlarla aramıza dijital yollar döşedik. Ama şimdi bugün burada gül ağacının dikenlerinden bahsederken, ne kadar çok şeye sırtımızı döndüğümüzü de görüyoruz. Bütün gürültü-patırtıların nedeni diğerinin yanına kadar yanaşıp dibine kadar eğilip ihtiyacı olanı vermeyişimizden kaynaklanıyor.

Babalar her ihtiyaçlarını karşıladıklarını düşündükleri çocuklarının yanlarına gidip onları diplerinden sulamadıkları için en geç ergenlikle birlikte çocuklarını kaybediyorlar. Babalarını birer kredi kartına dönüştüren bol dikenli ergenlerimiz var şimdilerde. Aynı ergenler annelerini de tampon bölge olarak görmeye ayarlı olarak, mp3’leriyle yaşayıp gidiyorlar.

Anneler tek görevlerini yemek yapmak, evi toplamak ve evi her daim düzgün tutmak olarak algıladıklarından olsa gerek, güllerini ellerinde kovalarla alelacele/alelade sulayıp gidiyorlar. Babaların hortumla sulamasına göre durum daha iyi ama kurtarmıyor yine de. Dikenler artıyor…

Daha bir çok ilişki ağımızda da durum aynı şekilde cereyan ediyor. Dikenlerden şikayet etmeyi bir kenara bırakarak güllerimizi nasıl suladığımıza yeniden bakalım. Üşenmekten başımıza gelmeyen kalmadı. Gayret etmeye razı olmayıp dikenlere razı olmak da akıl karı olmasa gerek. Evet efendim durum böyle. Şimdi siz güllerinizi nasıl sulamayı düşünürsünüz …

Bir gülü nasıl suladığınıza bağlı olarak dikenlerinin daha az ya da daha fazla olduğunu biliyor muydunuz? Ben bunu duyduğumda şaşkınlıktan, önce sadece sustum… Hayretler içinde kaldım. Oysa daha öncesinden insan sıcağının ne denli önemli olduğunu defalarca farklı örnekler üzerinde görmüştüm. Ama onlar insan oldukları için olabilir diye düşünmüş olmalıyım ki güllerin durumunu duyunca şaşırdım. Aynı cins olmak şartıyla eğer bir gül fidanını her gün yanına giderek dibinden sularsanız dikenleri daha az oluyormuş. Eğer uzaktan, yanına gitmeden sularsanız biraz daha fazla; hiç yanına gitmeden dibine bıraktığınız bir hortumla vanayı açıp kapamak suretiyle sularsanız dikenden geçilmez oluyormuş. İnanmıyorsanız denemesi size kalmış.
İşte beni şaşırtan buydu. Sevgi ve ilginin insanın dünyasında ne denli önemli olduğunu hepimiz biliriz. Biliriz bilmeye ama iş yapmaya geldiğinde çoğu zaman mesafeler koyarız diğerleriyle aramıza. En uzun telefon konuşmaları yapan çiftler en çok kavga eden çiftler arasındalar. Konuşma süresinin artması, ilgi ve sevgi açlığını doyurmaya yetmediği gibi karşılıklı alerji üretimini de arttırıyor olmalı.

Danışanlarımdan da biliyorum: Gün içerisinde telefonda konuştuklarının onda birini yüz yüze konuşamamaktan şikayet ediyorlar. Konuşmak mekanikleştikçe, araya aracılar ve teknoloji girdikçe, anlam da kayboluyor.Bundan dolayıdır ki yakınlaşmak bir yana birbirimize karşı dikenlerimizi daha da arttırıyor.

Güller bile yakınlıktan bu kadar etkileniyorlarsa, insanlar ne kadar etkilenirler kim bilir? Yanına giderek dostça selamlaştığınız bir insanın sıcaklığını hangi telefon mesajı verebilir? Yatmadan önce çocuğunuza sarılıp yanağına bir öpücük kondurmanın yakınlığı hangi e-postayla sağlanabilir?

Yüz yüze olmanın karşıdakini çok etkilediği için olsa gerek, telefonla istenen borç paraya kolayca “Hayır, müsait değilim.” yanıtı verilebilirken, yüz yüze borç istediğinizde durum müsaitse borç para almak neredeyse kesin gibidir. Bir iş başvurusunu telefonla reddetmek, yüz yüze reddetmekten daha kolaydır.

Yakın ilişkiler hem cennetimizi oluşturuyor hem de cehennemimizi. Yakın olmaktan korktuğumuz, zarar göreceğimizi sandığımız için uzaklaştık birbirimizden. Bazen de üşendiğimiz için uzaklaştık diğerlerinden. Sonrada her birimiz kendi dağlarımızda, kendi dikenlerimizle baş başa kaldık.

