Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Cumartesi, Aralık 6, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Yazarlar Halil DAĞ

Elmalı’daki Devrim Günlerinden Geriye Kalanlar

Halil DAĞ Yazar Halil DAĞ
06 Kasım 2009
Halil DAĞ
5
401
Paylaşma
5k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

Bugün eski bir hikâyeden yola çıkarak günümüz Türkiye’nin sosyal yapısına ve siyasi çehresine küçük bir pencere açmak istiyoruz. Hikâye dediysek öyle uydurma bir hikaye değil. Yaşanmış gerçek bir devrim öyküsü. Pek çok devrimcinin bile bilmediği ama Türkiye’nin acı gerçeğine ışık tutan bir öykü[1]. Ecevit’e “Toprak işleyenin su kullananın” dedirten öykü.

İçinde kimler yok ki? Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Prof. Dr. Muammer Aksoy, Uğur Alacakaptan, Turan Güneş, Hasan Subaşı, Deniz Gezmiş, Sinan Cemgil, Seçkin İnceefe, Gülay Göktürk, Cengiz Çandar, Uluç Gürkan, Akın Özdemir gibi isimlerin başı çektiği çoğunluğu Mülkiyeli 500 kadar öğrenci, jandarma, kaymakam, vali ve tabii ki esas oğlan olarak ağalar ve ağalık düzeni…

Hikâye 1964 yılından başlayıp 1980 darbesine kadar giden çok uzun bir hikâye. Burada hikâyeyi anlatmaya satırlarımız kifayet etmeyeceği için olayın özetinden hareketle Türkiye’nin çok önemli bir iki sosyolojik sorununa değinmeye çalışacağız.

1964’ün Elmalı’sı…

1963 Toprak Reformu’nun bir yıl sonrası. Yani hükümetin “Reform yapıyoruz” diyerek toprak ağalarının topraklarını daha da genişlettiği yıllar. Bizans’tan Osmanlı’ya, Osmanlı’dan Cumhuriyete miras kalan ağalık düzeni devletin yaşadığı zorluklar arttıkça gücünü artırmış, gücü arttıkça toprak ve emek üzerindeki sömürüsü derinleşmiş. Bu öyle bir güç ki daha 1945 yılında “Toprak Reformu” yapmaya kalkışan İnönü’yü tahtından etmiştir.

Olaylar, Antalya’nın Elmalı ilçesinin mümbit ovaları ve buralara dağılmış Beyler, Bayralar, Karamık, Sarılar, Taşağıl, İslamlar, Eymir, İmircik ve Yuva gibi birkaç küçük köyde cereyan eder. İlçedeki “Avlan Gölü” adıyla bilinen göl, düzensiz yağışların da etkisiyle her yıl taşkınlara neden olmakta, etrafını bir bataklığa çevirirken çekilen suların yerinde ise zamanla çok verimli topraklar ortaya çıkmaktadır.

Sorun da köylülerin on yıllardır ekedurduğu ancak iktidarı arkasına alan yerel eşrafın jandarma zoruyla el koymaya çalıştığı bu topraklar yüzünden çıkar. Aslında Hazine arazisi olan buraları ekmek, başka bir geçim kaynağı olmayan köylüler için hem bir “müktesep hak” hem de bir “zılyedlik” meselesi iken feodal sınıflar için toplumun iliklerine daha fazla nüfuz edebilme meselesidir.

Olaylar 1964 yazında, bölgenin güçlü ailelerinin isteği doğrultusunda devlet güçlerinin harekete geçerek jandarma marifetiyle köylülerin ürünlerini hem de hasat zamanı telef etmesiyle başlar. Yıllarca süren bir davalar zinciri başlar. Köylülerin hakkı vardır ancak onları koruyan bir hukukları yoktur. Çünkü hukuk güçlü için var olan bir zırhtan öteye gitmemektedir. Mağdur köylülerin tek desteği o dönemlerde akın akın o köylere gelen başını mülkiyeli öğrencilerin çektiği devrimci öğrencilerdir. Sol öğrenci hareketlerinin birçok lideri bölgeden gelir geçer. Birçok siyasi de. Fakat sonuçta değişen bir şey olmaz. Her ne kadar hukuk mücadelesinde köylüler öğrencilerin de desteğiyle biraz mesafe kat edebilmiş olsalar da 1980 İhtilali her şeyin olduğu gibi bu meselenin de üzerinden silindir gibi geçer ve konu çözüme kavuşur.

Olaylar özet olarak bundan ibaret, ancak bu olaylar bize birkaç şeyi düşündürtmektedir.

Bunlardan ilk akla geleni ülkemizdeki sarsılmaz ağalık düzeninin sosyal ve hukuki dayanağı ve köklerinin nereden geldiği sorusudur. İkincisi, özellikle 1980’lerde toplumca akıl tutulmasına uğradığımız bir dönemde sol kesimlerin de kendi geçmişine ilişkin çok önemli bir deneyim hakkındaki hafıza kaybıdır. Üçüncüsü ise sol gençliğin toplumsal duyarlılıktan militarist bir kimliğe dönüşmesi.

“Asya Tipi Üretim Tarzı”nın hakim olduğu çoğu çorak bu topraklarda “Feodal Ağalık Sistemi” (kimilerince Ağalık Kültürü diye adlandırılır) Bizans’tan Osmanlı’ya ondan da Cumhuriyete miras kalmıştır. Cumhuriyetin kuruluş yıllarında da genç muktedirlerin ortak arayışının yegane ilacı olan yerel eşraf, ülkedeki güç paylaşımının üçüncü ayağı olarak 1808 Sened-i İttifakı ile elde ettiği meşruiyetini devam ettirmiştir.

Her ne kadar Bizans’taki “Tekfurluk” müessesesi ile bize intikal etmiş olsa da Osmanlı feodalitesi asıl gücünü 19. yüzyılın başlarında elde etmiştir. Osmanlı’da, 1808 Sened-i İttifak ile hukuki statüsünü elde eden feodalizm (o zaman ki adı Ayan), devamında gelen Cumhuriyet döneminde de devlet ve toplum içindeki varlığını sürdürmüştür. Hatta savaşlar döneminde köylerin sahipsiz kalması (Memed ile Memişler çoğu zaman gittiği savaşlardan geri dönmemiştir)  feodalizmin daha da derinleşmesinin yolunu açmıştır. Ayrıca kaymakamı, jandarmayı arkasına alan taşra ileri gelenleri ,evrak oyunları gibi çeşitli desiselerle köylülerin ve özellikle muhacirlerin elindeki topraklara el koymuştur.

Türkiye’nin toplumsal yapılanmasında burada rengini veren olgu aslında sanılandan çok daha önemlidir. Çünkü nüfusun büyük kısmının kırsalda yaşadığı bir dönemde köylülerin topraksızlığının yanında toprakları elinde tutanlar toplumu yanında “maraba, ırgat” gibi sıfatlarla çalıştırmaktadır. Diğer yandan toplum devlet ilişkilerini kitleler adına eşrafın yürütmesi hem sorunu görünmez bir niteliğe büründürmekte diğer yandan da yarayı derinleştirmektedir. Topraksızlığın ve fakirliğin kol gezdiği Anadolu’da sorunların büyük kısmı “toprak ve su” üzerine çıkan olaylardır. Mesela Yılmaz Ergenekon 1967’de Toprak Reformu ile ilgili verdiği bir konferansta, “1960’larda cezaevinde yatanların % 82’sinin tarla ve su sorunları nedeni ile hapse düşmüş kişiler olduğunu” söylemektedir[2].

Elmalı Olaylarından hareketle bugün zihnimi karıncalandıran bir soru daha var. O da böylesine önemli bir olayın sol literatürde neden yeterince yer almadığıdır. Daha doğrusu Deniz Gezmiş yada Sinan Cemgil’e ait her şeyi A’dan Z’ye önümüze dökebilmekte olan sol hareket, olay zamanı orada bulunan bu kişilerin çabalarından ve böyle bir olayın varlığından neden yeterince haberdar değildir? Ayrıca fikir hareketlerinin birinci önceliklerinden olması gerekirken böylesi önemli bir konu neden sol hareket içinde yeterince işlenmemiştir. Teorikte söylemini “Kahrolsun Faşizm, Kahrolsun Feodal Ağalık Düzeni” gibi toplumcu bir retorik üzerine kuran sol hareket, nasıl olmuş da böylesine seçkin bir numuneyi hafızasında tutamamış, özellikle 1980 sonrası kuşağın belleğine aktaramamıştır? İşin bu kısmı üzerinde fikir yürütebileceğimiz konular olmasına karşın sorunun cevaplanması işini sol hareketin kendisine bırakıyoruz.

Bir diğer önemli konu; Elmalı Olaylarının, devrim arayışlarının ilk kıvılcımlarının yükselmeye başladığı yıllarda, ülkemizdeki devrimci anlayışın Türk Köylüsünün sorununa yaklaşımını göstermesidir. Bu olay bir bakıma 1970’lerden sonra çizgisini koruyamayan devrimci anlayışın; kendisine yöneltilen “Sovyet Ajanı” suçlaması karşısında cevapsız kalmasını da bir bakıma açıklamaktadır. Çünkü başlarda Osmanlı’dan miras alınan Asya Tipi Üretim Tarzı’nın sorunlarına kayıtsız kalmayan devrimci hareket zamanla sosyal meselelerin dışına çıkarak bir terör ve tedhiş örgütü niteliğine bürünmüştür. Anlaşılan “Devrimci anlayışın Marks’ı yorumlamadaki hatası”[3] devrim kavramını yorumlayışında da kendini göstermektedir. Aslında niteliği itibarıyla bu tarihi anekdot Türkiye Devrimcilerine “Biz nerede hata yaptık” deme şansını da sunmaktadır.

Elmalı’da yaşanan devrim günleri belki de o günlerde yaşanan onlarca benzer olay içinden sadece bir tanesidir. Kim bilir diğerlerinin yanındaki basit bir istatistiki vakadır. Ancak devrimci gençliğin 1964’teki yalın duyarlılığından hareketle 1970’lerdeki anarşist devrimci gençlik için verilecek en iyi hüküm, devrimci gençliğin sonraki yıllarda bir “akıl tutulması” yaşadığıdır. Bu olay gösteriyor ki 1964’ün pür toplumcu gençliği, kim ne derse desin 1970’lerden itibaren özellikle de 1980’lerde keskin bir “idrak körleşmesi” yaşamıştır.

 


[1] İlgi duyanlar; http://www.acikgazete.com/ozel-dosyalar/2009/11/01/1968-elmali-ovasinda-devrim-gunleri.htm?aid=31971, http://www.medyantalya.com/bolgesel/elmali/1968-elmali-ovasinda-devrim-gunleri-1.html, http://www.milliyet.com.tr/ekler/gazete_pazar/981101/haber/hab18.html adreslerine göz atabilir.

[2] İsmail Cem, Türkiye’de Geri Kalmışlığın Tarihi, 15.Baskı, Can Yay.,1997, s.  361, 424

[3] Karl Marks ülkemizde propagandası yapıldığı gibi bir sosyolog yada filozof olmaktan ziyade bir iktisat bilimcisidir. İtiraf etmek gerekir ki dünyanın en büyük üç dört iktisatçısından birisidir. Ancak ülkemizin devrimci anlayışı onun iktisada ilişkin görüşlerinden hareketle bir çözüm çetelesi üretmektense O’nun “Din Afyondur” sözünden hareketle % 99’u Müslüman ve kahir ekserisi dindar bir toplumda tabir caizse salyangoz esnafı konumuna düşmüştür. Burada bir not da Marks ve Keynes kıyaslaması üzerine düşelim. Eğer ki Marksistler, Marks’ın iktisatla ilgili görüşlerini bilselerdi, Keynes’in ileri sürdüğü birçok görüşün asıl teorisyeninin Karl Marks olduğunu görürlerdi.

