Kim sual eder ise boynu kıldan incedir.
“Martin Luter King” Ben dönmeden milyonlarca yıl önce dönmeye başlamıştı dünya, benden sonra da dönmeye devam edecek sonsuza kadar. Dönmek dünyanın yapısında var ama gerçek dönmeyi görenler için.”
Dünyanın dönmesi, yaşam için şart.
Fakat dünya üzerine baktığımızda, dünyadan daha hızlı dönenleri görmek de mümkün. Durum böyle olunca, çift taraflı dönmede bizlerin başı daha hızlı dönmeye başlıyor. En korkunç tarafı ise dünyan ile birlikte hatta da ondan daha hızlı dönenlerin aslında hep sistemden yağlanan kesimlerde vücut bulması. Hem öyle bir dönüşü ki bütün dişliler yağlandığı için paslanması bile söz konusu değildir. Bakalım yağlanma durunca halleri ne ola!
Peki, dönmeyi bilmeyen gerçek (gerçek Demokrat bulmak zor olsa da) demokratların bu durgun hali ne olacak diye baktığımızda cevap açık. Ülkemiz gerçek demokrasiye kavuşuncaya kadar bedenlerini ölüme yatırmak olacaktır. Çünkü bedel ödemek demokrasi talep etmenin cefası olsa gerek.
Her türlü şeyleri yıktılar yıkmasına ama bunların tamamını içinde eriten başka bir vesayeti inşa ettiler. Birileri bu yapıyı sindirmiş olabilir, onların zaten işleri kolay, ha Hasan ha Hüseyin kim komut vermiş onlar için önem arz etmiyor. Önemli olan hazır ol. Eğer bu komuta riayet etmez ve kararı kendi aklın ile vermiş iseniz işin zor.
İnsanlar aklının düşündüğünden farklı söylemek zorunda kalıyorsa, bunun anlamı senin aklın başkaları tarafından odun, kömüre karşılık takas edilmiştir. Kötü olan kirlenmiş bir ahlaki çevrede yaşıyor olmamız ve bunun dışında kalmanın, bazıları için çok mümkün olmayışıdır. O kadar temiz ve elzem olan değerler, bu bozuk düzende, öylesine kavram derinliklerini yitirdiler ki, ne dostluk, ne sevgi, nede başkalarının varlığı hiç kimsenin aklından bile geçmiyor.
Öyle bir dönemle karşı karşıya kaldık ki, artık paketlerle yaşıyoruz. Demokratikleşme paketi, Alevi açılım paketi, Hukuk paketi, Ekonomi paketi vb. Yani çoğumuz paketlendik ama hangi gemiye derdest edileceğiz belli değil.
Daha çok bu paketten basında nasiplendi. Bildiğimiz kadarıyla basın muhalif olur, çünkü basının görevi, halka doğru bilgileri vermek ve doğruları söylemektir. Oysa Demokrasi paketinin içinde dişi mi, erkek mi çıkacak diye beklerken, çıkanın ne olup olmadığı sorgulanamadı. Ne yazı ki muhalif gazeteler bu doğuma bile şahitlik edip bir nazar boncuğu dahi takamadılar. Memleketimize hayırlı olsun.
Bizlerin haberi olmadan gelin, güvey eylemişler üstelik ölçümüz bile almadan elbise ve gelinlik sipariş etmişler. Bizlerin ölçüsü alınmadan sadece kefen dikilir ki oda hazırdır zaten. Hadi bakalım hepimiz beyaz giyindik.
Bizim bu Paket’te üzerinde düşünmemiz gereken asıl konu Alevilerin ve ötekileştirilen kesimlerin taleplerinin nasıl yok sayıldığı ile ilgili olmalıdır. Ne hazindir ki yaramızın çok derin ve son derece acı verici olmasına karşın, aklının kiraya vermiş olanlar bizleri ameliyat masasına yatırmış ve yaramızın üzerine tuz dökerek yara bandı yapıştırmıştır.
Sistemin çarklarını elinde tutan birilerinin, bu güç sarhoşluğunu acısını daha fazla yaşamadan ellerini çekmesini istememiz gerekiyor.
Eğer Özgür ve demokratik bir Cumhuriyet ilişkin düşlerimiz var ise; şayet ekonomik bakımında müreffeh, sosyal ve hukuki bakımında adil bir yaşam arzu ediyorsak; Emperyalistleri yurdundan kovarak, bireye hizmet etmek üzere kurduğu Cumhuriyeti yeniden yaşamak hedefimiz ise; Yurt ’ta barış Dünya’da barış şiarımız olacaksa;
Ötekileştirilmemek, eşit yurttaş olmak, ölümlere, öldürülmeler dur demek, doğayı ve çevreyi yaşanabilir halde tutmak, kısaca herkesin insanca yaşayabileceği bir ülke hedefimiz ise; “Ferman” Halkımızı olmalıdır.