Yakın olmak, yakınlaşmak korkuttu bazılarımızı. Çünkü yakın olduğumuzda hata ve kusurlarımız da yakınlaşıyordu. Ölesiye kurduğumuz cilaladığımız imajımızın gerçek olmadığı korkusu uzağa itti hepimizi. Uzaktan sever gibi yaptık.Hatalarımızı gösterme korkularımız daha savunmacı yaptı bizi.Savundukça dikenlerimiz arttı, dikenlerimiz battıkça daha çok uzaklaştık. Onlar da biz uzaklaştıkça küstüler,kırıldılar sonrada daha dikenli oldular.

İlişkimizi kesmememiz gereken insanlarla aramıza dijital yollar döşedik. Ama şimdi bugün burada gül ağacının dikenlerinden bahsederken, ne kadar çok şeye sırtımızı döndüğümüzü de görüyoruz. Bütün gürültü-patırtıların nedeni diğerinin yanına kadar yanaşıp dibine kadar eğilip ihtiyacı olanı vermeyişimizden kaynaklanıyor.

Babalar her ihtiyaçlarını karşıladıklarını düşündükleri çocuklarının yanlarına gidip onları diplerinden sulamadıkları için en geç ergenlikle birlikte çocuklarını kaybediyorlar. Babalarını birer kredi kartına dönüştüren bol dikenli ergenlerimiz var şimdilerde. Aynı ergenler annelerini de tampon bölge olarak görmeye ayarlı olarak, mp3’leriyle yaşayıp gidiyorlar.

Anneler tek görevlerini yemek yapmak, evi toplamak ve evi her daim düzgün tutmak olarak algıladıklarından olsa gerek, güllerini ellerinde kovalarla alelacele/alelade sulayıp gidiyorlar. Babaların hortumla sulamasına göre durum daha iyi ama kurtarmıyor yine de. Dikenler artıyor…

Daha bir çok ilişki ağımızda da durum aynı şekilde cereyan ediyor. Dikenlerden şikayet etmeyi bir kenara bırakarak güllerimizi nasıl suladığımıza yeniden bakalım. Üşenmekten başımıza gelmeyen kalmadı. Gayret etmeye razı olmayıp dikenlere razı olmak da akıl karı olmasa gerek. Evet efendim durum böyle. Şimdi siz güllerinizi nasıl sulamayı düşünürsünüz …

Bir gülü nasıl suladığınıza bağlı olarak dikenlerinin daha az ya da daha fazla olduğunu biliyor muydunuz? Ben bunu duyduğumda şaşkınlıktan, önce sadece sustum… Hayretler içinde kaldım. Oysa daha öncesinden insan sıcağının ne denli önemli olduğunu defalarca farklı örnekler üzerinde görmüştüm. Ama onlar insan oldukları için olabilir diye düşünmüş olmalıyım ki güllerin durumunu duyunca şaşırdım. Aynı cins olmak şartıyla eğer bir gül fidanını her gün yanına giderek dibinden sularsanız dikenleri daha az oluyormuş. Eğer uzaktan, yanına gitmeden sularsanız biraz daha fazla; hiç yanına gitmeden dibine bıraktığınız bir hortumla vanayı açıp kapamak suretiyle sularsanız dikenden geçilmez oluyormuş. İnanmıyorsanız denemesi size kalmış.
İşte beni şaşırtan buydu. Sevgi ve ilginin insanın dünyasında ne denli önemli olduğunu hepimiz biliriz. Biliriz bilmeye ama iş yapmaya geldiğinde çoğu zaman mesafeler koyarız diğerleriyle aramıza. En uzun telefon konuşmaları yapan çiftler en çok kavga eden çiftler arasındalar. Konuşma süresinin artması, ilgi ve sevgi açlığını doyurmaya yetmediği gibi karşılıklı alerji üretimini de arttırıyor olmalı.

Danışanlarımdan da biliyorum: Gün içerisinde telefonda konuştuklarının onda birini yüz yüze konuşamamaktan şikayet ediyorlar. Konuşmak mekanikleştikçe, araya aracılar ve teknoloji girdikçe, anlam da kayboluyor.Bundan dolayıdır ki yakınlaşmak bir yana birbirimize karşı dikenlerimizi daha da arttırıyor.

Güller bile yakınlıktan bu kadar etkileniyorlarsa, insanlar ne kadar etkilenirler kim bilir? Yanına giderek dostça selamlaştığınız bir insanın sıcaklığını hangi telefon mesajı verebilir? Yatmadan önce çocuğunuza sarılıp yanağına bir öpücük kondurmanın yakınlığı hangi e-postayla sağlanabilir?

Yüz yüze olmanın karşıdakini çok etkilediği için olsa gerek, telefonla istenen borç paraya kolayca “Hayır, müsait değilim.” yanıtı verilebilirken, yüz yüze borç istediğinizde durum müsaitse borç para almak neredeyse kesin gibidir. Bir iş başvurusunu telefonla reddetmek, yüz yüze reddetmekten daha kolaydır.

