Eserlerinin çoğunda doğup büyüdüğü Bosna’yı anlatan İvo Andriç’in en ünlü eseridir “Drina Köprüsü”. Ülkemizde yayınlanan ilk baskısı 2.5 ay gibi kısa bir sürede tükenen kitap bu gün emin adımlarla 30.baskıya doğru yol almaktadır ki tarafımdan 2017 yılına ait 23. baskısı okunmuştur. Okumayı bu gün bitirdiğim kitap beni öylesine etkiledi ki üzerine birkaç satır yazmak istedim. Belki daha fazla okunmasına sebep olarak; “Makedon göçmeni bir aileye sahip olan bir aileye mensup olan şahsımın atalarının göçtüğü topraklar hakkındaki muhtelif bilgiler birkaç kişiye daha ulaşır.” diye düşündüm.
Kitaplarında; olayları, şahsiyetleri, efsaneleri, masalları, şehirleri büyük bir ustalıkla anlatan yazar 1892’de Bosna Eyaleti’nin Travnik kasabasında doğmuştur. Genç yaşta dul kalan annesi ile çocukluk ve ilk gençlik çağlarını geçireceği Drina Nehri kıyısındaki Vişegrad kasabasında bulunmuştur ki bu kasaba “Drina Köprüsü” kitabının geçtiği mekândır. Almanca, İngilizce, Fransızca, İtalyanca gibi birçok dünya diline çevrilen kitapları Nobel Edebiyat Ödülü sahibi yazar, Yugoslavya Dışişleri Bakanlığı’na bağlı olarak, Budapeşte, Madrid, Cenevre, Berlin gibi şehirlerde konsolosluk ve elçilik görevlerinde bulunmuştur.
“Drina Köprüsü” nde; bir ülkeyi, orada yaşayan insanları, insanların yaşadıklarını bir köprünün dilinden aktarmaktadır okuyucuya. Hem de tam 350 yıllık bir tarihi kronoloji içeresinde. İçinde neler yok ki bu anlatımın; savaşlar, isyanlar, gündelik hayat, din, kimlik, gelenek-görenekler, adetler, doğal felaketler, salgın hastalıklar, sosyal yaşam, ticaret hayatı, hayat pahalılığı, giyim-kuşam, yemek kültürü, eğlence anlayışı, kutlamalar, seremoniler, eğitim hayatı, yetiştirilen tarımsal ürünler, sahip olunan doğal zenginlikler, bitki örtüsü… Yanı sıra; birbirinden çok farklı toplulukların nasıl beraber yaşadıklarını ait zenginliği aktarırken Bosna’nın tarihine mercek tutmaktadır. Bu merceği öyle güçlü bir anlatımla, kelime hazinesi ile ve olağanüstü cümleler ile icra etmektedir ki; böylesi cümleler ile karşılaşıldığında okuyucunun birkaç kez okuması çok olasıdır. 1961 Nobel Edebiyat Ödülü Komitesi bu durumu şu cümle ile değerlendirmiştir: “İvo Andriç izini sürdüğü temaları ve ülkesinin tarihinden seçtiği insan yazgılarını, güçlü ve destansı bir dille anlatmıştır.”
Kitaplarındaki şahsiyetlere eşitlikçi-gerçekçi ve tarafsız bir hümanistlikle yaklaşan yazarın uluslararası bir nitelik/ün kazanmasının anahtarı olarak gösterilmektedir.
Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünü hazırlayan nedenlerin açıkça görülebileceği kitapta Molla İbrahim ile Rahip Nikola’nın anlatıldığı bölüm gibi birçok bölümde, kışkırtma olmadıkça, din ve ırk ayrılıklarına rağmen nasıl kardeşçe geçinildiğini anlatan çok etkileyici bölümler bulunmaktadır. O yörede sıkça kullanılan “Papazla hoca gibi anlaşıyorlar.” atasözünün kaynağı olduğunu aktarmaktadır. Ayrıca kitabın aslında Sırp fonetiğine uydurulmuş yüzlerce kelime bulunmaktadır ki yazar tarafından kitabın sonunda yer verilen bu tür kelimelerin bulunduğu dizinde 218 adet kelime bulunmaktadır. Bu sebeplerle hem dil bakımından hem de konusu bakımından Türk okurlar için ayrı bir öneme sahip olduğunu anlamak mümkündür.
“Sava Irmağı’nın en büyük kolu olan Drina, daha çok sarp dağlar arasındaki dar boğazlarda yada derin uçurumlar içinde akar.” Cümlesi ile başlayan kitapta Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa tarafından yaptırılan zarif biçimde oyulmuş 11 kemerli, 250 adım uzunluğunda, 10 adım genişliğindeki Drina Köprüsü’nün tam ortasında “Kapiya” diye adlandırılan 2 adet teras vardır ki kitabın büyük bölümüne ev sahipliği yapmaktadır.
2007 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesine giren bu muhteşem köprünün ağzından tarihimizi okuma listenize almanız umudu ile…
Not: Yazarın biyografisine ait bilgiler İvo Andriç, “Drina Köprüsü”, İletişim Yayınları, 23. Baskı, İstanbul kitabından derlenmiştir.






















