Telefonumu üçüncü çalışında açtım. Çünkü arayan yabancı bir numaraydı. Biraz soluklanıp “alo,” dedi.
Efendim:
Telefonuma cevap vermiyorsun, diye sitem etti.
Yabancı bir ses ve beni iki saattir arıyormuş. Cevap vermemem mümkün değil. Çünkü yabancı da olsa, arayana cevap veriyorum.
Telefondaki ses yakından geliyor, diye anladım. Çünkü ses çok netti. Tanımadığım sesin benimle ne işi olabilirdi. Saçmalıklarını dinleyemezdim. Çeşitli dolandırıcılık olaylarını da duyuyoruz. Hatta iç işleri bakanlığından ikazlar geliyor. Onun için telefonumu yabancı numaralara, her çaldığında açmıyorum.
Yarım sat sonra, telefonum yeniden çaldı. Açtım ve “iyi günler,” dedi. Patikadan size doğru domuz sürüsü geliyor, haber vermek istedim, dedi. Teşekkür edip kapattım.
Bahçenin baş tarafındaki patikadan domuz sürüsü geliyormuş. Sessiz bir ortam buldukları doğrudur. Kardeşime haber verdim ve ne yapabiliriz. Patatesimiz henüz olgunlaşmamışta olsa eşinir ve dağıtırdı.
Domuz ve yavrularını dere yatağına doğru kaçmalarını sağlamamız gerekiyordu.
Yanıma taşlar aldım ve patikaya doğru gittim. Patikanın üzerindeki çalıların arasına gizlenip beklemeye başladım. Domuzlar yaklaşırken, yiyecekleri bir şeyler arıyorlardı. Kardeşimi gözledim, henüz bir yerlerde yoktu. Amacım sınırımıza gelmeden müdahale etmekti.
Sürü biraz daha yaklaşınca, önlerine bir taş attım. Taşın düştüğünü veya birisi tarafından atıldığını zannedip aldırış etmediler. Çünkü rüzgâr onların tarafından esiyordu. Biraz daha büyük bir taşı yuvarlayınca, hemen kaştan aşağıya sarktılar. Yavrularla bahçeye aşağı oynayarak gittiler ve fındıklığa girip kayboldular.
Kardeşim geldiğinde sürünün tarlaya aşağı gittikleri görülüyordu. Kardeşime taşlarla onları yaralasam ve korkup kaçsalar daha iyi olmaz mıydı? Dedim. Onlar için fark etmez. Her şey onların, sürüden bir yavru kaybolsa, ne fark eder. Yiyecek bulamazlarsa ev yakınına kadar sokuluyorlar, dedi.
Yalnız yavrularını çakallar yermiş. Onun için çakalları korkutmamak gerekir. Böylece belki çoğalmazlar. Tarlada mısır, patates ve meyve koymadılar. Hiçbir şey de yapılamıyor. Bunları kış mevsiminde zehirlemek lazım, dedim.
Bir süre sonra telefonum çaldı. Domuzlar ne yapıyor, dedi.
Domuzlar, bahçede patates koparıp yemeye çalışıyorlar, dedim.
Kardeşim iki yıl önce, domuzların dere yatağındaki yuvalarına atılan dinamit, çoğunun parçalanmasına neden olmuştu. Fakat sayılarında hiç değişim yapmamıştı.
İlk defa domuzlara bu kadar yakın oldum. Önümden geçtiler. Hava rüzgârlıydı onun için kokumuzu almadılar. Aksi halde yaklaşmazlardı.
Yavruları çok küçüktü. En az on iki tane vardı.
Hasan TANRIVERDİ























