Gözden ırak düştüler. Bilemedik besin değerini, tadına olan aşinalığı. Arada efsunkâr havasını hissetsek de “geri dön” çağrımız nafile.
Evlere hapsolduk, arada çıktık, kaçarcasına, aman gitme virüs çarpar, dediler. Çaresizi göremedik ve hiçbir sevgi gösteremedik.
Gitmedik, pazara ve alışveriş merkezine. Virüs, soluk aldırmaz. Soluğun, kesik kesik akciğerden geliyor, derler diye.
Berbere gitme, bir makas bul dediler. Ekonomi kötü saray sağ olsun. Birileri sağ oldu. Bizler evde bizler tatilde. Değerli tatları gözden ırak tuttuk. Çoğu zaman gücümüzü aştı, yaklaşamadık yanına.
Sözlerle kandırıldık, yükümüzü kaldıramadık. Çöktük fakat sürünebilme cesaretini gösterdik ve bu kadarlığına da şükrettik. Önümüzü göremez olduk ve sendeledik. Gelene ağam, gidene paşam dedik yine de dik durmaya çalıştık.
Birer birer kaybolmadık ama sosyal ilişkilerimizi yitirdik. Dükkânlara gidemedik ve kırmızı beyaz dediler, kırmızı etten vazgeçtik, beyazı da alamadık.
Süt ve ürünlerini göremedik…
Daha düne kadar süt, yoğurt, peynir ve tere yağı çocukluktan bugüne, ana besinimiz iken, şimdi yanına yaklaştırmıyorlar. Düşünün ki o zamanlar kahvaltımız bal ve tereyağıydı.
Meyveleri aklıma getirmek istemiyorum. Çünkü hepsi tarım ilaçlısı, olgunlaşmamışlar. Gerekli besin değerine ulaşmamışlar. Besin değerini sağlayan, organik oluşumu gerçekleşmemişse, ancak sindirime zararlı olurlar.
Yitirdiğimiz lezzetlerin bir kısmı da genetiği değiştirilmiş ürünlerdir. Bunları mutfağa sokmamak lazım. Onların gen yapısı bozuktur. İhraç edilen pembe domatesler, biberler ve incirler, maalesef geri geliyor. Çünkü ilaçlı. Bunlar pazara geliyor ve almak zorunda kalıyoruz.
Bu olay halkımızın ne kadar cahilce hareket ettiğinin kanıtıdır.
Kayboldu köy hayatı toprağın renkliliği ve kaynak sular.
Kayboldu bitki örtümüz ve hayvanlarımız. Kırlarda koyun ve inek sürülerimiz, kalmadı. Bulutlar çöktü hem de kapkara, gündüzü geceye çevrildi.
Yaşlı amca; bu köye ilaç girmemiştir, dediğinde şaşırmıştım. Şaşırmıştım, buğday, arpa ve yulaf ekinine.
Kayboldu lezzetler birer birer gözümüzün önünden.
Hasan TANRIVERDİ























