Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Cuma, Aralık 5, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Yazarlar Prof.Dr. Ahmet Rasim KÜÇÜKUSTA

Doğal Süt Yasak Dinlemez

Prof.Dr. A. Rasim KÜÇÜKUSTA Yazar Prof.Dr. A. Rasim KÜÇÜKUSTA
19 Mart 2012
Prof.Dr. Ahmet Rasim KÜÇÜKUSTA
0
400
Paylaşma
5k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

Zaman gazetesinde Gülizar Baki’ nin haberi:

Modern sitelerde ve apartmanlarda gizliden gizliye bir ‘açık süt’ hareketi başgösterdi. Sütçü amcaların yolunu gözleyenler, Nişantaşı’nda açık süt siparişlerine yetişemeyen sütçüler, açık süt almak için önünde kuyruk oluşan şarküteriler… Büyük şehirlerin kıyıda kenarda kalmış köylerinde iki-üç inek besleyenler işi büyüttü. Çoğunun artık 14-15 ineği var.

Uzun yıllar sütçülük yaptıktan sonra 2000′lerin başında baba mesleğini bırakıp geçimini başka işlerde çalışarak sağlayan Recep ve Metin kardeşler (Maliye’den korktukları için soyadlarını veremiyoruz, süt satın alanların çoğu da mahalle baskısından korktuğu için adını vermedi) son dört yıldır süt satmaya başlamış.

İstanbul’a yakın Arnavutköy civarlarındaki bir köyde oturan sütçü kardeşler kendi ihtiyaçları için üç inek besliyormuş. Arada da İstanbul’un merkez semtlerinde oturan akrabalarına süt veriyorlarmış. Sonra bu sıklaşmış. Akrabalardan duyan eş dost da parasıyla süt almak istemiş.

Derken her gün yeni biri, “Merhaba, ben filancanın komşusuyum, ona süt getiriyormuşsunuz, biz de almak istiyoruz.” diye telefon açar olmuş. Şimdi Recep ve Metin kardeşlerin 13 ineği var. Yoğun süt talebi gelince işi gücü bırakıp devlet desteğiyle 5 inek daha almışlar. Hani hayvan alıp yavrusunu yetiştirip vererek yapılan desteklerden. Sonra sayıyı 13′e kadar çıkarmışlar.

Şehre yakın köyler sütçülüğe başladı

İneklerin sağımını makineyle yapıyorlar. Sabah ve akşam olmak üzere iki kez, eşleri sağıyor, onlar dağıtıyor. Sütleri günlük tüketiyorlar. Her gün başka bir semtte götürüyorlar. Pazarcılar gibi, pazartesi Avcılar, salı Güneşli, çarşamba Başakşehir… Her gün süt kazanını başka bir semte park ediyorlar.

İşleri beklemedikleri kadar çok artmış; “İnsanlar eğer sütten memnun olmasalardı birbirlerine tavsiye etmezlerdi.” diyorlar. Nitekim reklam da yapmamışlar, müşteri arayışına da girmemişler. Sütçülük yapmak gibi büyütmek de, istedikleri veya hayal ettikleri bir şey değilmiş. Müşterileri arasından kimse köylerini ve ineklerini görmeye gelmemiş ama elle mi sağdıklarını ve ineklerin temiz bir ortamda olup olmadığını neredeyse herkes sormuş.

İstanbul’daki çoğu modern sitede açık süt satışı var. Sitelerin güvenlikçileri sütçüleri tanıyor. Onların gözetiminde içeriye girip aboneleri olan müşterilerine talep ettiği litrede sütü kapıdan teslim ediyorlar. Sütçüler müşterilerinin siparişini cep telefonu mesajıyla alıyor.

“Gerçek yoğurt tadını almak için açık süt alıyorum”

Selda Okur Atabay, 3 yıldır açık süt tüketiyor. Gerçek yoğurt tadını almak için açık sütü tercih ettiğini söylüyor. Hatta süt için Çatalca’den Beykoz Elmalı’ya gidiyor. Sütçüsünün 4 ineği varmış. Atabay, günümüz insanının yediği her şeyin yapay, ambalajlı, dondurulmuş ve içine bir şey katılmış olduğuna dikkat çekerek; “Marketten alındığından itibaren bir ay sonra bile ekşimeyen hatta küflenmeyen yoğurt olur mu?” diyor.

Yunus Kahraman ile bütün akrabaları da açık süt kullanıyor. Birkaç yıl önce baldızını mide kanserinden kaybeden aile, doktorlarının katkı maddeli ve işlenmiş gıdaları tüketmenin kansere yol açtığını söylemesi üzerine, hazır yoğurt ve süt kullanımını kesmiş. Çünkü doktorlar özellikle yoğurda dikkat çekmiş. Kahraman’ın sadece akrabaları değil yakın çevresi de açık süt kullanmaya başlamış. Kahraman, insanların artık tükettiği gıdaları sorguladığını söylüyor.

Nişantaşı’na telefonla açık süt servisi

Aslı Eda Şemenoğlu, Nişantaşı’nda telefonla açık süt siparişleri alan ve talebi karşılamakta güçlük çeken dükkânlar olduğunu söylüyor. Temizliğine güvenilebilecek sütçü bulan herkesin açık süt kullanma eğiliminde olduğunu düşünüyor. Hazır yoğurt kullanmayan Şemenoğlu, yoğurdun içindeki koruyucu katkı maddeleri yüzünden gerçek yoğurt yiyemediğini düşünüyor ve “Haftalarca ekşimeyen ve bozulmayan yoğurt görünümlü beyaz canavarlar onlar.” diyor.

Süt ve yoğurtta bilgi kirliliği var

Gıda Mühendisleri Odası Marmara Şube Başkanı Sedat Kuru, süt ve yoğurt konusunda bilgi kirliliği olduğuna dikkat çekiyor. Kuru, “Konusunda uzman olmayan insanlar bir uzman edasıyla komuoyunu çok rahat meşgul ediyor. İnsanların kafası karışıyor. Neye inanacaklarını şaşırıyor. UHT süt ve pastörize sütte koruyucu kullanılmıyor. Isıl işlemle tehlikeli madde sayısı düşürülüp, güneş ve hava ile teması kesilerek sütün bozulması geciktiriliyor. UHT’li süt 4 ay, pastörize süt 3 gün, evde kaynatılan ise daha az dayanıyor.” diyor.

Sütün sağıldıktan sonraki muhafaza ve ısıtma işlemlerinin bilinçli yapılması gerektiğini vurgulayan Kuru, “Açık süt, kontrol mekanizması zayıf olduğu için büyük risklere sebebiyet verebilmektedir. Sütün içerisinde brusella (halk arasında peynir hastalığı), tüberküloz, antibiyotik kalıntısı ve farklı killikler olabilme ihtimali var.” diyor. Fabrikalarda bu risklere karşı kontrol mekanizması olduğuna dikkat çeken Kuru, açık sütün bu açıdan kontrolden geçirilmediğini söylüyor. Kontrol olmadığı için ihmalden kaynaklanan mikrobiyel, kimyasal ve fiziksel tehlikeler olabilirmiş. Kuru, “Bana sorarsanız doğala en yakın süt içmek isteniyorsa şu an günlük (pastörize) paketli sütler tercih edilmeli.” diyor.

Sütçünün önünde kuyruk oluyor

www.lezzetyolu.com sitesinin editörü Aslı Eda Şemenoğlu da açık süt kullanıyor. Ama uzun zaman sütçü aramış. Konuya komşuya, tanıdıklarına sormuş.

Neyse ki bir sabah “sütçüüüü” diye bağırarak kapısının önünden geçince sütçüsüyle tanışmış. Sütçüsünün referansı mahalleli. Çünkü Şemenoğlu’nun oturduğu Kuzguncuk’ta herkes ondan süt alıyormuş. Sütçü amca inekleriyle beraber Beykoz’da yaşıyormuş. Şemenoğlu diyor ki: “Eskiden su katılmamış her süt iyi ve doğruydu. Şimdi açık süt üzerinde oluşan türlü kaygılara rağmen süt bulabilenler şanslı, bulamayanlar şanssız.” Şemenoğlu’nun mahallesinde manda sütü de satılıyormuş. Manda sütünün satıldığı şarküterinin önünde İstanbul’un her yerinden gelen alıcıların oluşturduğu kuyruk oluyormuş.

Zaman gazetesinde Gülizar Baki’ nin haberi:

Modern sitelerde ve apartmanlarda gizliden gizliye bir ‘açık süt’ hareketi başgösterdi. Sütçü amcaların yolunu gözleyenler, Nişantaşı’nda açık süt siparişlerine yetişemeyen sütçüler, açık süt almak için önünde kuyruk oluşan şarküteriler… Büyük şehirlerin kıyıda kenarda kalmış köylerinde iki-üç inek besleyenler işi büyüttü. Çoğunun artık 14-15 ineği var.

Uzun yıllar sütçülük yaptıktan sonra 2000′lerin başında baba mesleğini bırakıp geçimini başka işlerde çalışarak sağlayan Recep ve Metin kardeşler (Maliye’den korktukları için soyadlarını veremiyoruz, süt satın alanların çoğu da mahalle baskısından korktuğu için adını vermedi) son dört yıldır süt satmaya başlamış.

İstanbul’a yakın Arnavutköy civarlarındaki bir köyde oturan sütçü kardeşler kendi ihtiyaçları için üç inek besliyormuş. Arada da İstanbul’un merkez semtlerinde oturan akrabalarına süt veriyorlarmış. Sonra bu sıklaşmış. Akrabalardan duyan eş dost da parasıyla süt almak istemiş.

Derken her gün yeni biri, “Merhaba, ben filancanın komşusuyum, ona süt getiriyormuşsunuz, biz de almak istiyoruz.” diye telefon açar olmuş. Şimdi Recep ve Metin kardeşlerin 13 ineği var. Yoğun süt talebi gelince işi gücü bırakıp devlet desteğiyle 5 inek daha almışlar. Hani hayvan alıp yavrusunu yetiştirip vererek yapılan desteklerden. Sonra sayıyı 13′e kadar çıkarmışlar.

Şehre yakın köyler sütçülüğe başladı

İneklerin sağımını makineyle yapıyorlar. Sabah ve akşam olmak üzere iki kez, eşleri sağıyor, onlar dağıtıyor. Sütleri günlük tüketiyorlar. Her gün başka bir semtte götürüyorlar. Pazarcılar gibi, pazartesi Avcılar, salı Güneşli, çarşamba Başakşehir… Her gün süt kazanını başka bir semte park ediyorlar.

İşleri beklemedikleri kadar çok artmış; “İnsanlar eğer sütten memnun olmasalardı birbirlerine tavsiye etmezlerdi.” diyorlar. Nitekim reklam da yapmamışlar, müşteri arayışına da girmemişler. Sütçülük yapmak gibi büyütmek de, istedikleri veya hayal ettikleri bir şey değilmiş. Müşterileri arasından kimse köylerini ve ineklerini görmeye gelmemiş ama elle mi sağdıklarını ve ineklerin temiz bir ortamda olup olmadığını neredeyse herkes sormuş.

İstanbul’daki çoğu modern sitede açık süt satışı var. Sitelerin güvenlikçileri sütçüleri tanıyor. Onların gözetiminde içeriye girip aboneleri olan müşterilerine talep ettiği litrede sütü kapıdan teslim ediyorlar. Sütçüler müşterilerinin siparişini cep telefonu mesajıyla alıyor.

“Gerçek yoğurt tadını almak için açık süt alıyorum”

Selda Okur Atabay, 3 yıldır açık süt tüketiyor. Gerçek yoğurt tadını almak için açık sütü tercih ettiğini söylüyor. Hatta süt için Çatalca’den Beykoz Elmalı’ya gidiyor. Sütçüsünün 4 ineği varmış. Atabay, günümüz insanının yediği her şeyin yapay, ambalajlı, dondurulmuş ve içine bir şey katılmış olduğuna dikkat çekerek; “Marketten alındığından itibaren bir ay sonra bile ekşimeyen hatta küflenmeyen yoğurt olur mu?” diyor.

Yunus Kahraman ile bütün akrabaları da açık süt kullanıyor. Birkaç yıl önce baldızını mide kanserinden kaybeden aile, doktorlarının katkı maddeli ve işlenmiş gıdaları tüketmenin kansere yol açtığını söylemesi üzerine, hazır yoğurt ve süt kullanımını kesmiş. Çünkü doktorlar özellikle yoğurda dikkat çekmiş. Kahraman’ın sadece akrabaları değil yakın çevresi de açık süt kullanmaya başlamış. Kahraman, insanların artık tükettiği gıdaları sorguladığını söylüyor.

Nişantaşı’na telefonla açık süt servisi

Aslı Eda Şemenoğlu, Nişantaşı’nda telefonla açık süt siparişleri alan ve talebi karşılamakta güçlük çeken dükkânlar olduğunu söylüyor. Temizliğine güvenilebilecek sütçü bulan herkesin açık süt kullanma eğiliminde olduğunu düşünüyor. Hazır yoğurt kullanmayan Şemenoğlu, yoğurdun içindeki koruyucu katkı maddeleri yüzünden gerçek yoğurt yiyemediğini düşünüyor ve “Haftalarca ekşimeyen ve bozulmayan yoğurt görünümlü beyaz canavarlar onlar.” diyor.

Süt ve yoğurtta bilgi kirliliği var

Gıda Mühendisleri Odası Marmara Şube Başkanı Sedat Kuru, süt ve yoğurt konusunda bilgi kirliliği olduğuna dikkat çekiyor. Kuru, “Konusunda uzman olmayan insanlar bir uzman edasıyla komuoyunu çok rahat meşgul ediyor. İnsanların kafası karışıyor. Neye inanacaklarını şaşırıyor. UHT süt ve pastörize sütte koruyucu kullanılmıyor. Isıl işlemle tehlikeli madde sayısı düşürülüp, güneş ve hava ile teması kesilerek sütün bozulması geciktiriliyor. UHT’li süt 4 ay, pastörize süt 3 gün, evde kaynatılan ise daha az dayanıyor.” diyor.

Sütün sağıldıktan sonraki muhafaza ve ısıtma işlemlerinin bilinçli yapılması gerektiğini vurgulayan Kuru, “Açık süt, kontrol mekanizması zayıf olduğu için büyük risklere sebebiyet verebilmektedir. Sütün içerisinde brusella (halk arasında peynir hastalığı), tüberküloz, antibiyotik kalıntısı ve farklı killikler olabilme ihtimali var.” diyor. Fabrikalarda bu risklere karşı kontrol mekanizması olduğuna dikkat çeken Kuru, açık sütün bu açıdan kontrolden geçirilmediğini söylüyor. Kontrol olmadığı için ihmalden kaynaklanan mikrobiyel, kimyasal ve fiziksel tehlikeler olabilirmiş. Kuru, “Bana sorarsanız doğala en yakın süt içmek isteniyorsa şu an günlük (pastörize) paketli sütler tercih edilmeli.” diyor.

Sütçünün önünde kuyruk oluyor

www.lezzetyolu.com sitesinin editörü Aslı Eda Şemenoğlu da açık süt kullanıyor. Ama uzun zaman sütçü aramış. Konuya komşuya, tanıdıklarına sormuş.

Neyse ki bir sabah “sütçüüüü” diye bağırarak kapısının önünden geçince sütçüsüyle tanışmış. Sütçüsünün referansı mahalleli. Çünkü Şemenoğlu’nun oturduğu Kuzguncuk’ta herkes ondan süt alıyormuş. Sütçü amca inekleriyle beraber Beykoz’da yaşıyormuş. Şemenoğlu diyor ki: “Eskiden su katılmamış her süt iyi ve doğruydu. Şimdi açık süt üzerinde oluşan türlü kaygılara rağmen süt bulabilenler şanslı, bulamayanlar şanssız.” Şemenoğlu’nun mahallesinde manda sütü de satılıyormuş. Manda sütünün satıldığı şarküterinin önünde İstanbul’un her yerinden gelen alıcıların oluşturduğu kuyruk oluyormuş.

Zaman gazetesinde Gülizar Baki’ nin haberi:

Modern sitelerde ve apartmanlarda gizliden gizliye bir ‘açık süt’ hareketi başgösterdi. Sütçü amcaların yolunu gözleyenler, Nişantaşı’nda açık süt siparişlerine yetişemeyen sütçüler, açık süt almak için önünde kuyruk oluşan şarküteriler… Büyük şehirlerin kıyıda kenarda kalmış köylerinde iki-üç inek besleyenler işi büyüttü. Çoğunun artık 14-15 ineği var.

Uzun yıllar sütçülük yaptıktan sonra 2000′lerin başında baba mesleğini bırakıp geçimini başka işlerde çalışarak sağlayan Recep ve Metin kardeşler (Maliye’den korktukları için soyadlarını veremiyoruz, süt satın alanların çoğu da mahalle baskısından korktuğu için adını vermedi) son dört yıldır süt satmaya başlamış.

İstanbul’a yakın Arnavutköy civarlarındaki bir köyde oturan sütçü kardeşler kendi ihtiyaçları için üç inek besliyormuş. Arada da İstanbul’un merkez semtlerinde oturan akrabalarına süt veriyorlarmış. Sonra bu sıklaşmış. Akrabalardan duyan eş dost da parasıyla süt almak istemiş.

Derken her gün yeni biri, “Merhaba, ben filancanın komşusuyum, ona süt getiriyormuşsunuz, biz de almak istiyoruz.” diye telefon açar olmuş. Şimdi Recep ve Metin kardeşlerin 13 ineği var. Yoğun süt talebi gelince işi gücü bırakıp devlet desteğiyle 5 inek daha almışlar. Hani hayvan alıp yavrusunu yetiştirip vererek yapılan desteklerden. Sonra sayıyı 13′e kadar çıkarmışlar.

Şehre yakın köyler sütçülüğe başladı

İneklerin sağımını makineyle yapıyorlar. Sabah ve akşam olmak üzere iki kez, eşleri sağıyor, onlar dağıtıyor. Sütleri günlük tüketiyorlar. Her gün başka bir semtte götürüyorlar. Pazarcılar gibi, pazartesi Avcılar, salı Güneşli, çarşamba Başakşehir… Her gün süt kazanını başka bir semte park ediyorlar.

İşleri beklemedikleri kadar çok artmış; “İnsanlar eğer sütten memnun olmasalardı birbirlerine tavsiye etmezlerdi.” diyorlar. Nitekim reklam da yapmamışlar, müşteri arayışına da girmemişler. Sütçülük yapmak gibi büyütmek de, istedikleri veya hayal ettikleri bir şey değilmiş. Müşterileri arasından kimse köylerini ve ineklerini görmeye gelmemiş ama elle mi sağdıklarını ve ineklerin temiz bir ortamda olup olmadığını neredeyse herkes sormuş.

İstanbul’daki çoğu modern sitede açık süt satışı var. Sitelerin güvenlikçileri sütçüleri tanıyor. Onların gözetiminde içeriye girip aboneleri olan müşterilerine talep ettiği litrede sütü kapıdan teslim ediyorlar. Sütçüler müşterilerinin siparişini cep telefonu mesajıyla alıyor.

“Gerçek yoğurt tadını almak için açık süt alıyorum”

Selda Okur Atabay, 3 yıldır açık süt tüketiyor. Gerçek yoğurt tadını almak için açık sütü tercih ettiğini söylüyor. Hatta süt için Çatalca’den Beykoz Elmalı’ya gidiyor. Sütçüsünün 4 ineği varmış. Atabay, günümüz insanının yediği her şeyin yapay, ambalajlı, dondurulmuş ve içine bir şey katılmış olduğuna dikkat çekerek; “Marketten alındığından itibaren bir ay sonra bile ekşimeyen hatta küflenmeyen yoğurt olur mu?” diyor.

Yunus Kahraman ile bütün akrabaları da açık süt kullanıyor. Birkaç yıl önce baldızını mide kanserinden kaybeden aile, doktorlarının katkı maddeli ve işlenmiş gıdaları tüketmenin kansere yol açtığını söylemesi üzerine, hazır yoğurt ve süt kullanımını kesmiş. Çünkü doktorlar özellikle yoğurda dikkat çekmiş. Kahraman’ın sadece akrabaları değil yakın çevresi de açık süt kullanmaya başlamış. Kahraman, insanların artık tükettiği gıdaları sorguladığını söylüyor.

Nişantaşı’na telefonla açık süt servisi

Aslı Eda Şemenoğlu, Nişantaşı’nda telefonla açık süt siparişleri alan ve talebi karşılamakta güçlük çeken dükkânlar olduğunu söylüyor. Temizliğine güvenilebilecek sütçü bulan herkesin açık süt kullanma eğiliminde olduğunu düşünüyor. Hazır yoğurt kullanmayan Şemenoğlu, yoğurdun içindeki koruyucu katkı maddeleri yüzünden gerçek yoğurt yiyemediğini düşünüyor ve “Haftalarca ekşimeyen ve bozulmayan yoğurt görünümlü beyaz canavarlar onlar.” diyor.

