Şu sıralar sağolsunlar, aday adayları gidip geliyor, siyaset kazanı fokurdamaya başladı.
Siyaset cephesinde konu çok fakat, ‘Halk adına yanlışları değiştirecek bilgisi ve iradesi olanlar seçilsin, atansın’ temennisinde bulunalım ve bugünlerde milyonlarca hayata değecek yeni düzenlemeden söz edelim.
Geçenlerde bir araya geldiğimiz, İzmir’in ve Türkiye’nin sayılı sosyal güvenlik uzmanlarından Necati Çetiner’in vurguladığı bir bilgiyi paylaşmakta yarar var.
***
Çetiner Hoca, emeklilikte merakla beklenen, 2000 sonrası intibak düzenlemesi için iki önemli tarih verdi.
İlk tarih, 17 mart Salı yani bugün.
Türkiye Emekliler Derneği (TÜED) tarafından Ankara İş Mahkemesi’nde açılan intibak davasının son duruşması gerçekleşecek ve artık karar çıkması bekleniyor. Türkiye’de 9.9 milyon emekli var ve yaklaşık 7 milyon kişiyi ilgilendiren intibak düzenlemesi için (ailelerle birlikte en az 20 milyon) 2. davanın duruşması ise 29 Nisan’da yapılacak. İlk çıkarılan intibak yasasından 01 Ocak 2000’e kadar emekli olanlar yararlanmıştı. Ayrıca intibak sadece SSK emeklilerini kapsadı. Bağ-Kur emeklileri ile dul yetim maaşı alan yakınlar da mağdur durumda bırakıldı. Yeni açılan iki intibak davasında kurum ayrımı yapılmıyor.
Eğer düzenleme gerçekleşirse emekli maaşlarında üst sınıra 50-alt sınıra 355 lira arasında artış söz konusu olacak.Ve intibak çıkarsa eski-yeni tüm emeklilerin en düşük emekli aylığı 1200 liraya endekslenecek. Nasıl güzel değil mi, bunca suni gündem arasında, emekli maaşlarıyla geçinmeye çalışanlara hiç olmazsa bir soluk aldırır.
Ancak özellikle 29 Nisan’daki davaya kadar kamuoyu yaratılmasında yarar var.
Ha gayret, belki hazır seçim sürecine de denk gelmişken, emekliyi de bir düşenen olur.
Darısı asgari ücretlinin başına…
IŞIKLAR İÇİNDE UYU
Geçtiğimiz hafta sonunda yitirdiklerimiz arasında tanıdık bir isim vardı.
Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Görevlisi, Arkolog Şükrü Tül’ü kaybettik. Tül’ü eski zamanlarda, Gözlem Gazetesi’nde genel yayın yönetmenliği yaptığım yıllardan tanırım.
Mesleğine aşık, müthiş bir bilgi adamıydı. Uzun yazmayı sever ve mutlaka baskıdan önce yazısını okumamı isterdi. Onca yoğunluğun arasında bir keyifti bu benim için. Ya telefonla arardım ya gelir en az bir saat dersli sohbete dönüşürdü her yazının yayınlanması.
Cenazesinde bu sohbetleri ne kadar özlediğimi hissettim. Bilgiyi zenginlik saydığımız, bilginin erdemi içinde kaybolduğumuz zamanları özledim.
Efsane Anadolu anlatıcılığı geleneğinin son temsilcilerinden biriydi Şükrü Tül. Bazen öyle sıkılıyorum ki sevgili Tül, sizinle yaptığımız sohbetler aklıma geliyor, ‘varlığınızla ne kadar da zenginmişiz bir zamanlar ‘diyorum.
Işıklar içinde uyuyun.
