«Milyarları çalıyorlar… Milyonları çalıyorlar…Deveyi amutu ile götürüyorlar…
Sizse küçücük rakamları yolsuzluk diye, topluma sunuyoruz.
AK Parti iktidarının yolsuzluklarını görmüyor, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘gömleğini, pantolununu, ayakkabısını partiye ödettirmiş’ diye manşetler yapıyorsunuz…
Söylenilen rakama Kılıçdaroğlu tenezzül etmez… Kendisine komplo kurulmuştur. Bunda mutlaka bir yanlışlık vardır…”
Diyebilirsiniz…
Ancak, Anayasa Mahkemesi siyasi partilerin harcamalarının yasalara uygun olup olmadığına yönelik denetimi sonucunda, CHP’de ortaya çıkan rakam 1 bin küsür liralık bir rakam değil…
Kanuna uygun olmayan harcama tutarı 3 milyonun üzerinde…
Bu rakamın içinde ki, marka giyecek harcaması Kemal Kılıçdaroğlu’nun 2010 yılında Genel Başkan seçildiği kongrede giydiği gömlek üzerinden yapılan tartışma ile bağlantılı ise…
Ve bunun parasını kendisinin ödediğini kamuoyuna söylemişse…
Ve ardından, aldığını söylediği şeylerin toplamını parti genel merkezi ödemişse…
Bu dünyanın her yerinde haberdir.
****
Şöyle diyebilirsiniz: Belki de bunu birileri bilerek, giderlerin içine koydular… Kılıçdaroğlu’na operasyon çekmek için…
Savunmaya yönelik şunlarda söylenebilir: Operasyon çekebilecek olanlar, daha sonra partiden uzaklaştılar, kongrede yapılan seçimleri kaybettiler ve tasfiye oldular… Şayet operasyon çekselerdi, öncesinde yaparlardı…
****
Şunu da söylebilirsiniz: AK Parti iktidarının yolsuzluk iddiaları dudak uçuklatıyor… CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hakkında bulup bulabildikleri 1 bin 400 liralık gömlek, ayakkabı olmuş… Birilerinin milyonları, diğerinin ise anlamı bile olmayacak rakamı…
Ancak, yolsuzluklara karşı mücadele başlatmış, iktidar isteyen ana muhalefet partisinin genel başkanı kendi gömleğini, kendi ayakkabısını da partinin kasasından aldırtmayacak…
Bunda duyarlı olacak….
****
Milyonların harcandığı CHP’de Kılıçdaroğlu her bir fişi de kontrol edemez… diyebilirsiniz…
Doğrudur ancak Kılıçdaroğlu’nun ekibi o fişi harcama kalemi olarak partinin kasasından çıkartmayacak…
****
Ve en önemlisi bu iddialar doğruysa, yenilir yutulur tarafı yoktur…
****
Zafer Çağlayan 700 bin liralık saati hediye alır, sonra çıkar aldı diyene de, alana da her türlü küfrü eder… Gazete ilanından beğendiğini, faturasını da kendi adına kestirdiğini söyler…
Ardından araştırılır ki, saatin gümrük cezasını Rıza’nın adamı öder, saat firması isme fatura kesmediklerini, saatin seri numarasına fatura kestiklerini, dünyanın hiçbirinde gazete ilanı vermediklerini söyler…
Çağlayan’ın o ettiği küfürlerden kim nasibini almıştır?
****
Yolsuzluklara karşı mücadele açanlar, partisinde, belediyelerinde yolsuzluk, şaibeli ihaleler, adrese teslim ihaller yapıldığında kıyamet koparır, ortalığı yıkar…
Markalı kıyafetlerle ilgili partinin kasasından para ödetmişse ortalığı yıkamaz…
Şayet kendisine yönelik bir komplo varsa da ortalığı yıkması gerekir…
****
Neyse sonuçta, bugünkü ‘haberimizi manşet yapalım yapmayalım mı?’ diye çok tartıştık…
İnciğini boncuğunu tartıştık…
Sonun da, Gürsel Tekin’den görüş olarak haberi yapmaya karar verdik..
Karar sizin…
Biz gazetecilik refleksi ile dünyanın her yerinde yapılabilecek bir haberi yaptık…
Bu tür haberleri yayın hayatına devam ettiğimiz sürece daha çok göreceksiniz…
Bizi izlemeye devam edin…
İnsan ömrü iki üç katına çıkacakmış!
Geçen bir belgeselde anlatıcı, “Birkaç yıl içersinde her iki kişiden biri kanser olacak” diyordu. Ardından aynı belgeselde yaşlılığın yenileceğini ve insan ömrünün bugünkünün iki üç katına çıkacağını müjdeliyordu.. Ve bununla ilgili bir hap üretildiği, İzlanda’da araştırmaların sonuna gelindiği ifade ediliyordu.
Ve asıl çarpıcı olan şuydu. Dünyanın bugünkünden daha iyi olacağı ve yoksululuğunda yenileceğini ve insanların ihtiyaçlarının karşılanılacağı bir üretime geçileği ifade ediliyordu.
İçimden ‘biz görebilecek miyiz?’ diye düşündüm. İzlediğim belgesel benim de görebileceğimi gösteriyordu, yaşlılığın yenileceğini ve insan ömrünün uzatılacağını… ‘Keşke biraz daha ellerini çabuk tutsalar, zaman geçmese’ dedim.
Son söz: Dünya başka şeyler araştırırken, buluşlar yaparken, insan ömrününü nasıl uzatılacağı, yaşlılığın yenileceği ve yiyecek-içecek konularında ise bolluk olacağı anlatılırken biz ise neleri tartışıyoruz…
Sahi yaşadığımız coğrafya neyi tartışıyor?
Geçecek bunlar… Geçmez ise de kaybolup gideceğiz boş böbürlenmelerle, aynen bizden öncekiler de olduğu gibi… Ya da yozlaşarak, çürüyerek kendimizi tüketeceğiz…