Yakın ilişkiler hem cennetimizi oluşturuyor hem de cehennemimizi. Yakın olmaktan korktuğumuz, zarar göreceğimizi sandığımız için uzaklaştık birbirimizden. Bazen de üşendiğimiz için uzaklaştık diğerlerinden. Sonrada her birimiz kendi dağlarımızda, kendi dikenlerimizle baş başa kaldık.

Yakın olmak, yakınlaşmak korkuttu bazılarımızı. Çünkü yakın olduğumuzda hata ve kusurlarımız da yakınlaşıyordu. Ölesiye kurduğumuz cilaladığımız imajımızın gerçek olmadığı korkusu uzağa itti hepimizi. Uzaktan sever gibi yaptık.Hatalarımızı gösterme korkularımız daha savunmacı yaptı bizi.Savundukça dikenlerimiz arttı, dikenlerimiz battıkça daha çok uzaklaştık. Onlar da biz uzaklaştıkça küstüler,kırıldılar sonrada daha dikenli oldular.

İlişkimizi kesmememiz gereken insanlarla aramıza dijital yollar döşedik. Ama şimdi bugün burada gül ağacının dikenlerinden bahsederken, ne kadar çok şeye sırtımızı döndüğümüzü de görüyoruz. Bütün gürültü-patırtıların nedeni diğerinin yanına kadar yanaşıp dibine kadar eğilip ihtiyacı olanı vermeyişimizden kaynaklanıyor.

Babalar her ihtiyaçlarını karşıladıklarını düşündükleri çocuklarının yanlarına gidip onları diplerinden sulamadıkları için en geç ergenlikle birlikte çocuklarını kaybediyorlar. Babalarını birer kredi kartına dönüştüren bol dikenli ergenlerimiz var şimdilerde. Aynı ergenler annelerini de tampon bölge olarak görmeye ayarlı olarak, mp3’leriyle yaşayıp gidiyorlar.

Anneler tek görevlerini yemek yapmak, evi toplamak ve evi her daim düzgün tutmak olarak algıladıklarından olsa gerek, güllerini ellerinde kovalarla alelacele/alelade sulayıp gidiyorlar. Babaların hortumla sulamasına göre durum daha iyi ama kurtarmıyor yine de. Dikenler artıyor…

Daha bir çok ilişki ağımızda da durum aynı şekilde cereyan ediyor. Dikenlerden şikayet etmeyi bir kenara bırakarak güllerimizi nasıl suladığımıza yeniden bakalım. Üşenmekten başımıza gelmeyen kalmadı. Gayret etmeye razı olmayıp dikenlere razı olmak da akıl karı olmasa gerek. Evet efendim durum böyle. Şimdi siz güllerinizi nasıl sulamayı düşünürsünüz …

Bir gülü nasıl suladığınıza bağlı olarak dikenlerinin daha az ya da daha fazla olduğunu biliyor muydunuz? Ben bunu duyduğumda şaşkınlıktan, önce sadece sustum… Hayretler içinde kaldım. Oysa daha öncesinden insan sıcağının ne denli önemli olduğunu defalarca farklı örnekler üzerinde görmüştüm. Ama onlar insan oldukları için olabilir diye düşünmüş olmalıyım ki güllerin durumunu duyunca şaşırdım. Aynı cins olmak şartıyla eğer bir gül fidanını her gün yanına giderek dibinden sularsanız dikenleri daha az oluyormuş. Eğer uzaktan, yanına gitmeden sularsanız biraz daha fazla; hiç yanına gitmeden dibine bıraktığınız bir hortumla vanayı açıp kapamak suretiyle sularsanız dikenden geçilmez oluyormuş. İnanmıyorsanız denemesi size kalmış.
İşte beni şaşırtan buydu. Sevgi ve ilginin insanın dünyasında ne denli önemli olduğunu hepimiz biliriz. Biliriz bilmeye ama iş yapmaya geldiğinde çoğu zaman mesafeler koyarız diğerleriyle aramıza. En uzun telefon konuşmaları yapan çiftler en çok kavga eden çiftler arasındalar. Konuşma süresinin artması, ilgi ve sevgi açlığını doyurmaya yetmediği gibi karşılıklı alerji üretimini de arttırıyor olmalı.

Danışanlarımdan da biliyorum: Gün içerisinde telefonda konuştuklarının onda birini yüz yüze konuşamamaktan şikayet ediyorlar. Konuşmak mekanikleştikçe, araya aracılar ve teknoloji girdikçe, anlam da kayboluyor.Bundan dolayıdır ki yakınlaşmak bir yana birbirimize karşı dikenlerimizi daha da arttırıyor.

