Küresel tüketimin egemen olduğu dünyamızda, ürünlerden fikirlere, her şey o denli gereğinden fazla sunuluyor ki, yenilik adına heyecan yaratacak şeylerin sayısı günden güne azalıyor. Nitekim kurgu dünyası da bu tükenmişlik halinden nasiplenmekte. Film bolluğunda kayda değer çalışmaların sayısı gerilerken öykü sıkıntısı da baş
gösterir oldu şimdilerde. Bu süreçte ünlülerin hayatlarını işleyen biyografik işler veya tarihsel kesitlere dayanan içerikler kurtarıcı gibi bollaşmaya başladı. Yeniden çevirimlerle, devam filmleriyle ve uyarlamalarla bir nebze soluklanan kurgu sektörü bu alanda dikkat çekebilecek isimleri ve konuları ele alıp peş peşe yapımları seyirciyle buluşturmakta. Vizyon örneği de, teknolojinin gelişmesine icat ettiği ‘ampul’ ile ışık tutan Thomas Alva Edison, doğalgazdan büyük servet yapmanın ardından alternatif akımla elektrik devliğine soyunan George Westinghouse ve yaratıcılığı had safhada olsa dahi göçmen olduğu için hak ettiği ilgiyi bulamayan Nikola Tesla’nın birlikte ele alındığı ‘Elektrik Savaşları/The Current War’!
Dünyayı değiştiren ‘Elektrik Savaşları’nı Alfonso Gomez Rejon yönetmenliğinde beyazperdeye taşıyıp Edison’ın ‘doğru akım’ inadına karşılık, Westinghouse’un ‘alternatif akım’ını koyarak bu sektörde kimin nasıl söz sahibi olduğunun hikâyesini yansıtan film, bir yandan rakipler arasındaki yarışı sergiliyor bir yandan da işin parasal boyutuna odaklanıyor.

İnsan yaşamının tarihi gelişimine bakıp da icatların değerini görmezden gelmek mümkün mü? Elbette değil. Hayatımızı kolaylaştıran, insanlığın ufkunu geliştiren ve dünyayı değiştiren ne vara bunu mucitlere ve kâşiflere borçluyuz. Geçmişe takılı kalmamanın yolu yeni icatlardan geçiyor ne de olsa.
Elektrik alanındaki çalışmalarıyla ünlü isimlerin mücadelesini harmanlayarak seyirciye sunan ‘Elektrik Savaşları/The Current War’ filmi tam da bu yenilikçi süreçten giriyor konuya. Burada öne çıkan isim de ‘Eğer ampulü icat etmeseydim hiçbir şeyi icat edemezdim’ diyen sayısız buluşun sahibi Thomas Alva Edison oluyor haliyle.
Ampulün ilk mucidi olmakla birlikte ‘batarya-pil’ üstüne
yoğunlaşan Alessandro Volta’dan, Joseph Swan’a… Farklı isimler bu alanda çalışmalarda bulunmuş. Ama kimi vazgeçmiş, kimi daha ileri gidememiş. ‘Elektrik Savaşları’nda da vurgulandığı üzere, nihayetinde ekmeği pişiren kişi Edison olmuş! Onun sayesinde şehirlerin aydınlatılmasını sağlayan ampul üretilmiş ve ekibiyle birlikte yılmadan yaptığı çalışmalar sonucu uzun süre kullanılır hale getirilmiş. Daha net ifadeyle evleri-sokakları aydınlatmada, elektriğin halkın yaşamındaki varlığında Edison’ın ampulleri söz sahibi. Zaten ‘Elektrik Savaşları/The Current War’ filminin içeriği deEdison’a ağırlık vermiş halde.


Herkes tarafından tanınmakla ve türlü icat yapmış olmakla birlikte yeterli maddi gücü bulunmayan Edison’ın ayağına gelen desteği inat ve kibirle teptiğini… ‘Daha ucuza elektrik ağı kurma’ akılcılığını geliştirmek için varını yoğunu tüketme pahasına rekabete girişen Westinghouse’a karşı mücadele verirken kendisiyle çelişip ‘Elektrikli sandalyeyle idam’ olayının mucidi haline dönüştüğünü açığa çıkartan filmin ekstrasıysa… İcatlardaki parasal detayın asıl vuruculuğunu, patentlerini kaptırıp haksızlığa uğrayan Tesla’nın dehasına rağmen parasızlıkla son bulan yaşam tablosuna saklıyor olması.

Filmden yansıyan bir başka detay, ‘Her başarılı mucidin-erkeğin arkasında ona inanıp destekleyen bir kadın vardır’ mesajını Edison ve Westinghouse’un eşleri aracılığıyla fısıldaması. Fısıldama diyorum zira yoğun bir aile tablosundan ziyade her ikisinin de eşleri belli saptamalarla yerleştirilmiş konunun akışına. Ayrıca Edison’ın karakteri de üstünde durulması gerekenlerden. Çünkü tüm olumsuzluklarına rağmen Westinghosue ve Tesla’ya kıyasla ağır basanlarından.


NETİCEDE; Dünyayı değiştiren ‘Elektrik Savaşları’ günümüzde yerini bilgisayar destekli teknoloji savaşlarına bırakmış olsa dahi… Benedict Cumberbatch ve Michael Shannon isimleriyle Edison-Westinghouse mücadelesini daha izlenir kılan ‘Elektrik Savaşları’, icatların parlaması için bunların sürdürülebilir olması gerektiğini ve bunun için de parasal destek kapma yarışına girişildiğini anlatan tarihsel bir ders niteliğinde. Bu bağlamda nasıl sanayi devi ve üstün devlet olunacağı da ortaya konulmakta. Ancak olayların kestirme bir akışla ele alınması tarihi kişiliklerin ve gelişimlerin gerektiği gibi analiz edilmesinin önünü tıkamış halde.
Evet, geçmişin arabalarıyla hiçbir yere gidemezsiniz belki ama geçmişten gelen icatların patentlerine sahip olup bunların avantajıyla teknoloji-sanayi devrimini geliştirirseniz bir hayli yol alabilirsiniz. Bunu beceremeyenlerin payına da kelime savaşları yapıp ‘Biz niye bu haldeyiz’ diye hayıflanmak ve muhtaç olunan elin teknolojisine tonla para dökmek düşer! Haydi rast getire…


















