Cumhuriyet tarihinin en büyük yatırımlarından GAP’a hayat veren ve gövde dolgu hacmi bakımından Türkiye’de birinci, dünyada altıncı sırada yer alan Atatürk Barajı, yaklaşık 26 yılda ülke ekonomisine maliyetinin 6 katı gelir sağlamıştır.
Barajın ülkemize maliyeti toplamda 4 milyar dolar civarındadır. Devlet buraya 4 milyar dolar yatırım yapmak suretiyle Türkiye ekonomisi açısından stratejik bir yatırımı gerçekleştirmiştir. Bugün itibarıyla sadece enerji alanında yıllık 8,9 milyar kilovatsaat enerji üretimiyle ülke ekonomisine 26 yılda sağladığı katkı 25 milyar doların üzerine çıkmıştır. Yani 4 milyar dolarlık yatırımla sadece enerji alanında bile bunun katbekat üstünde geri dönüşüm sağlanmıştır.
Baraj sayesinde bölgedeki ürün deseni büyük ölçüde değişmiş, sulama imkânlarının artmasıyla Şanlıurfa tek başına Türkiye’nin toplam pamuk üretiminin yarısını karşılar duruma gelmiştir. Atatürk Barajı, başta Şanlıurfa, Harran, Mardin, Ceylanpınar, Siverek, Hilvan ovaları olmak üzere bölge genelinde yaklaşık 10 milyon dekar bereketli arazinin suyla buluşmasını sağlıyor. Sulama projelerinin tamamlanmasın ardından ise barajın yıllık su getirisinin 2,5 milyar dolan bulması, 2 milyona yakın kişiye de yine bu kapsamda istihdam sağlaması bekleniyor.
Türkiye’nin ikinci büyük HES’i olan Karakaya Barajı da yıllık ortalama 6 milyar 668 milyon kilovatsaat elektrik üretimiyle 2019 birim fiyatlarıyla bugüne kadar enerji üretimi bakımından milli ekonomiye 93,8 milyar lira katkıda bulunmuştur.
Enerji üretimi açısından Türkiye’nin en büyük üçüncü HES’i olan Keban Barajı ise ortalama yıllık 5 milyar 794 milyon kilovatsaat elektrik üretimi ile enerji üretimine başladığı günden bu yana milli ekonomiye katkısı 157,3 milyar lira olarak hesaplanmıştır.
Türkiye’nin en büyük 3 hidroelektrik santrali (HES) Atatürk, Karakaya ve Keban barajlarının işletmeye alındıkları tarihten bugüne kadar ülke ekonomisine katkıları 400 milyar lirayı aşmıştır.
1– Türkiye’nin teknik olarak değerlendirilebilir hidroelektrik potansiyeli dünya teorik potansiyelinin %2’si, Avrupa potansiyelinin ise %18’ine tekabül etmektedir. Ülkemiz bu potansiyeli ile Avrupa ülkeleri içerisinde Rusya’dan sonra en büyük potansiyele sahip ikinci ülke konumunda olmasına rağmen, gelişim oranı açısından beklenen seviyede değildir. ABD teknik hidroelektrik potansiyelinin %86’sını, Japonya %78’ini, Norveç %72’sini, Kanada %56’sını, Türkiye ise %45’ini geliştirmiştir.
a) Maalesef AKP iktidarı döneminde başta HES’ler olmak üzere enerji sektörüne kamu adına kayda değer bir yatırım yapılmamıştır.
b) AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında ülke genelinde elektrik üretiminde kurulu gücün (21.058 MW) % 66’sı üretimin (77.332 GWh) % 60’ı kamuya aitti. 2018 yılına gelindiğinde kurulu güçte kamunun payı (18.496 MW) % 20’ye üretimde ise (45.799 GWh) % 15’ gerilemiştir. Bir başka ifade ile AKP’nin 17 yıllık iktidarı süresince kamu işletmelerinde kurulu güçte bir MW artış olmazken, elektrik üretimi ise 77.332 GWH’ten, 45.799 GWH gerileyerek % 41 oranında azalmıştır.
2– AKP iktidarının fazla yatırım yaptığı hızlı trende ise TCDD verilerine göre 2016 yılında yüksek hızlı tren (YHT) işletme giderleri (yol bakım, cer işletme ve bakım, tren ticari, tren tesisler, trafik) için yapılan toplam harcama 336.946.484 TL. Aynı yıla ait çok övündüğümüz bugünün parası 15 milyar dolar yakın yatırım yaptığımız YHT bilet gelirleri ise sadece 160.470.010 TL’dir (Demir yolu sektör raporu) Sonuçta 15 milyar dolar yatırım yaptığımız hızlı tren işletmeciliğinden 2016 yılında zararımız 176,5 milyon TL.
a) Elektrik enerjisi, tarımı, sanayi, ticareti kısacası yaşamın her alanını ve toplumun % 100’ünü ilgilendiriyor. AKP iktidarının çok övündüğü hızlı trenler ise sadece ulaşım sektörünü ilgilendiriyor ve sektör içindeki payı ise % 1’dir.
b) AKP iktidarı son 17 yılda enerji sektöründe yaptığı özeleştirmelerden elde ettiği gelirlerinden sektöre yaptığı yatırımlar düşüldüğünde toplumun % 100’ünü ilgilendiren enerji sektörüne tek kuruşluk kaynak aktarmadığı, yatırım yapmadığı görülecektir.
c) Devlet, elektrik üretimi ve dağıtımından çekilmiş, enerji sektörü bütünüyle özel işletmecilere bırakılmıştır. Özel işletmeciler, yatırımlarının tamamına yakınını banka kredileri ile yaptıkları için elektrik enerjisi üreten şirketlerin bankalara olan borçlan 47 milyar dolardır. Bu borcun 13 milyar dolarlık kısmı sorunludur Elektrik üreticisi şirketlerin bankalara olan borçların ödemesinin en kısa yolu elektrik fiyatlarına zam yapmaktır. Sonuçta son 16 yılda OECD ülkeler içinde elektriğe en çok (%307) zam yapılan ülke Türkiye’dir. Elektrik dağıtım bedelleri 2009 yılından bu yana 5 kat artmıştır.
3– 17 yıllık AKP iktidarı döneminde hızlı tren yatırımları için harcanan 15 milyar dolarlık kamu kaynağı hidroelektrik santrallerin yapımı için kullanılsaydı;
a– Doğalgaz ithalimiz yıllık 2,5 milyar dolar azalacaktı.
b– Milyonlarca dekar tarım arazisi suyla buluşacak, tarımsal üretimimiz milyar dolar seviyelerinde artacaktı.
c– Yüz binlerce insanımıza iş imkânı sağlanacaktı.
d– Atatürk Barajında görüldüğü gibi HES’ler 4-5 yıllık işletim süresi içinde yapılan yatınım geri ödüyorlar. 15 milyar dolarlık HES yatırımı ile 25 milyar dolarlık elektrik enerjisi elde edilecekti.
e– Elde edilen 25 milyar gelir ile şehir hastaneleri Osmangazi, Yavuz Sultan Selim köprülerini, İstanbul- İzmir oto yolunu yapacak kamu kaynağına sahip olacaktık ve yap işlet devret modelinin milyarlarca dolarlık borç yükü altına girmeyecektik. (Elbette, yandaşlar da ceplerini dolduramayacaktı.)
f– 17 yıllık AKP iktidarı döneminde 15 milyar dolarlık hızlı tren yatırımlarından ise elimize geçen yıllık 177 milyonluk işletme zaradır.
SONUÇ:
AKP yönetiminin, hiçbir hesaba, rasyonelliğe dayanmayan, akıl ve bilim dışı, sadece yandaşlara rant sağlayan yatırım politikalarının faturasını gelecek nesiller, ağır bir biçimde, işsizlikle, yoksullukla ödeyeceklerdir. Türk Milleti, hiçbir dönemde bu kadar kötü yönetilmemiştir. Böylesine zarara uğratılmamıştır.