Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Cuma, Aralık 5, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Edebiyat & Sanat Öykü Tefrikaları

Dondurmam Kaymak

Şükran UÇKAÇ YARGI Yazar Şükran UÇKAÇ YARGI
15 Ocak 2025
Öykü Tefrikaları, Şükran UÇKAÇ YARGI
0
Dondurmam Kaymak
400
Paylaşma
5k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

Biliyorum film adı bu. İzledim, hem de üç kez, güldüm her seferinde. Meramım filmi anlatmak değil, dondurmayı anlatacağım, bildiğiniz dondurmayı işte.

 

Herkes gibi ben de çok severdim çocukluğumda dondurma yemeyi. Hoş bu yaşta sevmiyor muyum? Seviyorum hem de nasıl ohooo, anlayacağınız her çocuğun sevdiği kadar seviyorum hâlâ dondurmayı.

Çocuk dedim de çocukluğumun dondurmacıları geldi aklıma. O yılların dondurmacılarının elleriyle iterek sürdükleri tahtadan yapılmış, tekerlekli, allı morlu boyanmış ve süslenmiş üzeri gölgelikli, tenteli dondurma arabaları vardı.

 

Arabanın üstü gölgelikli olmasa erirdi dondurma zahir. Yaz iyice gelmeden, sıcaklar bastırmadan satılmazdı dondurma öyle.

 

Niye mi? Şöyle ki daha o zaman dondurma henüz renk renk, çeşit çesit üretilip, çubuklara takılıp ya da kutulanıp, yaz kış yenip marketlerdeki yerini alıp sektörünü oluşturmamıştı da ondan, masumdu daha sütle yapılıyordu ve her çocuğun düşlerini süslüyordu. E kolay mı? Yaz gelecek, dondurmacı mahalleye gelecek:

 

– Dondurmacı geldi, dondurmam kaymak, diye bağıracak, çıngıraklı zilini çalacak, dondurmacı işinin ehliyse şarkılarını söyleyecek ve biz çocukları çağıracaktı.

 

Dondurmacı gelince mahallede bir şenlik, bir şamata, bir bayram, bir hareket ki sormayın. Para bulan, bulamayıp annesine, ninesine yalvaran bulup buluşturup beş on kuruşu denkleyen koşardı dondurmacının yanına, girerdi sıraya bir cümbüş bir kıyamet biz çocuklarda, sorma gitsin. Ben biraz şanslıydım para bulma konusunda, her zaman hiç iyi olmayan, evin tek çocuğu olmak durumu burda işe yarıyordu, buluyordum beş on kuruş dondurmacı gelince.

 

Bazı çocuklar para bulamaz, dondurma alamaz, çok kardeşliler bir dondurma alır hepsi birer kez yalardı bazen, şaka değil bu oyun hiç değil çok adil olurlardı bu paylaşımda.

 

Bazıları da çekiştirirken yere düşüverirdi dondurma, karıncalar üşüşürdü o vakit dondurmaya çocuklar da yere çömelip pişmanlıkla bakarlardı çekiştirip düşürdükleri karıncalara yem ettikleri dondurmaya.

 

Yoktu işte hepsi için dondurma parası yoksulluktu bunun adı şaka değil. Olmayınca olmuyordu işte beş kuruş, iyi paraydı o zaman beş kuruş, ödevler için beş dosya kâğıdı alırdın kasabanın emektar kırtasiyecisi Hasan Berber’den, ya da okulun önünde ceviz satan adamdan, beş ceviz alabilirdin o parayla, ben 1966-67 yıllarında ilkokula giderken.

 

Bazen de yayla buzu satardı baharda bir adam:

O da ne mi öyle? Buz işte bildiğin buz. Baharda dağların kuzey yamaçlarının kuytularındaki buzlaşmış, kristalleşmiş karları tehliz torbalarda eşeğinin üstünde getirir satardı bir adam:

-Yayla buzuuu geldi yayla buzuuuu.

-Her derde deva, diye bağırarak testere ile keser keser satardı. Benim annem aldırmazdı:

-Hasta olursun der, ama komşumuz Esme Nine bolca alır, tepsiye koyar üstüne de pekmez dökerdi ben de onun çocukları ve torunlarıyla yerdim annem görmeden, güzeldi tadı o kalabalık içinde yendiğinden ama bazen de boğazımızı ağrıtırdı.

 

Ya işte bu küçük kasabanın, bu çıkmaz sokağının tek eğlencesiydi dondurmacının, yayla buzcunun gelmesi, ha bir de kışlık sinemada ve açık hava sinemasında gösterilecek filmleri tanıtmak için gelen çığırtkan çocukların mahalleye gelmesi ve avaz avaz tanıtması o hafta gösterilecek filmlerini. Biz çocuklar için seyrine doyum olmazdı bu işlerin.

 

Sinema ve filmleri sonra anlatacağım sadede gelelim, ne diyorduk dondurma diyorduk.

 

Gel zaman git zaman, biz biraz büyüdük kasabamız da büyüdü tabi. Artık ilçemizde dondurma dükkânları açılmıştı, bunlardan biri de Roma Dondurmacı’sıydı. Aman Allah’ım o ne lezzetli dondurma yapış öyle o ne kibar ve sade, terbiyeli ve efendi dondurmacı öyle. Cümle âlem bir Sungurlu halkı onlardan almaya başladı dondurmayı. Roma dondurmacımız muhacir göçmeni bir aile; dede, baba, torun hepsi çalışıyor dükkânda maşallah, yine de yetiştiremiyorlar ilçeye dondurmayı.

 

Her zaman tertemiz dükkânları ve hepsinin üstündeki önlükleri bembeyaz. Dondurmaları baldan tatlı, mis gibi süt kokuyor, kaliteyi hiç bozmuyorlar, çizgi ve mesafeleri, muameleleri hep aynı, temiz, saygılı, edepli, helal olsun kazandıkları para, şimdi bile aynı yerde dükkanları, yazın yine aldım gidince, dedeleri rahmetli olmuş üzüldüm, torunlar canla başla aynı işteler, esnafın böyle tutarlı ve ahlaklısı hep olsun ve artsın inşallah.

 

Bitmez dondurma hikayeleri, bir keresinde de güzel bir Ankara gününde bütün kız kuzenler gün boyu bütün paramızla durmadan dondurma yemiş ve akşama hatta sabaha hiçbir şey yiyemeyecek denli mideyi bozmuştuk da yine de annelerimiz ağzımızdan tek laf alamamışlardı ne olduğuna dair, bir biz biliyorduk o yaz günü ne olduğunu bir de o kadar dondurmaya maruz kalan midelerimiz, günlerce düzelmedik ama olsun, oh canımıza değsindi dondurmalar.

 

Yine yıllar yıllar geçti, köprülerin altından da çok sular aktı. Devir devran döndü öğretmen olarak gönderildiğim Almanya Nürnberg’deyim şimdi UntereBau Strasse de oturuyoruz. Sokağımızın parkında, hani şu hep kuşlara ve farelere ekmek simit attığım, ders çıkışı kafamı ve gönlümü dinlendirdiğim; HasdörferPlazt’daki parkımızda.

 

Bahar gelir gelmez akşamüzerleri İtalyan dondurmacı da gelir parka kampanasını çalarak küçük dolmuşuyla. Çocuklar duyunca hemen zilin sesine üşüşürler yine dondurmacının etrafına tıpkı bizim çocukluğumuzda dondurmacının tahta arabasına üşüştüğümüz gibi Ha elli yıl önce ha elli yıl sonra ne fark eder.

 

O zaman araba tahtadandı, şimdiki motorlu, satıcısı yanık bir Anadolu delikanlısı Türk’tü o zaman, bu yaşlı bir İtalyan, yer Sungurlu Yıldız sokaktı, şimdi Nürnberg HasdörferPlatzt.

 

Çocuklar Ayşe, Fatma Hüseyin Adem‘di şimdi Aras, Ilgaz, Carmen, Alina, Selina Neo… ama dondurma hep dondurma çocuk da hep çocuk.

 

Hâlâ daha dondurmacının kampanasının sesi duyulur duyulmaz parkın her köşesindeki çocuklar ‘Eis Eis’ (ays, dondurma) diyerek yıldırım gibi annesine koşuyor para istemeye, annesi:

– Ilgaz daha yeni yedin aysını, diyor yarı Türkçe yarı Almanca oluşturduğu karma diliyle ama Ilgaz çoktan alıp parayı koşuyor dondurma arabasının yanına.

 

Bazen ben de katılıyorum bu cıvıltılı kalabalığa ellili yaşlarıma bakmadan daha bahar olmasına hastalanabileceğime bakmadan alıyorum dondurmanın çileklisini hem de.

 

Bazen de yaşlı ve biraz pasaklı İtalyan dondurmacı, sütle dondurmayı bir güzel mikserden geçirip sütlü çilekli ya da muzlu dondurmalı içeceği koca bir bardağa koyup veriyor elimize, içeceğini alıp oturuyorsun parktaki oturağına hem Allahın kullarını seyrediyorsun sevgiyle hem de dondurmalı içeceğini yudumluyorsun keyifle.

 

İşte yine bizim aksak Alman komşu geçiyor:

-Grüss Got, diyor Bayern ‘e has selamıyla ben de ona diyorum, dün de zenci sevgilisi ve zenci çocukları olan kendisi Rus ya da Romen olan kadının sevgilisi ya da fedaisi olan bizim Türk Dönerci genç, biraz karışık oldu değil mi? Kafanız karıştı. Burda bu işler hakikaten baya bi karışık da her neyse biz dondurmaya gelelim, bizim dönerci genç sevgilisinin zenci sevgilisinden olma kömür gibi kapkara çocuklarına dondurma alıyordu, benim de dondurmamı ödedi tüm itirazlarıma rağmen:

-Bu da benden abla, dedi ve dondurmamı ödedi.

 

Galiba geçen gün onunla kısa ayaküstü yaptığımız sohbet, ona verdiğim öğütler hoşuna gitmişti.

-Dönercide çalışmak zor ve yorucu üstelik parası da az, diye dert yanmıştı:

– Türkiye’de hangi işi yapıyorsun?

-Türkiye’de reklam panosu ve tabela ustasıydım ne güzel işim vardı, diye yakınmıştı.

 

– Aynı işi burada yap, dedim.

 

– Kursa gitmem, Almanca öğrenmem gerekiyor, yaşım geçti öğrenemem demişti.

– Olur mu? Dedim. Bak ben elli yaşında Almanca öğrendim sınavlara girdim de öyle geldim buralara, sen daha gençsin dedimdi de

-Haklısın ya işte ne bileyim zor iş, demişti.

 

Elin adamı ülkesinde yaşayana dilini öğrenmeyi şart koşuyor ve her şeyi de belgelemesini istiyor neyse gelelim dondurmaya.

 

Öyle ben şunu bunu biliyorum diye yapılan sözlü beyan yeterli olmuyor.

 

Güneş ağaçların tepesinde ışıl ışıl, çocuklar şimdi mutlu mutlu yalıyorlar zevkle masmavi olmuş dilleriyle dondurmalarını.

 

Evet bu veletlerin hepsi bu mavi dondurmadan iştahla yiyor, morarmış boyalı dillerini de birbirlerine gösterip kıkırdaşarak. Böööyk yemem vallahi her neyliyse o mavi dondurmayı.

 

Ben ya çilekli dondurma yerim ya da kim bilir yine kısmet olur da gitmek Nürnberg ‘e tramvaya binerim, şimdi gelir ‘Doku’ dokuz numaralı tramvay ‘Dutzendteich’ de inerim, “Gutmann Volksgarten’in cevizli dondurmasından yerim inşallah bir kez daha nasip olur da…

 

Siz de gelir misiniz benimle?

 

Şükran Uçkaç Yargı

Sazsızozan

Paylaş
Etiketler: çilekli dondurmadondurmam kaymakyayla buzu
Önceki Yazı

Kültür ve Ulaştırma Bakanımıza Arz Olunur 

Sonraki Yazı

Karalahana Çorbası

Şükran UÇKAÇ YARGI

Şükran UÇKAÇ YARGI

İlişkili Yazılar

Yaşlı Adam Yanıyor
Hasan TANRIVERDİ

Yaşlı Adam Yanıyor

05 Aralık 2025
5k
Yörüklerin Harika Öğütleri
Eğitim & Kültür

Yörüklerin Harika Öğütleri

05 Aralık 2025
5k
Boğazımızın Sisi
Hasan TANRIVERDİ

Boğazımızın Sisi

04 Aralık 2025
5k
Gece Gece Kiraz
Edebiyat

Hava Durumu

03 Aralık 2025
5k
Sonraki Yazı
Karalahana Çorbası

Karalahana Çorbası

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

05 Aralık 2025
Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025
Ve Bilirsin

Ve Bilirsin

05 Aralık 2025
Yaşlı Adam Yanıyor

Yaşlı Adam Yanıyor

05 Aralık 2025
Yörüklerin Harika Öğütleri

Yörüklerin Harika Öğütleri

05 Aralık 2025
Sen veya Sizlere

Sen veya Sizlere

04 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,

Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap