Et ithalat kararı Nisan 2010’ da alınınca Veteriner Odaları Merkez Birliği bir açıklama yaptı. İthal edilecek canlı hayvanların hem insan sağlığımızı hem de hayvan sağlığını tehlikeye düşüreceğini açıkladı.
Bu açıklamayı biz internet sitelerinden ve bize gelen elektronik postalardan okuduk. Ulusal Kanallardan yayın yapan televizyonlardan bu haberi bir kez olsun veren de olmadı. Tarım Bakanlığının ‘’ Bebe Mamalarında Kurşun Vaar’’ haberini tekzip eden haberleri ise her saat başı vermekten geri kalmadılar. Sanki bu tekzip haberlerinde bebekleri kurtaracaklar. Ama maksatları bebe mamalarını üretenleri kurtarmaktı.
www.bilgiagi.net/yazar/capar-kanat/ linkinde yazdığım yazılara ‘’ ithal et yemeyeceğim ‘’ tepkileri yorum şeklinde yazılarımın altına kondurulmaya devam ediliyor.
Peki ithal eti nasıl yemiyeceğiz. Etlerin üzerinde eti ithal edenlerce veya eti ithal edenlerden satın alanlarca ‘’ ithal et ‘’ yazısı, etiketi konulmayacak. Gıda etiketleri konusunda tek yetkili Tarım Bakanlığı’ na bağlı Ulusal Gıda Kodeks Konseyi de böyle bir karar almış ve bu yönde bir yönetmelik yayınlamış olsa bile hiç bir ithal et satıcısı buna riayet etmesi de düşünülümez.
İthal canlı hayvan etleri dalga dalga yurda yayılıyor olsa da henüz Ankara’ da herhangi bir süpper marketin kasap reyonu önünde ‘’ Yerli et ‘’ veya ‘’ ithal et satılmamaktadır’’ yazısını göremedik. Böyle bir ibare gören varsa bizi de bilgilendirse bile biz ona ‘’ inanmayınız ‘’ diyeceğiz.
Bizce kimler ithal et satacak sorusuna cevap arayalım. Büyük süper marketler, çok şubeli marketler, büyük AVM’ lerde yerleşik super marketlerin kasap reyonları. Buralardan asla et ve et ürünleri almayınız. Velev ki satın aldınız. Mutlaka ve mutlaka et ve et ürünü aldığınız alışveriş fişini saklayınız.
O fiş ne işinize mi yarayacak. O fiş sizin sigorta poliçenizdir. Hem de hayat sigortası.
Bu hayvan ithalatı başlamadan önce ülkemizde deli dana hastalığına yakalanmış insan sayısını Sağlık Bakanlığı’ mız bilmektedir. Bu insanlara bu hastalık nereden geçti? Geçmişte ithal edilen hayvan etlerini yemekten geçti. Şayet deli dana hastalığına yakalanmış hastaların hangi tarihte bu hastalığa yakalandıkları Sağlık Bakanlığımızca açıklansa durum ortaya çıkacaktır.
Et satış fişlerini mutlaka ama mutlaka saklayınız. Başınıza gelmesini hiç dilemeyiz ama o ithal etlerden yiyip de deli dana veya diğer hayvan etlerinden insanlara geçen hastalıklara yakalandığınızda ilk önce eti satın aldığınız yere ve sonra müteselsil olarak Tarım Bakanlığı’ na dava açmada o satış fişi kesin delil olacaktır. O fişi saklamazsanız sadece Tarım Bakanlığı’ na dava açabilirsiniz.
‘’ Ben hastalığa yakalandıktan sonra dava açmam sağlığımı geri getirmeyecek ‘’ aldırmazlığında olunmamak gerekir. Birilerinin insan sağlığında hukuki sorumluluğunun olduğunu da göstermek gerekir. Sorumsuzca insan sağlığını kaale almayan bir anlayışın yargı önünde hesabının sorulması gerekir.
Bir et yemeğinin bedeli bir çocuğun 12 günde ölümü olabilir mi? Bir annenin ızdırabını kısa 14 dakikalık NTV’ de yayınlanan gıda aş’deki öyküsünü izleyiniz: http://www.youtube.com/watch?v=Gsy5DdqF_fM&feature=related
İthal et yemeyiniz. Etinizi, et ürünlerinizi tanıdığınız bildiğiniz, inandığınız mahalle kasabınızdan satın alınız.
Mahalle bakkalımı , mahalle kasabımı geri istiyorum .
Yada köyümüze geri gidelim .
AVM NİN ÖNÜNDEN BİLE GEÇMEYELİM . Orada ne yediğimiz belli değil. Ama her türlü kazık yediğimiz çok belli. Hem alış veriş yapan tüketici , hem üretim yapıp oralarda malını satmak isteyen orta ölçekteki üretici ( küçük üretici kapısından içeri bile giremez. ) ,Her türlü kazığı yemektedir.
Yani avm lerden gıda maddesi aldığımızda , ne yediğimiz belli değil.
Belli olan yediğimiz kazık.
Vallahi ben ne yediğim domates, ne salatalık, hiç bir şeyden eski tadı bulamıyorum.
Et konusuna gelince denetim mekanizması hiç bir alanda yeterli işlediğini de düşünmüyorum. Kaldı ki bu ithal et konusunu da hiç güvenli bulmuyorum.
İthal hayvana ödenen para yem sanayisine, hayvan üreticisine destek olarak verilseydi bu durumlara gelinmezdi.
Özelleştireceğiz, satacağız diye tutturup ülkenin ekonomi zincirine verulan darbe sonucudur bunlar. Bir zaman Malzeme Ofisini dağıtacağız diye tutturulduydu. Pirinç, bulgur, buğday kıtlığı olunca fiyatlar uçtu ne olduysa unutuldu.
Çernobil faciasında bakın radyasyon deyip TV’de bakan çay içmişti karşımızda.
Biz yöneticileri buluyoruz ama “ben bilirimci” olanları.
Allah yardımcımız olsun.
NOT:
Bu sayfaya facebook’a yönlendir olsa paylaşımı kolaylaştırırız diye düşünüyorum.