Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Cumartesi, Aralık 6, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Yazarlar Nurullah AYDIN

Düşünmeyi ve Sevmeyi Önleyenler

Öğr.Gör. Nurullah AYDIN Yazar Öğr.Gör. Nurullah AYDIN
07 Mayıs 2014
Nurullah AYDIN
0
400
Paylaşma
5k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

Hemen her gün güç, güçlü, sözcüklerini duyarız. Kimileri; yetki, makam, unvan, para, soy, taraftar, cemaat, medya bilgi, silah, gücünden bahseder, durur….
Bunların hepsi de insanın da elde etmek istediği, edince de kullandığı birer gerçek güçtür. Elde edemeyenler ise ya suskunluğu tercih eder, ya gıpta eder ya da acımasız muhalif olur.
Bu nedenle de tarih boyunca; akıllı, gerçekçi insanlar, bu gücün, güçsüz karşındaki sınırsız istismar damarlarını sınırlandırma mücadelesi vermişler. Yazarlar, şairler, sanatçılar, yani duygu dünyaları zengin insanlar, mücadele vermişlerdir.
Gücü sınırlandırma için ya dinya da ideolojiyi öne sürenler olmuştur. Ancak yine de gücün sarhoşluğu adaletsiz keyfi çıkar amaçlı uygulamaların önlenmesine engel olamamıştır.

Bunun için de kurumsallaşma ve kurallaşma çabası ön plana çıkmıştır. Kurallara göre yetkinin gücün sınırlandırılması. Bu nedenle de demokrasi denen sistem oluşmuştur. Ancak bu kez de ayrıcalıklı sınıf, zümre egemenliğinde, dokunulmaz eleştirilemez aristokratlar farklı adla egemenliklerini yine sürdürmeye devam etmişlerdir.
Bu nedenle insanların gerçekleri, olan biteni algılamasında beyinler ya uyandırılmak istenmiş ya da köreltilmek istenmiştir. Zira, beyin öyle bir güçtür ki; insanın olan biteni anlaması, algılaması, kavraması ve ona göre hareket etmesi için insanın kumanda merkezi. O nedenle de tüm çabalar beyne yönelik sürdürülmektedir.

Kafadan geçen her düşünce aslında bir taleptir. Ama hep korku ve kuşkuyla yaşarsanız aynen bunları da çağırırsınız.
Öyle mutsuz bir toplum olduk ki; birbirimize günaydın diyemiyoruz. Bir araya gelindiğinde hep olumsuz olaylar konuşuluyor. Biri bize nasılsın dese iyiyim demeye korkar olduk. İşler nasıl dese, derhal şikayet etmeye ve her şeyin kötü ve daha da kötüye gittiğini söylüyor, hastalıkdan ve ölüm bahsediyoruz. Böylece dostlarla da sohbetin güzelliği, keyfi kalmıyor.

Hep hastayım diyen insanlar mutlaka hasta olur. Beyin şartlanmaya görsün hangi hastalıktan korkup, çağırıyorsanız size onu getirir.
Öyle bir toplum olduk ki karşımızdakini yargılamaktan sevmeye zaman bulamıyoruz.
Oysa her yaşta sevgiye ihtiyacımız var. Sevgi sunulmazsa sevgi değildir. Neyi severseniz sevin ama içinizde yoğun sevgi duyguları olsun. Birisine sevginizi söylediğinizde hareketlerle bunu pekiştirdiğinizde ona öyle güzel bir enerji yollarsınız ki, onun mutluluğunun enerji şeklinde size geri dönüşünden aldığınız pozitifi başka hiçbir şeyde bulamazsınız.

İnsan beyin gücünü kullanarak isterse; kendini felç de edebilir, öldürebilir de, kanserini de yenebilir. Yeter ki beynini şartlandırabilsin.
Beynimizde yaklaşık 13 milyar civarında sinir hücresi vardır. Her bir hücre yaklaşık 7.3 kilo voltluk enerji açığa çıkarır.

Pratikte mümkün değil ama teorikte beyindeki tüm sinir hücrelerinin aynı anda enerjilerini saldığını varsayalım, yaklaşık 350 milyon kilo voltluk bir enerji açığa çıkar ki bu da büyük bir metropolün tüm elektrik ihtiyacını karşılayacak güce sahiptir.
Yani beyninizi olumlu şeylere kanalize edin. Bu yüzden kaç yaşında olursanız olun hep bir hedefiniz ve hayalleriniz olsun. İnsan hayal ettiği müddetçe yaşarmış.

Aynı rüyalar gibi biten dünün tekrarı yoktur. Yarın, bilmiyoruz, iyi şeyler de olabilir kötü de.
Dün, bugün, yarın diye biz ani stresleri çok severiz. Çünkü ani streste vücutta Adrenokortikotrop hormon (ACTH) artar ve hafıza, algılama, enerji süper olur. Yani bu hormon strese karşı vücudun bir sigortasıdır.

Ama siz bu stresi kısır döngüye çevirirseniz yani sürekli beyninizde kurarsanız, hep bunu düşünürseniz, gelen olumlu şeylerin hepsi geri gider.
Yani unutkanlıklar, enerji kayıpları, isteksizlikler, migren, mide-bağırsak şikayetleri, uykusuzluklar, beyin tümörler, tansiyon iniş-çıkışları, vücudun muhtelif yerlerinde uyuşmalar, mutsuzluk, hatta depresyon, kalple ilgili şikayetler ve kansere zemin hazırlamış olursunu

Fotoğraf: Nurullah AYDIN<br />06 Mayıs 2014-ANKARA</p><p>DÜŞÜNMEYİ VE SEVMEYİ ÖNLEYENLER</p><p>Hemen her gün güç, güçlü, sözcüklerini duyarız. Kimileri; yetki, makam, unvan, para, soy, taraftar, cemaat, medya bilgi, silah, gücünden bahseder, durur.</p><p>Bunların hepsi de insanın da elde etmek istediği, edince de kullandığı birer gerçek güçtür. Elde edemeyenler ise ya suskunluğu tercih eder, ya gıpta eder ya da acımasız muhalif olur.</p><p>Bu nedenle de tarih boyunca; akıllı, gerçekçi insanlar, bu gücün, güçsüz karşındaki sınırsız istismar damarlarını sınırlandırma mücadelesi vermişler. Yazarlar, şairler, sanatçılar, yani duygu dünyaları zengin insanlar, mücadele vermişlerdir.</p><p>Gücü sınırlandırma için ya din ya da ideolojiyi öne sürenler olmuştur. Ancak yine de gücün sarhoşluğu adaletsiz keyfi çıkar amaçlı uygulamaların önlenmesine engel olamamıştır.</p><p>Bunun için de kurumsallaşma ve kurallaşma çabası önplana çıkmıştır. Kurallara göre yetkinin gücün sınırlandırılması. Bu nedenle de demokrasi denen sistem oluşmuştur. Ancak bu kez de ayrıcalıklı sınıf, zümre egemenliğinde, dokunulmaz eleştirilemez aristokratlar farklı adla egemenliklerini yine sürdürmeye devam etmişlerdir.</p><p>Bu nedenle insanların gerçekleri, olan biteni algılamasında beyinler ya uyandırılmak istenmiş ya da köreltilmek istenmiştir. Zira, beyin öyle bir güçtür ki; insanın olan biteni anlaması, algılaması, kavraması ve ona göre hareket etmesi için insanın kumanda merkezi. O nedenle de tüm çabalar beyne yönelik sürdürülmektedir.</p><p>Kafadan geçen her düşünce aslında bir taleptir. Ama hep korku ve kuşkuyla yaşarsanız aynen bunları da çağırırsınız.</p><p>Öyle mutsuz bir toplum olduk ki; birbirimize günaydın diyemiyoruz. Bir araya gelindiğinde hep olumsuz olaylar konuşuluyor. Biri bize nasılsın dese iyiyim demeye korkar olduk. İşler nasıl dese, derhal şikayet etmeye ve her şeyin kötü ve daha da kötüye gittiğini söylüyor, hastalıkdan ve ölüm bahsediyoruz. Böylece dostlarla da sohbetin güzelliği, keyfi kalmıyor.</p><p>Hep hastayım diyen insanlar mutlaka hasta olur. Beyin şartlanmaya görsün hangi hastalıktan korkup, çağırıyorsanız size onu getirir.</p><p>Öyle bir toplum olduk ki karşımızdakini yargılamaktan sevmeye zaman bulamıyoruz.</p><p>Oysa her yaşta sevgiye ihtiyacımız var. Sevgi sunulmazsa sevgi değildir.<br />Neyi severseniz sevin ama içinizde yoğun sevgi duyguları olsun. Birisine sevginizi söylediğinizde hareketlerle bunu pekiştirdiğinizde ona öyle güzel bir enerji yollarsınız ki, onun mutluluğunun enerji şeklinde size geri dönüşünden aldığınız pozitifi başka hiçbir şeyde bulamazsınız.</p><p>İnsan beyin gücünü kullanarak isterse; kendini felç de edebilir, öldürebilir de, kanserini de yenebilir. Yeter ki beynini şartlandırabilsin.</p><p>Beynimizde yaklaşık 13 milyar civarında sinir hücresi vardır. Her bir hücre yaklaşık 7.3 kilo voltluk enerji açığa çıkarır.</p><p>Pratikte mümkün değil ama teorikte beyindeki tüm sinir hücrelerinin aynı anda enerjilerini saldığını varsayalım, yaklaşık 350 milyon kilo voltluk bir enerji açığa çıkar ki bu da büyük bir metropolün tüm elektrik ihtiyacını karşılayacak güce sahiptir.</p><p>Yani beyninizi olumlu şeylere kanalize edin. Bu yüzden kaç yaşında olursanız olun hep bir hedefiniz ve hayalleriniz olsun. İnsan hayal ettiği müddetçe yaşarmış.</p><p>Aynı rüyalar gibi biten dünün tekrarı yoktur. Yarın, bilmiyoruz, iyi şeyler de olabilir kötü de.</p><p>Dün, bugün, yarın diye biz ani stresleri çok severiz. Çünkü ani streste vücutta Adrenokortikotrop hormon (ACTH) artar ve hafıza, algılama, enerji süper olur. Yani bu hormon strese karşı vücudun bir sigortasıdır.</p><p>Ama siz bu stresi kısır döngüye çevirirseniz yani sürekli beyninizde kurarsanız, hep bunu düşünürseniz, gelen olumlu şeylerin hepsi geri gider.</p><p>Yani unutkanlıklar, enerji kayıpları, isteksizlikler, migren, mide-bağırsak şikayetleri, uykusuzluklar, beyin tümörler, tansiyon iniş-çıkışları, vücudun muhtelif yerlerinde uyuşmalar, mutsuzluk, hatta depresyon, kalple ilgili şikayetler ve kansere zemin hazırlamış olursunuz.</p><p>Bunları kendinize niye reva göreceksiniz ki? Akıllı, kontrollü ve olumlu olmak yeterlidir.<br />Eğer büyük bir strese girdiyseniz kendinize hobiler bulun, yani kafanızı dağıtın.</p><p>Günün Sözü: Her söylenene inanma sorgula, gerçeğe ulaşırsın.

z.
Bunları kendinize niye reva göreceksiniz ki? Akıllı, kontrollü ve olumlu olmak yeterlidir. Eğer büyük bir strese girdiyseniz kendinize hobiler bulun, yani kafanızı dağıtın.
Günün Sözü: Her söylenene inanma sorgula, gerçeğe ulaşırsın.

Hemen her gün güç, güçlü, sözcüklerini duyarız. Kimileri; yetki, makam, unvan, para, soy, taraftar, cemaat, medya bilgi, silah, gücünden bahseder, durur….
Bunların hepsi de insanın da elde etmek istediği, edince de kullandığı birer gerçek güçtür. Elde edemeyenler ise ya suskunluğu tercih eder, ya gıpta eder ya da acımasız muhalif olur.
Bu nedenle de tarih boyunca; akıllı, gerçekçi insanlar, bu gücün, güçsüz karşındaki sınırsız istismar damarlarını sınırlandırma mücadelesi vermişler. Yazarlar, şairler, sanatçılar, yani duygu dünyaları zengin insanlar, mücadele vermişlerdir.
Gücü sınırlandırma için ya dinya da ideolojiyi öne sürenler olmuştur. Ancak yine de gücün sarhoşluğu adaletsiz keyfi çıkar amaçlı uygulamaların önlenmesine engel olamamıştır.

Bunun için de kurumsallaşma ve kurallaşma çabası ön plana çıkmıştır. Kurallara göre yetkinin gücün sınırlandırılması. Bu nedenle de demokrasi denen sistem oluşmuştur. Ancak bu kez de ayrıcalıklı sınıf, zümre egemenliğinde, dokunulmaz eleştirilemez aristokratlar farklı adla egemenliklerini yine sürdürmeye devam etmişlerdir.
Bu nedenle insanların gerçekleri, olan biteni algılamasında beyinler ya uyandırılmak istenmiş ya da köreltilmek istenmiştir. Zira, beyin öyle bir güçtür ki; insanın olan biteni anlaması, algılaması, kavraması ve ona göre hareket etmesi için insanın kumanda merkezi. O nedenle de tüm çabalar beyne yönelik sürdürülmektedir.

Kafadan geçen her düşünce aslında bir taleptir. Ama hep korku ve kuşkuyla yaşarsanız aynen bunları da çağırırsınız.
Öyle mutsuz bir toplum olduk ki; birbirimize günaydın diyemiyoruz. Bir araya gelindiğinde hep olumsuz olaylar konuşuluyor. Biri bize nasılsın dese iyiyim demeye korkar olduk. İşler nasıl dese, derhal şikayet etmeye ve her şeyin kötü ve daha da kötüye gittiğini söylüyor, hastalıkdan ve ölüm bahsediyoruz. Böylece dostlarla da sohbetin güzelliği, keyfi kalmıyor.

Hep hastayım diyen insanlar mutlaka hasta olur. Beyin şartlanmaya görsün hangi hastalıktan korkup, çağırıyorsanız size onu getirir.
Öyle bir toplum olduk ki karşımızdakini yargılamaktan sevmeye zaman bulamıyoruz.
Oysa her yaşta sevgiye ihtiyacımız var. Sevgi sunulmazsa sevgi değildir. Neyi severseniz sevin ama içinizde yoğun sevgi duyguları olsun. Birisine sevginizi söylediğinizde hareketlerle bunu pekiştirdiğinizde ona öyle güzel bir enerji yollarsınız ki, onun mutluluğunun enerji şeklinde size geri dönüşünden aldığınız pozitifi başka hiçbir şeyde bulamazsınız.

İnsan beyin gücünü kullanarak isterse; kendini felç de edebilir, öldürebilir de, kanserini de yenebilir. Yeter ki beynini şartlandırabilsin.
Beynimizde yaklaşık 13 milyar civarında sinir hücresi vardır. Her bir hücre yaklaşık 7.3 kilo voltluk enerji açığa çıkarır.

Pratikte mümkün değil ama teorikte beyindeki tüm sinir hücrelerinin aynı anda enerjilerini saldığını varsayalım, yaklaşık 350 milyon kilo voltluk bir enerji açığa çıkar ki bu da büyük bir metropolün tüm elektrik ihtiyacını karşılayacak güce sahiptir.
Yani beyninizi olumlu şeylere kanalize edin. Bu yüzden kaç yaşında olursanız olun hep bir hedefiniz ve hayalleriniz olsun. İnsan hayal ettiği müddetçe yaşarmış.

Aynı rüyalar gibi biten dünün tekrarı yoktur. Yarın, bilmiyoruz, iyi şeyler de olabilir kötü de.
Dün, bugün, yarın diye biz ani stresleri çok severiz. Çünkü ani streste vücutta Adrenokortikotrop hormon (ACTH) artar ve hafıza, algılama, enerji süper olur. Yani bu hormon strese karşı vücudun bir sigortasıdır.

Ama siz bu stresi kısır döngüye çevirirseniz yani sürekli beyninizde kurarsanız, hep bunu düşünürseniz, gelen olumlu şeylerin hepsi geri gider.
Yani unutkanlıklar, enerji kayıpları, isteksizlikler, migren, mide-bağırsak şikayetleri, uykusuzluklar, beyin tümörler, tansiyon iniş-çıkışları, vücudun muhtelif yerlerinde uyuşmalar, mutsuzluk, hatta depresyon, kalple ilgili şikayetler ve kansere zemin hazırlamış olursunu

Fotoğraf: Nurullah AYDIN<br />06 Mayıs 2014-ANKARA</p><p>DÜŞÜNMEYİ VE SEVMEYİ ÖNLEYENLER</p><p>Hemen her gün güç, güçlü, sözcüklerini duyarız. Kimileri; yetki, makam, unvan, para, soy, taraftar, cemaat, medya bilgi, silah, gücünden bahseder, durur.</p><p>Bunların hepsi de insanın da elde etmek istediği, edince de kullandığı birer gerçek güçtür. Elde edemeyenler ise ya suskunluğu tercih eder, ya gıpta eder ya da acımasız muhalif olur.</p><p>Bu nedenle de tarih boyunca; akıllı, gerçekçi insanlar, bu gücün, güçsüz karşındaki sınırsız istismar damarlarını sınırlandırma mücadelesi vermişler. Yazarlar, şairler, sanatçılar, yani duygu dünyaları zengin insanlar, mücadele vermişlerdir.</p><p>Gücü sınırlandırma için ya din ya da ideolojiyi öne sürenler olmuştur. Ancak yine de gücün sarhoşluğu adaletsiz keyfi çıkar amaçlı uygulamaların önlenmesine engel olamamıştır.</p><p>Bunun için de kurumsallaşma ve kurallaşma çabası önplana çıkmıştır. Kurallara göre yetkinin gücün sınırlandırılması. Bu nedenle de demokrasi denen sistem oluşmuştur. Ancak bu kez de ayrıcalıklı sınıf, zümre egemenliğinde, dokunulmaz eleştirilemez aristokratlar farklı adla egemenliklerini yine sürdürmeye devam etmişlerdir.</p><p>Bu nedenle insanların gerçekleri, olan biteni algılamasında beyinler ya uyandırılmak istenmiş ya da köreltilmek istenmiştir. Zira, beyin öyle bir güçtür ki; insanın olan biteni anlaması, algılaması, kavraması ve ona göre hareket etmesi için insanın kumanda merkezi. O nedenle de tüm çabalar beyne yönelik sürdürülmektedir.</p><p>Kafadan geçen her düşünce aslında bir taleptir. Ama hep korku ve kuşkuyla yaşarsanız aynen bunları da çağırırsınız.</p><p>Öyle mutsuz bir toplum olduk ki; birbirimize günaydın diyemiyoruz. Bir araya gelindiğinde hep olumsuz olaylar konuşuluyor. Biri bize nasılsın dese iyiyim demeye korkar olduk. İşler nasıl dese, derhal şikayet etmeye ve her şeyin kötü ve daha da kötüye gittiğini söylüyor, hastalıkdan ve ölüm bahsediyoruz. Böylece dostlarla da sohbetin güzelliği, keyfi kalmıyor.</p><p>Hep hastayım diyen insanlar mutlaka hasta olur. Beyin şartlanmaya görsün hangi hastalıktan korkup, çağırıyorsanız size onu getirir.</p><p>Öyle bir toplum olduk ki karşımızdakini yargılamaktan sevmeye zaman bulamıyoruz.</p><p>Oysa her yaşta sevgiye ihtiyacımız var. Sevgi sunulmazsa sevgi değildir.<br />Neyi severseniz sevin ama içinizde yoğun sevgi duyguları olsun. Birisine sevginizi söylediğinizde hareketlerle bunu pekiştirdiğinizde ona öyle güzel bir enerji yollarsınız ki, onun mutluluğunun enerji şeklinde size geri dönüşünden aldığınız pozitifi başka hiçbir şeyde bulamazsınız.</p><p>İnsan beyin gücünü kullanarak isterse; kendini felç de edebilir, öldürebilir de, kanserini de yenebilir. Yeter ki beynini şartlandırabilsin.</p><p>Beynimizde yaklaşık 13 milyar civarında sinir hücresi vardır. Her bir hücre yaklaşık 7.3 kilo voltluk enerji açığa çıkarır.</p><p>Pratikte mümkün değil ama teorikte beyindeki tüm sinir hücrelerinin aynı anda enerjilerini saldığını varsayalım, yaklaşık 350 milyon kilo voltluk bir enerji açığa çıkar ki bu da büyük bir metropolün tüm elektrik ihtiyacını karşılayacak güce sahiptir.</p><p>Yani beyninizi olumlu şeylere kanalize edin. Bu yüzden kaç yaşında olursanız olun hep bir hedefiniz ve hayalleriniz olsun. İnsan hayal ettiği müddetçe yaşarmış.</p><p>Aynı rüyalar gibi biten dünün tekrarı yoktur. Yarın, bilmiyoruz, iyi şeyler de olabilir kötü de.</p><p>Dün, bugün, yarın diye biz ani stresleri çok severiz. Çünkü ani streste vücutta Adrenokortikotrop hormon (ACTH) artar ve hafıza, algılama, enerji süper olur. Yani bu hormon strese karşı vücudun bir sigortasıdır.</p><p>Ama siz bu stresi kısır döngüye çevirirseniz yani sürekli beyninizde kurarsanız, hep bunu düşünürseniz, gelen olumlu şeylerin hepsi geri gider.</p><p>Yani unutkanlıklar, enerji kayıpları, isteksizlikler, migren, mide-bağırsak şikayetleri, uykusuzluklar, beyin tümörler, tansiyon iniş-çıkışları, vücudun muhtelif yerlerinde uyuşmalar, mutsuzluk, hatta depresyon, kalple ilgili şikayetler ve kansere zemin hazırlamış olursunuz.</p><p>Bunları kendinize niye reva göreceksiniz ki? Akıllı, kontrollü ve olumlu olmak yeterlidir.<br />Eğer büyük bir strese girdiyseniz kendinize hobiler bulun, yani kafanızı dağıtın.</p><p>Günün Sözü: Her söylenene inanma sorgula, gerçeğe ulaşırsın.

z.
Bunları kendinize niye reva göreceksiniz ki? Akıllı, kontrollü ve olumlu olmak yeterlidir. Eğer büyük bir strese girdiyseniz kendinize hobiler bulun, yani kafanızı dağıtın.
Günün Sözü: Her söylenene inanma sorgula, gerçeğe ulaşırsın.

Hemen her gün güç, güçlü, sözcüklerini duyarız. Kimileri; yetki, makam, unvan, para, soy, taraftar, cemaat, medya bilgi, silah, gücünden bahseder, durur….
Bunların hepsi de insanın da elde etmek istediği, edince de kullandığı birer gerçek güçtür. Elde edemeyenler ise ya suskunluğu tercih eder, ya gıpta eder ya da acımasız muhalif olur.
Bu nedenle de tarih boyunca; akıllı, gerçekçi insanlar, bu gücün, güçsüz karşındaki sınırsız istismar damarlarını sınırlandırma mücadelesi vermişler. Yazarlar, şairler, sanatçılar, yani duygu dünyaları zengin insanlar, mücadele vermişlerdir.
Gücü sınırlandırma için ya dinya da ideolojiyi öne sürenler olmuştur. Ancak yine de gücün sarhoşluğu adaletsiz keyfi çıkar amaçlı uygulamaların önlenmesine engel olamamıştır.

Bunun için de kurumsallaşma ve kurallaşma çabası ön plana çıkmıştır. Kurallara göre yetkinin gücün sınırlandırılması. Bu nedenle de demokrasi denen sistem oluşmuştur. Ancak bu kez de ayrıcalıklı sınıf, zümre egemenliğinde, dokunulmaz eleştirilemez aristokratlar farklı adla egemenliklerini yine sürdürmeye devam etmişlerdir.
Bu nedenle insanların gerçekleri, olan biteni algılamasında beyinler ya uyandırılmak istenmiş ya da köreltilmek istenmiştir. Zira, beyin öyle bir güçtür ki; insanın olan biteni anlaması, algılaması, kavraması ve ona göre hareket etmesi için insanın kumanda merkezi. O nedenle de tüm çabalar beyne yönelik sürdürülmektedir.

Kafadan geçen her düşünce aslında bir taleptir. Ama hep korku ve kuşkuyla yaşarsanız aynen bunları da çağırırsınız.
Öyle mutsuz bir toplum olduk ki; birbirimize günaydın diyemiyoruz. Bir araya gelindiğinde hep olumsuz olaylar konuşuluyor. Biri bize nasılsın dese iyiyim demeye korkar olduk. İşler nasıl dese, derhal şikayet etmeye ve her şeyin kötü ve daha da kötüye gittiğini söylüyor, hastalıkdan ve ölüm bahsediyoruz. Böylece dostlarla da sohbetin güzelliği, keyfi kalmıyor.

Hep hastayım diyen insanlar mutlaka hasta olur. Beyin şartlanmaya görsün hangi hastalıktan korkup, çağırıyorsanız size onu getirir.
Öyle bir toplum olduk ki karşımızdakini yargılamaktan sevmeye zaman bulamıyoruz.
Oysa her yaşta sevgiye ihtiyacımız var. Sevgi sunulmazsa sevgi değildir. Neyi severseniz sevin ama içinizde yoğun sevgi duyguları olsun. Birisine sevginizi söylediğinizde hareketlerle bunu pekiştirdiğinizde ona öyle güzel bir enerji yollarsınız ki, onun mutluluğunun enerji şeklinde size geri dönüşünden aldığınız pozitifi başka hiçbir şeyde bulamazsınız.

İnsan beyin gücünü kullanarak isterse; kendini felç de edebilir, öldürebilir de, kanserini de yenebilir. Yeter ki beynini şartlandırabilsin.
Beynimizde yaklaşık 13 milyar civarında sinir hücresi vardır. Her bir hücre yaklaşık 7.3 kilo voltluk enerji açığa çıkarır.

Pratikte mümkün değil ama teorikte beyindeki tüm sinir hücrelerinin aynı anda enerjilerini saldığını varsayalım, yaklaşık 350 milyon kilo voltluk bir enerji açığa çıkar ki bu da büyük bir metropolün tüm elektrik ihtiyacını karşılayacak güce sahiptir.
Yani beyninizi olumlu şeylere kanalize edin. Bu yüzden kaç yaşında olursanız olun hep bir hedefiniz ve hayalleriniz olsun. İnsan hayal ettiği müddetçe yaşarmış.

Aynı rüyalar gibi biten dünün tekrarı yoktur. Yarın, bilmiyoruz, iyi şeyler de olabilir kötü de.
Dün, bugün, yarın diye biz ani stresleri çok severiz. Çünkü ani streste vücutta Adrenokortikotrop hormon (ACTH) artar ve hafıza, algılama, enerji süper olur. Yani bu hormon strese karşı vücudun bir sigortasıdır.

Ama siz bu stresi kısır döngüye çevirirseniz yani sürekli beyninizde kurarsanız, hep bunu düşünürseniz, gelen olumlu şeylerin hepsi geri gider.
Yani unutkanlıklar, enerji kayıpları, isteksizlikler, migren, mide-bağırsak şikayetleri, uykusuzluklar, beyin tümörler, tansiyon iniş-çıkışları, vücudun muhtelif yerlerinde uyuşmalar, mutsuzluk, hatta depresyon, kalple ilgili şikayetler ve kansere zemin hazırlamış olursunu

Fotoğraf: Nurullah AYDIN<br />06 Mayıs 2014-ANKARA</p><p>DÜŞÜNMEYİ VE SEVMEYİ ÖNLEYENLER</p><p>Hemen her gün güç, güçlü, sözcüklerini duyarız. Kimileri; yetki, makam, unvan, para, soy, taraftar, cemaat, medya bilgi, silah, gücünden bahseder, durur.</p><p>Bunların hepsi de insanın da elde etmek istediği, edince de kullandığı birer gerçek güçtür. Elde edemeyenler ise ya suskunluğu tercih eder, ya gıpta eder ya da acımasız muhalif olur.</p><p>Bu nedenle de tarih boyunca; akıllı, gerçekçi insanlar, bu gücün, güçsüz karşındaki sınırsız istismar damarlarını sınırlandırma mücadelesi vermişler. Yazarlar, şairler, sanatçılar, yani duygu dünyaları zengin insanlar, mücadele vermişlerdir.</p><p>Gücü sınırlandırma için ya din ya da ideolojiyi öne sürenler olmuştur. Ancak yine de gücün sarhoşluğu adaletsiz keyfi çıkar amaçlı uygulamaların önlenmesine engel olamamıştır.</p><p>Bunun için de kurumsallaşma ve kurallaşma çabası önplana çıkmıştır. Kurallara göre yetkinin gücün sınırlandırılması. Bu nedenle de demokrasi denen sistem oluşmuştur. Ancak bu kez de ayrıcalıklı sınıf, zümre egemenliğinde, dokunulmaz eleştirilemez aristokratlar farklı adla egemenliklerini yine sürdürmeye devam etmişlerdir.</p><p>Bu nedenle insanların gerçekleri, olan biteni algılamasında beyinler ya uyandırılmak istenmiş ya da köreltilmek istenmiştir. Zira, beyin öyle bir güçtür ki; insanın olan biteni anlaması, algılaması, kavraması ve ona göre hareket etmesi için insanın kumanda merkezi. O nedenle de tüm çabalar beyne yönelik sürdürülmektedir.</p><p>Kafadan geçen her düşünce aslında bir taleptir. Ama hep korku ve kuşkuyla yaşarsanız aynen bunları da çağırırsınız.</p><p>Öyle mutsuz bir toplum olduk ki; birbirimize günaydın diyemiyoruz. Bir araya gelindiğinde hep olumsuz olaylar konuşuluyor. Biri bize nasılsın dese iyiyim demeye korkar olduk. İşler nasıl dese, derhal şikayet etmeye ve her şeyin kötü ve daha da kötüye gittiğini söylüyor, hastalıkdan ve ölüm bahsediyoruz. Böylece dostlarla da sohbetin güzelliği, keyfi kalmıyor.</p><p>Hep hastayım diyen insanlar mutlaka hasta olur. Beyin şartlanmaya görsün hangi hastalıktan korkup, çağırıyorsanız size onu getirir.</p><p>Öyle bir toplum olduk ki karşımızdakini yargılamaktan sevmeye zaman bulamıyoruz.</p><p>Oysa her yaşta sevgiye ihtiyacımız var. Sevgi sunulmazsa sevgi değildir.<br />Neyi severseniz sevin ama içinizde yoğun sevgi duyguları olsun. Birisine sevginizi söylediğinizde hareketlerle bunu pekiştirdiğinizde ona öyle güzel bir enerji yollarsınız ki, onun mutluluğunun enerji şeklinde size geri dönüşünden aldığınız pozitifi başka hiçbir şeyde bulamazsınız.</p><p>İnsan beyin gücünü kullanarak isterse; kendini felç de edebilir, öldürebilir de, kanserini de yenebilir. Yeter ki beynini şartlandırabilsin.</p><p>Beynimizde yaklaşık 13 milyar civarında sinir hücresi vardır. Her bir hücre yaklaşık 7.3 kilo voltluk enerji açığa çıkarır.</p><p>Pratikte mümkün değil ama teorikte beyindeki tüm sinir hücrelerinin aynı anda enerjilerini saldığını varsayalım, yaklaşık 350 milyon kilo voltluk bir enerji açığa çıkar ki bu da büyük bir metropolün tüm elektrik ihtiyacını karşılayacak güce sahiptir.</p><p>Yani beyninizi olumlu şeylere kanalize edin. Bu yüzden kaç yaşında olursanız olun hep bir hedefiniz ve hayalleriniz olsun. İnsan hayal ettiği müddetçe yaşarmış.</p><p>Aynı rüyalar gibi biten dünün tekrarı yoktur. Yarın, bilmiyoruz, iyi şeyler de olabilir kötü de.</p><p>Dün, bugün, yarın diye biz ani stresleri çok severiz. Çünkü ani streste vücutta Adrenokortikotrop hormon (ACTH) artar ve hafıza, algılama, enerji süper olur. Yani bu hormon strese karşı vücudun bir sigortasıdır.</p><p>Ama siz bu stresi kısır döngüye çevirirseniz yani sürekli beyninizde kurarsanız, hep bunu düşünürseniz, gelen olumlu şeylerin hepsi geri gider.</p><p>Yani unutkanlıklar, enerji kayıpları, isteksizlikler, migren, mide-bağırsak şikayetleri, uykusuzluklar, beyin tümörler, tansiyon iniş-çıkışları, vücudun muhtelif yerlerinde uyuşmalar, mutsuzluk, hatta depresyon, kalple ilgili şikayetler ve kansere zemin hazırlamış olursunuz.</p><p>Bunları kendinize niye reva göreceksiniz ki? Akıllı, kontrollü ve olumlu olmak yeterlidir.<br />Eğer büyük bir strese girdiyseniz kendinize hobiler bulun, yani kafanızı dağıtın.</p><p>Günün Sözü: Her söylenene inanma sorgula, gerçeğe ulaşırsın.

z.
Bunları kendinize niye reva göreceksiniz ki? Akıllı, kontrollü ve olumlu olmak yeterlidir. Eğer büyük bir strese girdiyseniz kendinize hobiler bulun, yani kafanızı dağıtın.
Günün Sözü: Her söylenene inanma sorgula, gerçeğe ulaşırsın.

Hemen her gün güç, güçlü, sözcüklerini duyarız. Kimileri; yetki, makam, unvan, para, soy, taraftar, cemaat, medya bilgi, silah, gücünden bahseder, durur….
Bunların hepsi de insanın da elde etmek istediği, edince de kullandığı birer gerçek güçtür. Elde edemeyenler ise ya suskunluğu tercih eder, ya gıpta eder ya da acımasız muhalif olur.
Bu nedenle de tarih boyunca; akıllı, gerçekçi insanlar, bu gücün, güçsüz karşındaki sınırsız istismar damarlarını sınırlandırma mücadelesi vermişler. Yazarlar, şairler, sanatçılar, yani duygu dünyaları zengin insanlar, mücadele vermişlerdir.
Gücü sınırlandırma için ya dinya da ideolojiyi öne sürenler olmuştur. Ancak yine de gücün sarhoşluğu adaletsiz keyfi çıkar amaçlı uygulamaların önlenmesine engel olamamıştır.

Bunun için de kurumsallaşma ve kurallaşma çabası ön plana çıkmıştır. Kurallara göre yetkinin gücün sınırlandırılması. Bu nedenle de demokrasi denen sistem oluşmuştur. Ancak bu kez de ayrıcalıklı sınıf, zümre egemenliğinde, dokunulmaz eleştirilemez aristokratlar farklı adla egemenliklerini yine sürdürmeye devam etmişlerdir.
Bu nedenle insanların gerçekleri, olan biteni algılamasında beyinler ya uyandırılmak istenmiş ya da köreltilmek istenmiştir. Zira, beyin öyle bir güçtür ki; insanın olan biteni anlaması, algılaması, kavraması ve ona göre hareket etmesi için insanın kumanda merkezi. O nedenle de tüm çabalar beyne yönelik sürdürülmektedir.

Kafadan geçen her düşünce aslında bir taleptir. Ama hep korku ve kuşkuyla yaşarsanız aynen bunları da çağırırsınız.
Öyle mutsuz bir toplum olduk ki; birbirimize günaydın diyemiyoruz. Bir araya gelindiğinde hep olumsuz olaylar konuşuluyor. Biri bize nasılsın dese iyiyim demeye korkar olduk. İşler nasıl dese, derhal şikayet etmeye ve her şeyin kötü ve daha da kötüye gittiğini söylüyor, hastalıkdan ve ölüm bahsediyoruz. Böylece dostlarla da sohbetin güzelliği, keyfi kalmıyor.

Hep hastayım diyen insanlar mutlaka hasta olur. Beyin şartlanmaya görsün hangi hastalıktan korkup, çağırıyorsanız size onu getirir.
Öyle bir toplum olduk ki karşımızdakini yargılamaktan sevmeye zaman bulamıyoruz.
Oysa her yaşta sevgiye ihtiyacımız var. Sevgi sunulmazsa sevgi değildir. Neyi severseniz sevin ama içinizde yoğun sevgi duyguları olsun. Birisine sevginizi söylediğinizde hareketlerle bunu pekiştirdiğinizde ona öyle güzel bir enerji yollarsınız ki, onun mutluluğunun enerji şeklinde size geri dönüşünden aldığınız pozitifi başka hiçbir şeyde bulamazsınız.

İnsan beyin gücünü kullanarak isterse; kendini felç de edebilir, öldürebilir de, kanserini de yenebilir. Yeter ki beynini şartlandırabilsin.
Beynimizde yaklaşık 13 milyar civarında sinir hücresi vardır. Her bir hücre yaklaşık 7.3 kilo voltluk enerji açığa çıkarır.

Pratikte mümkün değil ama teorikte beyindeki tüm sinir hücrelerinin aynı anda enerjilerini saldığını varsayalım, yaklaşık 350 milyon kilo voltluk bir enerji açığa çıkar ki bu da büyük bir metropolün tüm elektrik ihtiyacını karşılayacak güce sahiptir.
Yani beyninizi olumlu şeylere kanalize edin. Bu yüzden kaç yaşında olursanız olun hep bir hedefiniz ve hayalleriniz olsun. İnsan hayal ettiği müddetçe yaşarmış.

Aynı rüyalar gibi biten dünün tekrarı yoktur. Yarın, bilmiyoruz, iyi şeyler de olabilir kötü de.
Dün, bugün, yarın diye biz ani stresleri çok severiz. Çünkü ani streste vücutta Adrenokortikotrop hormon (ACTH) artar ve hafıza, algılama, enerji süper olur. Yani bu hormon strese karşı vücudun bir sigortasıdır.

Ama siz bu stresi kısır döngüye çevirirseniz yani sürekli beyninizde kurarsanız, hep bunu düşünürseniz, gelen olumlu şeylerin hepsi geri gider.
Yani unutkanlıklar, enerji kayıpları, isteksizlikler, migren, mide-bağırsak şikayetleri, uykusuzluklar, beyin tümörler, tansiyon iniş-çıkışları, vücudun muhtelif yerlerinde uyuşmalar, mutsuzluk, hatta depresyon, kalple ilgili şikayetler ve kansere zemin hazırlamış olursunu

Fotoğraf: Nurullah AYDIN<br />06 Mayıs 2014-ANKARA</p><p>DÜŞÜNMEYİ VE SEVMEYİ ÖNLEYENLER</p><p>Hemen her gün güç, güçlü, sözcüklerini duyarız. Kimileri; yetki, makam, unvan, para, soy, taraftar, cemaat, medya bilgi, silah, gücünden bahseder, durur.</p><p>Bunların hepsi de insanın da elde etmek istediği, edince de kullandığı birer gerçek güçtür. Elde edemeyenler ise ya suskunluğu tercih eder, ya gıpta eder ya da acımasız muhalif olur.</p><p>Bu nedenle de tarih boyunca; akıllı, gerçekçi insanlar, bu gücün, güçsüz karşındaki sınırsız istismar damarlarını sınırlandırma mücadelesi vermişler. Yazarlar, şairler, sanatçılar, yani duygu dünyaları zengin insanlar, mücadele vermişlerdir.</p><p>Gücü sınırlandırma için ya din ya da ideolojiyi öne sürenler olmuştur. Ancak yine de gücün sarhoşluğu adaletsiz keyfi çıkar amaçlı uygulamaların önlenmesine engel olamamıştır.</p><p>Bunun için de kurumsallaşma ve kurallaşma çabası önplana çıkmıştır. Kurallara göre yetkinin gücün sınırlandırılması. Bu nedenle de demokrasi denen sistem oluşmuştur. Ancak bu kez de ayrıcalıklı sınıf, zümre egemenliğinde, dokunulmaz eleştirilemez aristokratlar farklı adla egemenliklerini yine sürdürmeye devam etmişlerdir.</p><p>Bu nedenle insanların gerçekleri, olan biteni algılamasında beyinler ya uyandırılmak istenmiş ya da köreltilmek istenmiştir. Zira, beyin öyle bir güçtür ki; insanın olan biteni anlaması, algılaması, kavraması ve ona göre hareket etmesi için insanın kumanda merkezi. O nedenle de tüm çabalar beyne yönelik sürdürülmektedir.</p><p>Kafadan geçen her düşünce aslında bir taleptir. Ama hep korku ve kuşkuyla yaşarsanız aynen bunları da çağırırsınız.</p><p>Öyle mutsuz bir toplum olduk ki; birbirimize günaydın diyemiyoruz. Bir araya gelindiğinde hep olumsuz olaylar konuşuluyor. Biri bize nasılsın dese iyiyim demeye korkar olduk. İşler nasıl dese, derhal şikayet etmeye ve her şeyin kötü ve daha da kötüye gittiğini söylüyor, hastalıkdan ve ölüm bahsediyoruz. Böylece dostlarla da sohbetin güzelliği, keyfi kalmıyor.</p><p>Hep hastayım diyen insanlar mutlaka hasta olur. Beyin şartlanmaya görsün hangi hastalıktan korkup, çağırıyorsanız size onu getirir.</p><p>Öyle bir toplum olduk ki karşımızdakini yargılamaktan sevmeye zaman bulamıyoruz.</p><p>Oysa her yaşta sevgiye ihtiyacımız var. Sevgi sunulmazsa sevgi değildir.<br />Neyi severseniz sevin ama içinizde yoğun sevgi duyguları olsun. Birisine sevginizi söylediğinizde hareketlerle bunu pekiştirdiğinizde ona öyle güzel bir enerji yollarsınız ki, onun mutluluğunun enerji şeklinde size geri dönüşünden aldığınız pozitifi başka hiçbir şeyde bulamazsınız.</p><p>İnsan beyin gücünü kullanarak isterse; kendini felç de edebilir, öldürebilir de, kanserini de yenebilir. Yeter ki beynini şartlandırabilsin.</p><p>Beynimizde yaklaşık 13 milyar civarında sinir hücresi vardır. Her bir hücre yaklaşık 7.3 kilo voltluk enerji açığa çıkarır.</p><p>Pratikte mümkün değil ama teorikte beyindeki tüm sinir hücrelerinin aynı anda enerjilerini saldığını varsayalım, yaklaşık 350 milyon kilo voltluk bir enerji açığa çıkar ki bu da büyük bir metropolün tüm elektrik ihtiyacını karşılayacak güce sahiptir.</p><p>Yani beyninizi olumlu şeylere kanalize edin. Bu yüzden kaç yaşında olursanız olun hep bir hedefiniz ve hayalleriniz olsun. İnsan hayal ettiği müddetçe yaşarmış.</p><p>Aynı rüyalar gibi biten dünün tekrarı yoktur. Yarın, bilmiyoruz, iyi şeyler de olabilir kötü de.</p><p>Dün, bugün, yarın diye biz ani stresleri çok severiz. Çünkü ani streste vücutta Adrenokortikotrop hormon (ACTH) artar ve hafıza, algılama, enerji süper olur. Yani bu hormon strese karşı vücudun bir sigortasıdır.</p><p>Ama siz bu stresi kısır döngüye çevirirseniz yani sürekli beyninizde kurarsanız, hep bunu düşünürseniz, gelen olumlu şeylerin hepsi geri gider.</p><p>Yani unutkanlıklar, enerji kayıpları, isteksizlikler, migren, mide-bağırsak şikayetleri, uykusuzluklar, beyin tümörler, tansiyon iniş-çıkışları, vücudun muhtelif yerlerinde uyuşmalar, mutsuzluk, hatta depresyon, kalple ilgili şikayetler ve kansere zemin hazırlamış olursunuz.</p><p>Bunları kendinize niye reva göreceksiniz ki? Akıllı, kontrollü ve olumlu olmak yeterlidir.<br />Eğer büyük bir strese girdiyseniz kendinize hobiler bulun, yani kafanızı dağıtın.</p><p>Günün Sözü: Her söylenene inanma sorgula, gerçeğe ulaşırsın.

z.
Bunları kendinize niye reva göreceksiniz ki? Akıllı, kontrollü ve olumlu olmak yeterlidir. Eğer büyük bir strese girdiyseniz kendinize hobiler bulun, yani kafanızı dağıtın.
Günün Sözü: Her söylenene inanma sorgula, gerçeğe ulaşırsın.

Paylaş
Etiketler: aristokratlardemokrasidinyaideoloji
Önceki Yazı

İş Sağlığında Acı Tebessüm

Sonraki Yazı

ANNELER GÜNÜ”nde Ana

Öğr.Gör. Nurullah AYDIN

Öğr.Gör. Nurullah AYDIN

İlişkili Yazılar

Nurullah AYDIN

İktidar Savaşı ve Propaganda

19 Kasım 2018
5.1k
Nurullah AYDIN

İktidar Savaşı ve Propaganda

19 Ekim 2018
5k
Nurullah AYDIN

Siyasal/Ekonomik Şekillendirme

10 Ekim 2018
5k
Nurullah AYDIN

ABD-NATO ve Türkiye

04 Ekim 2018
5k
Sonraki Yazı

ANNELER GÜNÜ”nde Ana

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Bebeğim

Bebeğim

06 Aralık 2025
Güvenlik Görevlisi

Güvenlik Görevlisi

06 Aralık 2025
Aklımda Bir Ses Var

Aklımda Bir Ses Var

06 Aralık 2025
Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

05 Aralık 2025
Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025
Ve Bilirsin

Ve Bilirsin

05 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,

Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap