Çin, Doğu Türkistan’ın nüfusunun 11 milyon olduğunu söylese de bugün bu nüfus çok daha fazladır. Şu an BM İnsan Hakları Komisyonu’nun tespitine göre Çin toplama kamplarında 3 milyonu aşkın Uygur Türk’ü mevcut.
Doğu Türkistan yer altı kaynakları bakımından çok zengin olup kömür, demir, altın, petrol ve doğalgaz gibi birçok değerli kaynağa sahiptir. Bu yer altı zenginlikleri Çin’in Doğu Türkistan’ı işgal etmesinin en önemli sebeplerinden biridir.
1955’ten sonra Çin’in bu bölgedeki baskılara artmaya başlamış; Camilerin girişlerine 18 yaş altındakiler, kadınların tamamı ve devlet memuru ile memur emeklilerinin camiye girmelerinin yasak olduğu yazıları asılmıştır. Bu gruplardan herhangi birinden değilseniz ve camiye gitmek istiyorsanız Çin hükümetinden camiye giriş kartı almanız gerekiyor.
Kendi camilerinize giriş kartlarıyla girebiliyorsunuz. Bu süreçte Kur’an öğretenler yıllarca hapislere atıldı, dinini yaşadığı için milyonlarca insan toplama kamplarına götürülmüştür.
Doğu Türkistan’da insanlarin İslâm’la olan bağlarıyla ilgili kişisel notlar alınmış, daha sonra da bu fişlemelere dayanılarak tutuklamalar yapılmıştır. Dinini yaşamaya çalışan insanlar toplama kamplarına ve hapislere atılmaktadir. Camiye giden insanların büyük bir kısmı toplama kamplarına götürülünce camilere gidecek kimse kalmamis; bu defa da Çin, camilerin boş kaldığını bahane ederek 2017’den bu yana 5000 camiyi kapatmıştır.
Çin’e göre şunlar terörist olmanın göstergesidir: Tesettürlü olmak, sakal bırakmak, Müslüman isimlere sahip olmak, ay-yıldız işaretini kullanmak, cenazeyi İslâmî usullere göre defnetmek, bıyık bırakmak ve pardesü giymek. Bunları yapan ve kullanan kimseler terörist ilan edilerek hapse atılıyor.
24 saat boyunca sokaklar ve her yer kameralarla izleniyor ve yüz tanıma sistemi kullanılıyor. Bu şekilde Uygurların herhangi bir şekilde dinini ve kültürünü yaşaması engellenmeye çalışılıyor.
Şu an BM İnsan Hakları Komisyonu’nun tespitine göre Çin toplama kamplarında 3 milyonu aşkın Uygur Türk’ü bulunuyor. Ayrıca çocuk kamplarında da 500 bin civarı çocuk bulunmaktadır. Gizlemenin imkânsız olduğu bu kamplar, korunaklı birer hapishane oldukları çok bariz olsa da buralar Çin tarafından ‘eğitim kampı’ olarak adlandırılıyor. Çin, buralarda komünizm eğitimi verdiğini iddia ediyor.
2017’den bu yana çok yoğun bir gözetim altında tutma, tutuklama, işkence ve tecavüz söz konusu. Kardeş aile projesi adı altında Çin, görevlendirdiği memurların Uygur evlerinde geceleyin kaldıklarını ve onların günlük hayatlarına dair raporlar hazırladıklarını kendisi resmi yayın organlarında açıkça ilan ediyor.
Gelen erkek memurlar Uygur ailenin fertleriyle birlikte yan yana uyuyorlar. Bu arada çirkin olaylar yaşanıyor ve Uygur kızları zorla Çinli erkeklerle evlendirilmeye zorlanıyor.
Bugün itibariyle Çin kaynaklarına göre 13 milyon olan Doğu Türkistan nüfusunun çok daha fazla olduğu tahmin ediliyor. Doğu Türkistan Maarif ve Dayanışma Derneği Genel Sekreteri Dr. Alimcan Ataullah, Orta Asya ülkelerinin genelde Ruslaşmasına rağmen Doğu Türkistan halkının İslam’a bağlılığının devam ettiğini ifade ediyor.
Doğu Türkistan’da etnik bir çatışma körüklenmeye çalışılarak son derece tehlikeli bir oyun oynanıyor. Uygur Türkleri, Doğu Türkistan topraklarında her dinden, her etnik kökenden ve her düşünceden insanın bir arada, birbirlerinin yaşam haklarına saygı göstererek, huzur ve güven içinde yaşayabilecekleri bir ortam arzuluyor.
Çin’deki katliamlar, Müslümanları harekete geçirmeli, Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin yanında olduğumuzu her zaman hissetirmeliyiz. Türk ve Müslümanlar bir ve beraber olmalı, Türk İslam Birliği çatısı altında birleşip milli bir güç oluşturulmalıdır. Zulme rıza göstermek zulümdür…Doğu Türkistanlınin davası bizim davamizdir. Zulüm hangi çağda ve nerede yapılırsa yapılsın; çağ dışıdır, insanlık suçudur. Kahrolsun insanlık düşmanı zalimler. Yaşasın Türk ve İslam Birligi…