Güller bile yakınlıktan bu kadar etkileniyorlarsa, insanlar ne kadar etkilenirler kim bilir? Yanına giderek dostça selamlaştığınız bir insanın sıcaklığını hangi telefon mesajı verebilir? Yatmadan önce çocuğunuza sarılıp yanağına bir öpücük kondurmanın yakınlığı hangi e-postayla sağlanabilir?

Yüz yüze olmanın karşıdakini çok etkilediği için olsa gerek, telefonla istenen borç paraya kolayca “Hayır, müsait değilim.” yanıtı verilebilirken, yüz yüze borç istediğinizde durum müsaitse borç para almak neredeyse kesin gibidir. Bir iş başvurusunu telefonla reddetmek, yüz yüze reddetmekten daha kolaydır.

Yakın ilişkiler hem cennetimizi oluşturuyor hem de cehennemimizi. Yakın olmaktan korktuğumuz, zarar göreceğimizi sandığımız için uzaklaştık birbirimizden. Bazen de üşendiğimiz için uzaklaştık diğerlerinden. Sonrada her birimiz kendi dağlarımızda, kendi dikenlerimizle baş başa kaldık.

Yakın olmak, yakınlaşmak korkuttu bazılarımızı. Çünkü yakın olduğumuzda hata ve kusurlarımız da yakınlaşıyordu. Ölesiye kurduğumuz cilaladığımız imajımızın gerçek olmadığı korkusu uzağa itti hepimizi. Uzaktan sever gibi yaptık.Hatalarımızı gösterme korkularımız daha savunmacı yaptı bizi.Savundukça dikenlerimiz arttı, dikenlerimiz battıkça daha çok uzaklaştık. Onlar da biz uzaklaştıkça küstüler,kırıldılar sonrada daha dikenli oldular.

İlişkimizi kesmememiz gereken insanlarla aramıza dijital yollar döşedik. Ama şimdi bugün burada gül ağacının dikenlerinden bahsederken, ne kadar çok şeye sırtımızı döndüğümüzü de görüyoruz. Bütün gürültü-patırtıların nedeni diğerinin yanına kadar yanaşıp dibine kadar eğilip ihtiyacı olanı vermeyişimizden kaynaklanıyor.

Babalar her ihtiyaçlarını karşıladıklarını düşündükleri çocuklarının yanlarına gidip onları diplerinden sulamadıkları için en geç ergenlikle birlikte çocuklarını kaybediyorlar. Babalarını birer kredi kartına dönüştüren bol dikenli ergenlerimiz var şimdilerde. Aynı ergenler annelerini de tampon bölge olarak görmeye ayarlı olarak, mp3’leriyle yaşayıp gidiyorlar.

Anneler tek görevlerini yemek yapmak, evi toplamak ve evi her daim düzgün tutmak olarak algıladıklarından olsa gerek, güllerini ellerinde kovalarla alelacele/alelade sulayıp gidiyorlar. Babaların hortumla sulamasına göre durum daha iyi ama kurtarmıyor yine de. Dikenler artıyor…

Daha bir çok ilişki ağımızda da durum aynı şekilde cereyan ediyor. Dikenlerden şikayet etmeyi bir kenara bırakarak güllerimizi nasıl suladığımıza yeniden bakalım. Üşenmekten başımıza gelmeyen kalmadı. Gayret etmeye razı olmayıp dikenlere razı olmak da akıl karı olmasa gerek. Evet efendim durum böyle. Şimdi siz güllerinizi nasıl sulamayı düşünürsünüz …

Paylaş
Etiketler: iletişimkopukluklarmesafelersamimiyetsosyallikyakınlık
Önceki Yazı

Muhammet Yılman ve “Düşen Sarı Yapraklara”

Sonraki Yazı

Yağmur Herşeyi Biliyor…

Nazlı ÖZBURUN

Nazlı ÖZBURUN

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

İlişkili Yazılar

Nazlı ÖZBURUN

Dokunduğun Ruhları Harabeye Çeviriyorsun

26 Ocak 2015
5k
Nazlı ÖZBURUN

Boşanmak Asla Kolay Olmadı…

25 Kasım 2014
5k
Nazlı ÖZBURUN

Güvenli izolasyon

14 Ekim 2013
5k
Nazlı ÖZBURUN

Farkederek Yaşama Becerisi

29 Eylül 2013
5k
Sonraki Yazı

Yağmur Herşeyi Biliyor...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

05 Aralık 2025
Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025
Ve Bilirsin

Ve Bilirsin

05 Aralık 2025
Yaşlı Adam Yanıyor

Yaşlı Adam Yanıyor

05 Aralık 2025
Yörüklerin Harika Öğütleri

Yörüklerin Harika Öğütleri

05 Aralık 2025
Sen veya Sizlere

Sen veya Sizlere

04 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,

Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap