Avcılar peşinde, alageyik önlerinde bütün gücüyle kaçıyormuş. Alageyik bir bağa dalmış, asmalardan birinin altına saklanmış. Avcılar görmeyip geçip gitmişler. Alageyik tehlike geçince doğrulmuş.
Taze, yeşil asmaya dayanamamış, başlamış kemirmeye. Hatır hutur yerken, sesi avcıların kulağına erişmiş.
-Yakınlarda bir yerde bir av var galiba, demişler. Oklarını çıkarıp yaylarına geçirmişler, gerip gerip atmışlar. Okun biri alageyiğin yüreğini saplanmış ve yere yıkılmış.
Ölürken:
– Bunu hak ettim, demiş alageyik. Asmaya sığınıp canımı korudum, sonra onun iyiliğine karşılık tuttum yapraklarını, filizlerini yedim. İyiliğe karşı kötülük ettim.
İyiliğe iyilikle karşılık vermeliyiz.
Her geçen gün çevremizi ve insanlığı kötülükler kuşatıyor. İyilik anlayışı gittikçe zedeleniyor. Bir taraftan açlık, sefalet ve geçim mücadelesini karşılamaya çalışan kesim var. Diğer taraftan tuzu kuru insanlar hırs, heves ile vicdan ve merhametlerini yitiriyorlar. Ölçüsüzce hayatlarına devam ediyorlar. Öyle ki kötülüğe kötülükle, şiddete şiddetle karşılık verir hale geldik. Bazı değerlerimizi o kadar hızlı şekilde yitirdik.
Eskiden diye başlayan cümleleri bırakalı çok oldu.
O zamanlar utanma var dı. Kul hakkı bugünkü kadar yenmezdi.
Dost dediklerin arkadan ayrı yüzüne ayrı konuşmazlardı.
Kurumlarda liyakatli ve işinin ehli olanlar çalışırlardı. Kayırmacılık ve torpil nadiren geçerliydi.
Toplum için yaptığın iyiliklerin taktiri gerçek anlamda yapılırdı.
Açlık, sefalet bugünkü kadar sınırda değildi.
Parası olanlar magazinsel reklamlara, gereksiz şaşalı ödül törenlerine para vermezlerdi. İhtiyacı olanlara koşulsuz destek verirlerdi. Aynı zamanda veren el, alan eli bilmezdi.
Biri nikâhlı, diğeri en az 2 tane nikâhsız gayrimeşru ilişkiler ayıptı. Bu şekilde olanlar saklar ve utanırlardı. Şimdilerde bilgisayardan kadınlarla birlikte olmak, arabalarda yetkini kullanarak evli bekâr demeden ilişkiye girmek ne kadar da çoğaldı.
Sapıklık derecesinde küçük yaşta kız-erkek çocuklarına tecavüzleri bilmezdik. Sokaklarda komşularımıza bırakılarak gece yarılarına kadar oynardık.
Komşuluk ilişkileri samimiydi. Komşu komşunun eşine, işine ve çocuğuna göz dikmezdi.
Milletvekilleri, Bakanlar ve başkanların birbirine karşı tavrı nazik ve seviyeliydi. Kimse kimsenin ayağını kaydırmak için bel altı oyunlarına ihtiyaç duymazdı.
Herkes ev, araba alabilecek ekonomiye bir şekilde sahipti.
Kadın kadının kurdu cümlesi hiç akıllara gelmezdi.
Kıskançlık ve ego telaffuzları bu kadar kullanılmazdı.
Eleştirilere açık özgürce düşüncelerimizi belli dönemler hariç ifade edebiliyorduk. Bu dönemde özellikle erk sahibi olanlar hakkında doğru olanı yazmış olsa da adalet tersine işliyor.
Bize ne oldu?
Tavan ve Taban var. Ortası olmayan ucu açık, yalakalığın, korkunun ve paranın gücüyle alınan kararlar hatta karasızlıklar mevcut.
Adalet, ahlak, merhamet, utanma, dayanışma bunlar nasıl yok oldu?
İyiliği ülkemizde dalga dalga yayalım. Dünyayı iyiliğin değiştireceğini unutmayalım.
Sonunda iyilik kazanacak!





