Süt ve yoğurtta bilgi kirliliği var

Gıda Mühendisleri Odası Marmara Şube Başkanı Sedat Kuru, süt ve yoğurt konusunda bilgi kirliliği olduğuna dikkat çekiyor. Kuru, “Konusunda uzman olmayan insanlar bir uzman edasıyla komuoyunu çok rahat meşgul ediyor. İnsanların kafası karışıyor. Neye inanacaklarını şaşırıyor. UHT süt ve pastörize sütte koruyucu kullanılmıyor. Isıl işlemle tehlikeli madde sayısı düşürülüp, güneş ve hava ile teması kesilerek sütün bozulması geciktiriliyor. UHT’li süt 4 ay, pastörize süt 3 gün, evde kaynatılan ise daha az dayanıyor.” diyor.

Sütün sağıldıktan sonraki muhafaza ve ısıtma işlemlerinin bilinçli yapılması gerektiğini vurgulayan Kuru, “Açık süt, kontrol mekanizması zayıf olduğu için büyük risklere sebebiyet verebilmektedir. Sütün içerisinde brusella (halk arasında peynir hastalığı), tüberküloz, antibiyotik kalıntısı ve farklı killikler olabilme ihtimali var.” diyor. Fabrikalarda bu risklere karşı kontrol mekanizması olduğuna dikkat çeken Kuru, açık sütün bu açıdan kontrolden geçirilmediğini söylüyor. Kontrol olmadığı için ihmalden kaynaklanan mikrobiyel, kimyasal ve fiziksel tehlikeler olabilirmiş. Kuru, “Bana sorarsanız doğala en yakın süt içmek isteniyorsa şu an günlük (pastörize) paketli sütler tercih edilmeli.” diyor.

Sütçünün önünde kuyruk oluyor

www.lezzetyolu.com sitesinin editörü Aslı Eda Şemenoğlu da açık süt kullanıyor. Ama uzun zaman sütçü aramış. Konuya komşuya, tanıdıklarına sormuş.

Neyse ki bir sabah “sütçüüüü” diye bağırarak kapısının önünden geçince sütçüsüyle tanışmış. Sütçüsünün referansı mahalleli. Çünkü Şemenoğlu’nun oturduğu Kuzguncuk’ta herkes ondan süt alıyormuş. Sütçü amca inekleriyle beraber Beykoz’da yaşıyormuş. Şemenoğlu diyor ki: “Eskiden su katılmamış her süt iyi ve doğruydu. Şimdi açık süt üzerinde oluşan türlü kaygılara rağmen süt bulabilenler şanslı, bulamayanlar şanssız.” Şemenoğlu’nun mahallesinde manda sütü de satılıyormuş. Manda sütünün satıldığı şarküterinin önünde İstanbul’un her yerinden gelen alıcıların oluşturduğu kuyruk oluyormuş.

Zaman gazetesinde Gülizar Baki’ nin haberi:

Modern sitelerde ve apartmanlarda gizliden gizliye bir ‘açık süt’ hareketi başgösterdi. Sütçü amcaların yolunu gözleyenler, Nişantaşı’nda açık süt siparişlerine yetişemeyen sütçüler, açık süt almak için önünde kuyruk oluşan şarküteriler… Büyük şehirlerin kıyıda kenarda kalmış köylerinde iki-üç inek besleyenler işi büyüttü. Çoğunun artık 14-15 ineği var.

Uzun yıllar sütçülük yaptıktan sonra 2000′lerin başında baba mesleğini bırakıp geçimini başka işlerde çalışarak sağlayan Recep ve Metin kardeşler (Maliye’den korktukları için soyadlarını veremiyoruz, süt satın alanların çoğu da mahalle baskısından korktuğu için adını vermedi) son dört yıldır süt satmaya başlamış.

İstanbul’a yakın Arnavutköy civarlarındaki bir köyde oturan sütçü kardeşler kendi ihtiyaçları için üç inek besliyormuş. Arada da İstanbul’un merkez semtlerinde oturan akrabalarına süt veriyorlarmış. Sonra bu sıklaşmış. Akrabalardan duyan eş dost da parasıyla süt almak istemiş.

Derken her gün yeni biri, “Merhaba, ben filancanın komşusuyum, ona süt getiriyormuşsunuz, biz de almak istiyoruz.” diye telefon açar olmuş. Şimdi Recep ve Metin kardeşlerin 13 ineği var. Yoğun süt talebi gelince işi gücü bırakıp devlet desteğiyle 5 inek daha almışlar. Hani hayvan alıp yavrusunu yetiştirip vererek yapılan desteklerden. Sonra sayıyı 13′e kadar çıkarmışlar.

Şehre yakın köyler sütçülüğe başladı

İneklerin sağımını makineyle yapıyorlar. Sabah ve akşam olmak üzere iki kez, eşleri sağıyor, onlar dağıtıyor. Sütleri günlük tüketiyorlar. Her gün başka bir semtte götürüyorlar. Pazarcılar gibi, pazartesi Avcılar, salı Güneşli, çarşamba Başakşehir… Her gün süt kazanını başka bir semte park ediyorlar.

İşleri beklemedikleri kadar çok artmış; “İnsanlar eğer sütten memnun olmasalardı birbirlerine tavsiye etmezlerdi.” diyorlar. Nitekim reklam da yapmamışlar, müşteri arayışına da girmemişler. Sütçülük yapmak gibi büyütmek de, istedikleri veya hayal ettikleri bir şey değilmiş. Müşterileri arasından kimse köylerini ve ineklerini görmeye gelmemiş ama elle mi sağdıklarını ve ineklerin temiz bir ortamda olup olmadığını neredeyse herkes sormuş.

İstanbul’daki çoğu modern sitede açık süt satışı var. Sitelerin güvenlikçileri sütçüleri tanıyor. Onların gözetiminde içeriye girip aboneleri olan müşterilerine talep ettiği litrede sütü kapıdan teslim ediyorlar. Sütçüler müşterilerinin siparişini cep telefonu mesajıyla alıyor.

“Gerçek yoğurt tadını almak için açık süt alıyorum”

Selda Okur Atabay, 3 yıldır açık süt tüketiyor. Gerçek yoğurt tadını almak için açık sütü tercih ettiğini söylüyor. Hatta süt için Çatalca’den Beykoz Elmalı’ya gidiyor. Sütçüsünün 4 ineği varmış. Atabay, günümüz insanının yediği her şeyin yapay, ambalajlı, dondurulmuş ve içine bir şey katılmış olduğuna dikkat çekerek; “Marketten alındığından itibaren bir ay sonra bile ekşimeyen hatta küflenmeyen yoğurt olur mu?” diyor.

Yunus Kahraman ile bütün akrabaları da açık süt kullanıyor. Birkaç yıl önce baldızını mide kanserinden kaybeden aile, doktorlarının katkı maddeli ve işlenmiş gıdaları tüketmenin kansere yol açtığını söylemesi üzerine, hazır yoğurt ve süt kullanımını kesmiş. Çünkü doktorlar özellikle yoğurda dikkat çekmiş. Kahraman’ın sadece akrabaları değil yakın çevresi de açık süt kullanmaya başlamış. Kahraman, insanların artık tükettiği gıdaları sorguladığını söylüyor.

Nişantaşı’na telefonla açık süt servisi

Aslı Eda Şemenoğlu, Nişantaşı’nda telefonla açık süt siparişleri alan ve talebi karşılamakta güçlük çeken dükkânlar olduğunu söylüyor. Temizliğine güvenilebilecek sütçü bulan herkesin açık süt kullanma eğiliminde olduğunu düşünüyor. Hazır yoğurt kullanmayan Şemenoğlu, yoğurdun içindeki koruyucu katkı maddeleri yüzünden gerçek yoğurt yiyemediğini düşünüyor ve “Haftalarca ekşimeyen ve bozulmayan yoğurt görünümlü beyaz canavarlar onlar.” diyor.

Süt ve yoğurtta bilgi kirliliği var

Gıda Mühendisleri Odası Marmara Şube Başkanı Sedat Kuru, süt ve yoğurt konusunda bilgi kirliliği olduğuna dikkat çekiyor. Kuru, “Konusunda uzman olmayan insanlar bir uzman edasıyla komuoyunu çok rahat meşgul ediyor. İnsanların kafası karışıyor. Neye inanacaklarını şaşırıyor. UHT süt ve pastörize sütte koruyucu kullanılmıyor. Isıl işlemle tehlikeli madde sayısı düşürülüp, güneş ve hava ile teması kesilerek sütün bozulması geciktiriliyor. UHT’li süt 4 ay, pastörize süt 3 gün, evde kaynatılan ise daha az dayanıyor.” diyor.

Sütün sağıldıktan sonraki muhafaza ve ısıtma işlemlerinin bilinçli yapılması gerektiğini vurgulayan Kuru, “Açık süt, kontrol mekanizması zayıf olduğu için büyük risklere sebebiyet verebilmektedir. Sütün içerisinde brusella (halk arasında peynir hastalığı), tüberküloz, antibiyotik kalıntısı ve farklı killikler olabilme ihtimali var.” diyor. Fabrikalarda bu risklere karşı kontrol mekanizması olduğuna dikkat çeken Kuru, açık sütün bu açıdan kontrolden geçirilmediğini söylüyor. Kontrol olmadığı için ihmalden kaynaklanan mikrobiyel, kimyasal ve fiziksel tehlikeler olabilirmiş. Kuru, “Bana sorarsanız doğala en yakın süt içmek isteniyorsa şu an günlük (pastörize) paketli sütler tercih edilmeli.” diyor.

Sütçünün önünde kuyruk oluyor

www.lezzetyolu.com sitesinin editörü Aslı Eda Şemenoğlu da açık süt kullanıyor. Ama uzun zaman sütçü aramış. Konuya komşuya, tanıdıklarına sormuş.

Neyse ki bir sabah “sütçüüüü” diye bağırarak kapısının önünden geçince sütçüsüyle tanışmış. Sütçüsünün referansı mahalleli. Çünkü Şemenoğlu’nun oturduğu Kuzguncuk’ta herkes ondan süt alıyormuş. Sütçü amca inekleriyle beraber Beykoz’da yaşıyormuş. Şemenoğlu diyor ki: “Eskiden su katılmamış her süt iyi ve doğruydu. Şimdi açık süt üzerinde oluşan türlü kaygılara rağmen süt bulabilenler şanslı, bulamayanlar şanssız.” Şemenoğlu’nun mahallesinde manda sütü de satılıyormuş. Manda sütünün satıldığı şarküterinin önünde İstanbul’un her yerinden gelen alıcıların oluşturduğu kuyruk oluyormuş.

Paylaş
Etiketler: SÜTUHT süt ve pastörize sütteyoğurt
Önceki Yazı

Mutluluk….

Sonraki Yazı

Devlet İstihbaratı mı İktidar İstihbaratı mı?

Prof.Dr. A. Rasim KÜÇÜKUSTA

Prof.Dr. A. Rasim KÜÇÜKUSTA

İlişkili Yazılar

Grip Aşısı Rezaleti
Genel Eğitim

Grip Aşısı Felç Riskini Artırıyor

08 Aralık 2024
5k
Günde 3 Bardak Süt Kemik Kırığı ve Ölüm Riskini Artırıyor
Prof.Dr. Ahmet Rasim KÜÇÜKUSTA

Günde 3 Bardak Süt Kemik Kırığı ve Ölüm Riskini Artırıyor

06 Aralık 2024
5k
Antiniyotikler Meme Kanseri Riskini Artırıyor
Genel Eğitim

Antiniyotikler Meme Kanseri Riskini Artırıyor

30 Kasım 2024
5k
Grip Aşısı Rezaleti
Genel Eğitim

Grip Aşısı Rezaleti

29 Kasım 2024
5k
Sonraki Yazı

Devlet İstihbaratı mı İktidar İstihbaratı mı?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

05 Aralık 2025
Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025
Ve Bilirsin

Ve Bilirsin

05 Aralık 2025
Yaşlı Adam Yanıyor

Yaşlı Adam Yanıyor

05 Aralık 2025
Yörüklerin Harika Öğütleri

Yörüklerin Harika Öğütleri

05 Aralık 2025
Sen veya Sizlere

Sen veya Sizlere

04 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,

Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap