Dün tarih, bugün gizem, geleceğimiz ise sır…
Bize öğretilen 3 ana zaman çerçevesinde geçiyor aslında hayatımız; geçmiş , şimdiki zaman ve gelecek zaman. Bazen geçmiş zamanda takılı kaldığımız anlar yaşıyoruz.
Ne tuhaf ki! Yaşamda en geç keşfettiğimiz şey şimdiki zaman.
Tarihimize, geçmişimize sahip çıkmalıyız. Nasıl mücadele verildi? Kahramanlarımız kimler? Cumhuriyetin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün köklü inkılaplarıyla tarihe geçişimiz. Modern bir ulus devletine dönüştürmek için politik, ekonomik ve kültürel reformlara imza atılması. Köklü bir geçmişimiz var. Unutmadık! Unutmayacağız!
Elbette ki hiçbir şey bugünden daha değerli olamaz. Bazen dünü aratır. Bazen anı yaşatır. Teknoloji ve modern dünyanın getirisi her şeyi unutturdu mu? Sizleri bilemem ama ben geçmişimi, dünlerimi arar haldeyim. Her geçen gün bunu daha çok hissetmeye başladım. Sokaklarda büyüdük. Herkes birbirine yaptığı yemek, pasta, çörekten gönderirdi. Komşu duyar, ayıp karşılanır diye kavga etmekten imtina eden bir geçmişi nasıl unuturum! Çocuk olarak sapkınlığa uğrama, istismar edilme bu kadar yoğun değildi. Kadın şiddetti, Kadın cinayetleri nadiren duyulurdu. Yapan kişiyi yasalar dışında hanesi, köylüsü, kentlisi istemeyerek, ayıplayarak cezalandırırlardı. Yanlarına bile yaklaştırmazlardı. Endişe, korku, panik, güvensizlik bugün kadar yoktu. Toplum olarak kendi gölgemize güvenemez haldeyiz. Biz bugüne nasıl böyle geldik. İlk başta tarihimizi ve Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ten bahsettim. Cumhuriyetin kurulmasıyla reformların ardı ardına çağdaş düzeyde yerleşmesiyle o günlerin resimlerine baktığımda bugüne kızıyorum. Bir resim karesinde fötr şapkalı Beyefendiler, diz üstü etek ve tayyör giymiş, apartman topuk diye söylediğimiz yüksek ayakkabı giymiş kadınlar ve en önemlisi gözlerinin içi gülen insanlar.
Nasıl özlemeyelim!
Farkında olsanız da olmasanız da aslında hepimizin böyle bir geçmişe ihtiyacı var. Düşüncelerimizi özgürce ifade ettiğimiz, kadın olduğumuz için ötekileştirilmediğimiz, eşit fırsatlardan yararlanabildiğimiz, kahkalarımızla her yeri inlettiğimiz….
Gelecekle ilgili ne, nasıl olacak tahminlerinde bulunmak zor.
Belki,
Kültür seviyemiz; Google dan copy paste yapmadan yazacak seviyeye gelecek midir?
Vizeyle uğraşmadan herkesin tüm ülkeleri gezebilecek imkânı olacak mı?
Algıyla yönetilemeyen, sorgulayıcı Z kuşağı siyasetin en üst kademelerinde bulunacak mı?
Kadınlar kotasız siyaset, Eğitim ve istihdamda eşit fırsatlardan yararlanacak mı?
Elimizde kadına, hayvana, çocuğa, istismara, şiddete hayır, hakkımızı istiyoruz dövizleri değil de, tam aksine mutluyuz birlikte olalım dövizleri olacak mı?
Veya…
Her daim ölüm gerçeğinin farkında olanların ve geçen her saniyenin değerini bilenlerin felsefesi; anı yaşamak diyerek..
Anı yaşayalım, dünü unutalım, sırlarla dolu geleceğimizi ilahi teselliyle bekleyelim mi? Ne dersiniz?