Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Cuma, Aralık 5, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Eğitim & Kültür Genel Eğitim

Doyumsuzluk

Ömer Sabri KURŞUN Yazar Ömer Sabri KURŞUN
22 Aralık 2022
Genel Eğitim, Ömer Sabri KURŞUN
0
Doyumsuzluk
409
Paylaşma
5.1k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

Gün/aydın dostlarım…
Yasamak sevmektir diyorsan… Yaşama sevincini yitirme…
Kollarını aç… ________________ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben…

DOYUMSUZLUK

Doyumsuzluk nedir?..
Doyumsuz kelimesinin kökeni Türkçe dilidir.
Doyumsuzluk kelimesi, günlük hayatta vatandaşların sıklıkla kullandığı kelimelerden bir tanesidir. Dilimizde yer alan Doyumsuzluk kelimesi, gerek günlük hayatta, gerekse sosyal medyada kullanılan sözcüklerden birisi olarak öne çıkmaktadır. TDK ’ya göre çeşitli anlamları olan Doyumsuzluk kelimesi, Türkçe’ de tek başına ya da farklı cümleler ile beraber kullanılabilir.
Doyumsuz kelimesinin TDK sözlüğe göre 3 farklı anlamı var.
1-(sıfat) Tatmin olmayan
2-Sonu gelmeyen, sınırsız
3-Bıkılmayan

Araştırmalarımda ise gördüm ki: Psikologlar doyumsuzluğu şu şekilde yorumluyorlar; “Kişinin her şeye sahip olmak istemesi. Elindekiler ne kadar iyi olursa olsun bunlarla tatmin olmaması, kendini mutsuz hissetmesi” olarak tanımlıyor. Ona göre, bu virüs sosyal yolla geçiyor. Her kesimden insan bu hastalığa yakalanabiliyor. Tedavi edilmezse hem ruhsal hem de birçok bedensel rahatsızlığı tetikliyor. Bağışıklık sistemimizi bile yok ediyor hatta. Madem Affluenza virüsü bu kadar yaşamımızın içinde, onu tanımak, hangi davranış ve tutumlarımızın bu hastalığı tetiklediğini öğrenmek artık boynumuzun borcu.

Nedir bu?.. Neyin arayışıdır?.. Neyin doyumsuzluğudur?..
Günler akarken ahenginde ya sen, ya ben neredeyiz?.. Bizim deremiz nerede, nerede akıyor ve nerede karışıyor sularımız birbirine, ya da nerede yolunu buluyor?.. Yani ne zaman oluyor bunlar?.. Biz, ben nerede kaybettik yolumuzu, neydi o ipin ucunu kaçırdığım mevzu?..

İnsanlara bir virüs bulaşmış durumda: Her şey iktidar, para ve başarı hırsı etrafında dönüyor. Aslında bu virüs yeni değil ve insanlık tarihi boyunca hep var oldu. Yeni olan şey, hırsın yaygınlaşması ve aşırı hale gelmesi.
Günümüzde insanlar hep sağlıklı ve güzel, başarılı ve kudretli olmak istiyor.
Doyumsuzluk insanın yaratılışında var…
Dünyayı seven kimse, deniz suyu içen kimse gibidir, içtikçe susuzluğu artar. Dünya malına hırsı olan kimse de dünyalığı arttıkça açgözlülük ve hırs ağzını açarak yok mu daha demeye başlar. Hak Teâlâ insanın bu kötü hırsına işaret ederek şöyle buyurmaktadır: “Gerçekten insan, pek hırslı (ve sabırsız) yaratılmıştır.” (Meâric 70/19).

Hz. Peygamberimiz de bu manaya işaret ederek şöyle buyurmuştur:
“İnsanoğlunun bir vadi dolusu malı olsa, ikinci bir vadi dolusu mal daha ister. İki vadi dolusu malı olsa, üçüncüsünü ister. İnsanoğlunun gözünü ancak toprak doyurur.”

Yemek içmek başta olmak üzere, her şeyin sınırı olduğu dünyada, sınırsız varlık sahibi olmayı düşünmek, rahatsızlıkların en tehlikelisidir. Bir devlet, bir kişi ya da bazıları, mevcut imkânların dışında anormal şekilde zenginliğe sahipse, orada resmi ve gayri resmi yalan, talan, hırsızlık gibi el koymalar var demektir.
Şunu hatırlamakta büyük fayda var; her ülke ve bölgenin imkânları dâhilinde, kişinin iki ev, bir araç ve küçük bir iş yerinin varlığı zengin olmak değildir. Devletlerin sermayesine denk gelecek her varlık, modern ya da kaba güce dayanan hırsızlıklar sonucunda elde edilir. Dünyanın her yerinde beyin ve beden gücüyle çalışan insanlar, servete sahip olamamıştırlar.
Çoğu devlet yönetimleri bunu bildikleri halde, bilinçli olarak astronomik zengin kişiler yaratırlar. Çünkü insanlar arasında maddi ve kültürel uçurumlar doğurup toplumu kendisine kul ederek, daha kolay yönetmek temel politik yöntemleridir.
İnsanda mevcut olan açlık duygusu ve doyumsuzluklar, her kişide farklı şekillerde değişik amaçlarla kullanılır. Birisi yeterince bir şeylere sahip olmadığı için aç gözlülük gösterirken, diğeri en çoğu benim olsun en büyük ben olmalıyım mantığıyla doyumsuzca hareket eder.

Ekonomik varlık ve başarının mutluluk getireceğine inandırılmışız. Bireyselleşmiş ve bağımlı hale gelmişiz. İhtiraslarımız yüksek. Tutkulu insanlar olmuşuz. İhtiyacım bu kadar düşüncesi kaybolmuş, hastalıklı bir şekilde daha çok ilkesine sarılmışız. Para, cinsellik, otomobiller, ciro ve kazanç, makam ve iktidar gibi hususlardan meydana gelen bu zalimane daha çok ilkesinin karşısında; anlam, umut, minnet ile ilgili bir benimseme daha az yer alıyor. Slogan şu: “Yeterli olan bana yetmiyor. Ben her şeyi istiyorum. Hatta daha fazlasını…” Bu yaklaşım çocuklarımıza ve gençlerimize de sıçramış durumda.
İnsanın nelerle tatmin olabileceğine, ruhunun nelerle huzur bulabileceğine ilişkin bilgi kaybedilmiş gibi görünüyor. Özgürce ve kendi irademize göre hayatımızı şekillendirdiğimizi zannediyoruz. Hâlbuki dünyanın, fani ve geçici olanın peşinde koşuyoruz. Aslında gayretlerimiz boşuna, üstelik bitkin de düşüyoruz. Hiç kimse bu gidişe dur demiyor. Ölümlü ve aciz olduğumuzu hatırlatan bir dur levhası yok ortalıkta.

Tüketim şehvetini galeyana getiren reklamlar, nefislerin tatmin edilemez hazlarını kamçılayarak insanlığı daha bir doyumsuz hale getiriyor. Bütün bunların neticesinde ”yarın ölecekmiş gibi ahirete, hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya çalışma” düsturu ruhundan soyutlanarak ”hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya çalışma” cesedi haline getiriliyor.

Caddelerde, adım başı AVM’ lerde, televizyonda reklamlardan geçilmiyor. Şöyle sesleniyorlar: “Satın alın! Tüketin! Harcayın!”
Çözüm ne peki?..
En başta kutsala tekrar sarılmak… Hayatımızı sadeleştirmek.
Dünyanın geçici olduğunu, ölümün bizi beklediğini hiç mi hiç aklımızdan çıkarmamak…

Nefis, insanı, kabiliyetlerinin sonsuzluğu ve kuşatılamaz buutlarına rağmen, yutabilecek kadar azgın bir girdap. Ona tamamen kapılanın kendini çekip kurtarabilmesi imkânsızlıkla eşdeğer gibi. Nefis bataklığında boğulup gitmemenin çaresi ise onun sonu gelmez istek ve arzularına ”dur” diyebilmekten geçiyor. Bu üç harf tek kelimeden oluşan, olmak veya olamamak kader denk noktasındaki nidayı yürekten söyleyebilmek ”acil” olanı arzulayıp ”ecil” olanı tercih etmeyen insan fıtratı için hiç kolay değil.

Oysa asıl, kalıcı, bütün dert ve sıkıntılardan uzak hayatı dünyada aramak serap peşinde koşmaktan farksız. Ahiret var, ölüm hak, kabir kapısı açık ve bir başlangıcı olan her faninin oraya gitmesi, alnına silinemez kalemle yazılmış bir kaderi.

Bazı insanlar yemekle doymak bilmiyor, dünyayı versen yine de doymazlar…
Kim olursanız olun makam ve mansıbınız ne olursa olsun, sizden büyük Allah olduğunu hatırınızdan dur etmeyin. Size verilen, sağlık başta olmak üzere sayısız nimetlerle şımararak dünyada kalıcı olduğunuz vehmine kapılmayın. Ölüm gerçeğiyle bir gün yüzleşeceğinizi hatırınızın bir köşesinde daima canlı tutun ki istikametinizi kaybetmeyin diyor galiba kalp ve kafaların da hekimi.

Modern toplum için doyumsuzluk ya da hiçbir şeyle yetinememe hali artık günümüz toplumlarının küresel ölçekte ortak yapısı ve aynı zamanda da kaderini ifade ediyor. Zira üretim ya­pıları bununla beraber yeniden düzenlenmekte; üretim tarzının kapitalist özelliğiyle beraber insanı da kapsayan bir bütün olarak nitel bir değişim yaşanmaktadır. “Refah devleti” kavramının hızla içi boşalırken yerini, sınıfsal aidiyeti ne olursa olsun insanın doyumsuzluğu almaktadır.

Doyumsuz toplum, ihtiyaçların ve taleplerin kendi “alanlarını” genişletmek, insanlar arası ilişkilerin uzamı­nı yeniden kurmakla oluşuyor. Ne var ki, bu alan içindeki ihtiyaçlar dünyasının gerçekliğini kabul etmekle, onların meşruluğunu kabul etmek, elbette bunların aynı şeyler olduğu anlamına gelmiyor.
Doyumsuz toplum ahlaksız bir toplum değildir; ama ihtiyaçlarını ahlaktan bağımsızlaştıran bir toplumdur..

Modern Yaşamın Doyumsuzluğu kitabının yazarı “Nouman Ali Khan” şöyle der kitabın bir bölümümde:
“Bu dünyada ne alırsanız alın, hangi filmi izlerseniz izleyin çıkar çıkmaz yenisini bekliyor olacaksınız. Tatmin olmuş bir şekilde çıkamayacaksınız oradan. Bu dünyada huzur içinde olmayacaksınız. Her zaman bir sonraki şeyin peşinden koşuyor olacağız, karınlarımız toprak dolana kadar. Allah diyor ki; “Dünya hayatı, aldanış metaından başka bir şey değildir.”

Hiç kimse doğarken iyi ya da kötü olarak doğmaz..
İçimizde duyguların hepsi var. Bunlardan biriside doyumsuzluk… Önemli olan içimizde hangi duyguyu beslediğimiz İnsanoğlunun yapısında her duygu başlangıçta bir öz / çekirdek olarak bulunur. Kişi yaşam deneyimleri sürecinde bunlardan hangisini sulayıp beslerse, ya da ihmal ederek kurumaya terk ederse, bu duygular ona göre bir değişime uğrar. Bu işleyiş sonunda kimi duygular en öne geçer, kişiyi peşinden sürükleyen ana (lokomotif) duygu haline gelir. Kimi duygular da ya ara yollarda kaybolur ya da arka sıralarda kalır, kişinin dünyasında fazlaca bir ehemmiyet arz etmez bir vagon halini alır. Burada önemli olan hangi duyguyu beslediğimiz ya da beslemediğimizdir. O nedenle insan kendini kontrol etmeli nefsine hâkim olmalı… Unutmayalım ki; insanın iki temel gerçeği vardır; doğum ve ölüm. İkisi arasındaki sürede insanlar yaşar geçip gider bu dünyadan.
İnsan olmak sadece başında saç, yüzünde göz olmakla, yiyip içip, nefes almakla sağlanacak bir şey değildir. Ondan daha fazlasıdır…
Ölümün yaşa başa saygısı yok, geldi mi alıp götürür, genç mi yaşlı mı, çocuk mu ya da ihtiyar mı, zengin mi, fakir mi, ağamı, paşamı, devlet adamı mı gibi sorular sormaz.

Sevin, hayat sevince güzel ve diyelim ki her bir cümleye; bu ülkenin sahipleri yalnızca bu ülkeyi karşılıksız seve bilenlerdir…
Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbet, gecenizden doğan sabahınıza selam olsun… Mutlu, sağlıklı ve umutlu bir gün dilerim her bir cana.
Hoş kalın, hoşça kalın, sevgiyle hep dostça kalın, bir gün bir yerlerde, yeniden görüşmek ümidiyle…

#öskurşun#

Paylaş
Etiketler: PsikologRefah Devletivirüs
Önceki Yazı

Yokluktan Gelmek

Sonraki Yazı

Peygamber “Postacı “Değil Ama Ölçü Feğil İlah Değil…

Ömer Sabri KURŞUN

Ömer Sabri KURŞUN

İlişkili Yazılar

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor
Din ve Ahlak

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025
5k
İbadetler Günahları Siler mi?..
Din ve Ahlak

İbadetler Günahları Siler mi?..

28 Kasım 2025
5k
Derin Acı
Genel Eğitim

Derin Acı

22 Kasım 2025
5k
Azerbaycan’ın Geldiği Nokta (l)
Genel Eğitim

Azerbaycan’ın Geldiği Nokta (l)

19 Kasım 2025
5k
Sonraki Yazı

Peygamber "Postacı "Değil Ama Ölçü Feğil İlah Değil...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

05 Aralık 2025
Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025
Ve Bilirsin

Ve Bilirsin

05 Aralık 2025
Yaşlı Adam Yanıyor

Yaşlı Adam Yanıyor

05 Aralık 2025
Yörüklerin Harika Öğütleri

Yörüklerin Harika Öğütleri

05 Aralık 2025
Sen veya Sizlere

Sen veya Sizlere

04 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,

Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap