Göbeklitepe bizimdir, 10 bin yıldır bu topraklarda biz varız…
Tarih hamaset değil gerçekliktir. Geçmişini iyi idrak edenler geleceğine ideal yön verirler. Biz millet olarak Türk’üz. ‘Ben Türküm’ demek, ‘Kürdüm’, ‘Lazım…’ demek ırkçılık yapmak değildir, Türkçülük yapmak hiç değil. Allah bizi böyle yaratmış. Önemli olan nereden geldiğini, bu toprakların bize nasıl emanet edildiğini bilmek ve ona göre davranmak gerekmektedir. Yani köklerimize sahip çıkmak…
📌 Türk askeri tarih, MÖ 209 yılından Mete Han ile başlar. Yani Hunlar, Göktürkler, Karahanlılar, Selçuklular, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti olmak üzere, Orta Asya coğrafyasından çıkıp Batıya doğru seferler yaparak Avrupa’ya kadar gelmişiz ve nihayetinde Anadolu’da karar kılmışız.
Türklerin önlenemez bu ilerleyişi 1683’te başarısız Viyana kuşatmasıyla sona ermiş olması, batıda var olan ‘Türkler geliyor!’ korkusunun yerini, o tarihten sonra nefret ve küçümsemeye bırakmıştır. Bu nedenle batılı tarihçiler, “Türklerin göçebe-barbar bir halk…” olarak görmek istemiş ve gerçekleri çarpıtarak bu yönde rol biçerek Türk tarihini yok saymaya çalışmışlardır. Ve halen hiç bir belgesellerinde bile Türklerden bahsetmezler!..
Ancak gerçeklerin üzeri kapatılsa da er geç mutlaka ortaya çıkar, tıpkı Göbeklitepe gibi… Çünkü Göbeklitepe batılıların bu çarpıtmalarını ters-düz etmiştir, her ne kadar henüz bize burayı tescillemeseler de…
1963 yılında Şanlıurfa’da MÖ 9600–9500 civarına tarihlenen Göbeklitepe keşfedildi. Yine bu topraklarda bu toprakların bize ait olduğunu kanıtlarcasına…
Araştırmacı Yazar Kenan Yelken, Göbeklitepe‘de Türk Uygarlığını kanıtlayan izleri şöyle açıklamakta;
“Türklerin ilk tek tanrılı dini olan ve kimilerince Tengrıcılık veya (Gök Tanrı) dine adı verilen kadim inançları içinde var olan ‘Kamlık’ kurumu ve uygulamaları Göbeklitepe’de çok net bir şekilde karşımıza çıkmaktadır.
Göbeklitepe‘de yer alan dikili taşlar üzerindeki semboller ön Türklerin kullandığı tamgalar ve Çatalhöyük‘te görülen şekiller ile büyük benzerlik göstermektedir Göbeklitepe‘deki ön Türklerin ve Türk kültürünün varlığı kadim inançları ve ‘Kamlık’ izleri ile çok açık olarak görülmektedir.
-Göbeklitepe coğrafyasında yer alan Kilisik’te bulunan heykelin, karnını ve cinsel organını göstermek için elbisesini kaldıran bir kadın betimlemesi olması ve bunun Şamanların hastalıkları tedavi etme yöntemlerinden birisinin olduğunun ortaya konması, Göbeklitepe coğrafyasında yaşayan kişilerin Türkler olduğunu çok açıkça kanıtlamaktadır.
-Milat’tan önce 8000’li yıllarda Göbeklitepe‘nin taş, çakıl ve benzeri malzeme ile doldurularak ‘gömü’ yapılması tarih boyunca sadece Türklere ait olan ‘Kurgan’ kültürü ile büyük benzerlik göstermektedir.
-Göbeklitepe’de sıklıkla karşımıza çıkan 12 sayısı, kozmolojik anlamda Tengricilik’e (Gök Tanrı) dininde yer bulan ‘dünyanın ekseni’ tanımını bize çağrıştırır. Tengri (Gök Tanrı) dininde bu olgu bir ip çadır direği ve veya ağaç gövdesi ile tanımlanır ve inanışa göre kutup yıldızının işaret ettiği gök kutbu dünyanın merkezi arasında bir bağ oluşturur.
-Yine, gerek Akbaba dikili taşındaki akbaba ve hemen yanında başı kesik insan gövdesi kabartması, gerek aynı şekilde Çatalhöyük’te bir duvar resminde yer alması bize Akbaba kültürü ile Göbeklitepe ve Türk kültürü bağlantısını en açık şekilde sunduğunu söyleyebilir.
-Göbeklitepe’de karşımıza çıkan bulgulardaki Türk izleri olan ve Neolitik dönemdeki Anadolu’ya ait tamgalar, burada Türklerin bulunduğunu ve de sürekli olarak yaşadıklarını çok açık olarak kanıtlamaktadır.
-Alnında Türklere ait Tengri yani Gök Tanrı tamgası olduğu için çalınmış ve henüz bulunamamış heykelde bu konuda şüpheye yer bırakmamaktadır.
Bundan başka Göbeklitepe‘de taş tabletler üzerinde bulunan; ÖZ, AT, ÖC, ve EB tamgaları, burada öncülerin bulunduğunu tartışmaya yer vermeyecek kadar açık bir şekilde kanıtlanmaktadır.
Bu gibi muazzam bir inşaatın sosyal organizasyon olmadan yapılması da mümkün görülmemektedir. O halde bir ‘Yöneten’ bir de ‘Yönetilen’ kesimden söz etmek son derece mantıklıdır. Türkler Milat’tan önce 9000 yıllarında bu organizasyona sahip şekilde ve yerleşik olarak orta Asya’da yaşamışlardır ve bu herkes tarafından kabul edilen bir gerçektir.
Ayrıca tarihi bulgular ve kanıtlar Türklerin Göbeklitepe’nin var olduğu yaklaşık Milat’tan önce 10.000 -8000 yıl yılları arasında Anadolu’da yerleşik olarak bulunduklarını göstermektedir. Çünkü Türklerin Anadolu’ya geliş tarihi Milat’tan sonra 1071 değil Milat’tan önce 13.000 yıllarıdır.
O halde Türkler kendileri, kültürleri, kültür etkileşimleri inançları… her ne şekilde olursa olsun Göbeklitepe’de vardırlar…” tezini savunan son derece mantıklı ve kanıtlara dayalı tutarlı bir çıkarımdır. Göbeklitepe ve coğrafyasında ortaya çıkartılan gerçekler tarihin yeniden yazılmasını gerektirecek senaryoları silecek ve kartlar yeniden dağıtılmak zorunda kalınacaktır herkesin de korkusu budur. Bu nedenle Türkler olarak yapmamız gereken kendi tarihimize sahip çıkmak gerçekleri ortaya koymak ve bunu açıkça ilan etmektir bu bir zorunluluktur…”
…
Biz de bu araştırmanın doğru olduğuna katılıyoruz.
Göbeklitepe tarihin sıfır noktasıdır.
Göbeklitepe dünyanın şu ana kadar bilinen en eski uygarlık tarihî yapısı olarak tescillenmiştir. Günümüzde yapılan kazılardaki elde edilen keşiflere bakılırsa, -yukarıda alıntıladığımız araştırmada yazıldığı gibi- burada çıkartılan kalıntıların geçmişle karşılaştırıldığında burada yaşayan uygarlığın aslında Türklere ait olduğunu söylemeyi mümkün kılmıştır. Şimdi sıra yürekli bilim insanlarından “Göbeklitepe Tür Uygarlığıdır,” diye tescillemeleri beklenmektedir. Ve Dünya Tarihi sil baştan yazılmalıdır.
📌Göbeklitepe tarihin sıfır noktasıdır, Göbeklitepe Türk uygarlığına aittir ve dünya tarihinden Türkleri çıkartırsanız ‘tarih’ diye bir şey kalmaz…
📍Türklerin tarihi; Sultan Alp Arslan’ın 1071 tarihinde Malazgirt Savaşı’nda Bizans İmparatorluğunu yenmesiyle ilk defa Anadolu Türkleşmemiştir.
Ondan binlerce yıl önce Anadolu’ya Türkler yerleşmiş ve uygarlık kurmuşlardır. 1071 de ise tekrar gelmişlerdir.
📍 2016 yılında Erzurum’un Narman ilçesi yakınlarında koç heykellerinin kullanıldığı tarihi bir mezar alanı tespit edilmiştir.
Orta Asya Türklerinin Erzurum dolaylarına gelerek yerleşmişlerdir. Atatürk Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Haldun Özkan bu mezarları inceleyerek, “Erzurum’un yaklaşık 4 bin yıl öncesine kadar giden bir yerleşim olması nedeniyle stratejik ve jeopolitik konumu gereği birçok kültüre ev sahipliği yaptığı, Orta Asya’dan Anadolu’ya taşıdığımız bir mezar kültürü olduğu, bu koç heykellerin Akkoyunlular ve Karakoyunlular dönemine delalet ettiğini düşünüyorum…” demiştir.
📍 2024 yılında Hakkari’de yapılan kazılarda, Ön Türklere ait Türkistan’dakilere bire bir benzeyen ellerinde kımız güğümü, bellerinde hilal figürlü kamalar, bıçaklardan oluşan BALBALLAR bulundu. Prof. Yusuf Halaçoğlu’nun bu konuda yaptığı açıklamaya göre, “Bunların tarihlemesi tam 3200 yıllık…”
📍 2025 yılı Ekim ayında Yozgat Kerkenes’te 2.600 yıllık kurganlar ve tören alanları bulundu. Alın size taptaze haber; Prof. Dönmez, keşfin Proto-Türk kültürü açısından da büyük önem taşıdığını vurguladı: “Bu bulgular, İskitlerin yani Proto-Türk topluluklarının M.Ö. 550’li yıllarda Sorgun ve Kerkenes bölgesinde etkin olduklarını kanıtlıyor. Anadolu arkeolojisinde bir ilk olan bu keşif, Türklerin bölgedeki varlığını mimari bulgularla destekliyor.
Kurganların yanı sıra onlarla birlikte tasarlanmış bir kut alanı da bulduk. Bu durum, bölgenin sadece bir yerleşim değil, aynı zamanda kültürel ve dini bir merkez olduğunu gösteriyor. Kerkenes Dağı ve çevresi, o dönemde bir devlet oluşumunun temellerini yansıtıyor olabilir” dedi.
📍 Yine Anadolu’da Ön Türklerin var olduğunu kanıtlayan; 4 bin yıl önce İstanbul’da Türk devleti olduğu (Astan Boliq) Beşiktaş Metro kazılarında ortaya çıkan KURGANLARLA kesinleşmiştir. Çünkü KURGANI sadece Türkler ve Moğollar yapmıştır.
📍 4. yüzyılın sonlarına doğru Batı Hunları Anadolu’ya gelerek hüküm sürmüşlerdir…
📌 Dolayısıyla tıpkı Prof. Ahmet Taşağıl’ın dediği gibi; “Türklerin Anadolu’ya 1071’de geri dönüşünün sembolik olarak çok önemi var, ancak bu tarihten binlerce yıl önce de Türklerin Anadolu’da olduğunu görüyoruz. Türkler Taşbabalarıyla, Kurganlarıyla, Tümülüsleriyle, Kaya Resimleriyle
4 bin yıl önceden Türkiler (Van’da), Turukkular (Musul Kerkük’te) bilinmeden Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki Türk tarihi öğrenilemez. Sümerler’den İskitlere her yerde Türk tamgaları var…”
Bu gibi örnekleri pekala çoğaltabiliriz… İsteyenler internetten araştırıp bu konuda daha çok bilgiye ulaşabilirler…
…
Son söz olarak; 3 kıtaya nam salmış bir millet olarak 22 milyon metre kareden, çekile çekile 1 milyonun da altına, 784 bin kilometre kareye kadar düşmüşüz! Yani bir kale gibi sıkıştırmışlar şimdi, bize burada bile rahat vermiyorlar değil mi? Biz bu topraklarda 10 bin yıldır varız. Bize uydurularak anlatılan yalancı tarihi değil, kaynağından öğrenerek gerçek tarihi bilmemiz, sahip çıkmamız ve çocuklarımıza da bu gerçek doğruları öğretmemiz gerekir, yoksa… yazarmehmetballi@gmail.com