Paylaş
Etiketler: 1968AğalıkAsya Tipi Üretim Tarzıdevrimfeodal ağalık düzeniFeodalizmÖğrenci HareketlerisosyolojitoplumToprak Reformu
Önceki Yazı

Ucuz Zehir Galip…

Sonraki Yazı

Oyuna Gelmeyelim!

Halil DAĞ

Halil DAĞ

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

İlişkili Yazılar

Halil DAĞ

Türk Rus İlişkilerinde Enerji Jeopolitiği

02 Kasım 2013
5k
Halil DAĞ

Bahçeli’nin Mübarek Elleri

25 Ekim 2013
5k
Halil DAĞ

Gezi Sendromu ve Siyasette Ufuk Çizgisi Sorunu

24 Ekim 2013
5k
Halil DAĞ

Gezi’nin Gençlerini Anlamak…

23 Ekim 2013
5k
Sonraki Yazı

Oyuna Gelmeyelim!

Yorumlar 5

  1. Yasin Maraşlı says:
    16 yıl önce

    Sol üzerindeki analizleriniz oldukça kayda değer nitelikte. Özellikle solun yaşadığı “akıl tutulması-idrak körlüğü” kavramı sol kesimin geldiği noktaya atıfta bulunuyor…
    Devamını bekliyoruz…
    Saygılarımla

  2. Ugur Özaltın says:
    16 yıl önce

    Evet tafsilatlı güzel bir yazıydı kutlarım

    Karl Marks ın ekonomik görüşlerini içeren bir makalenizi de beklerim merak ettim doğrusu

    Benim rahmetli babam da CHP li bir sosyal demokrattı ve bazen söz geldiğinde solcular için PARK BERDUŞLARI BUNLAR derdi. LAF ÜRETİRLER İŞ ÜRETMEZLER derdi.

    Sanırım solun mesajları sonraki gençlere aktarılamadı ve sol salyangoz esnafı durumuna düştü bu teşhisiniz doğru bencede

  3. Halil DAĞ says:
    16 yıl önce

    Marksın iktsatla ilgili görüşleri oldukça teorik ve matematiksel yani ağır. İktisatta ihtisas yapmış olmama rağmen bu konuda yazmaya doğrusu fazla cesaret edemedim.
    Ama deneyeceğim en kısa zamanda.
    Çünkü içinde bulunduğumuz kriz ile Marks’ın görüşleri arasında çözüm noktasında oldukça sağlam bağlantılar olduğu fikrindeyim.
    Bu anlamda http://www.bilgiagi.net/?p=626 adresinde kayıtlı sitedeki ilk yazıma göz atabilirsiniz.
    Selam ve Saygılarla

  4. Vildan BİRKAN says:
    16 yıl önce

    Yeni okuma fırsatı buldum.Çok güzel analiz etmişsiniz.Elinize yüreğinize sağlık.Ne diyebilirim ki yazık bana/bize…

  5. Halil DAĞ says:
    16 yıl önce

    O gün sahip çıkamadığımız, sorunlarını çözemediğimiz, gittikçe azalan toprağında karnını doyuramaz hale gelen köylünün büyük kısmı aynı statüsünü koruyarak şehirli olmuştur.
    O günlerde onları unutmuş olmanın bedelini bugün hem toplum hem de devlet olarak ödüyoruz.
    Maalesef ki adına da demokrasi diyoruz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Bebeğim

Bebeğim

06 Aralık 2025
Güvenlik Görevlisi

Güvenlik Görevlisi

06 Aralık 2025
Aklımda Bir Ses Var

Aklımda Bir Ses Var

06 Aralık 2025
Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

05 Aralık 2025
Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025
Ve Bilirsin

Ve Bilirsin

05 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,

Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap