Yazı yazmaya ne zaman başladınız derseniz, birkaç yıl oldu diye cevap veririm. Yazmaktan çok okumayı severdim. Ama çok sevdiğim ve değer verdiğim bir dostumun sayesinde yazmaya başladım. Bir ara bıraktım. Sonra tekrar yazdım. Bir başka sitede amatör olarak yazmaya başladım. Berbat yazılarım vardır.
Üstelik çok fazla kelime hatası yapıyorum. Uğraşa didine bunu azatlım. Ama tam anlamıyla bu sorunun üstesinden gelemedim. Aradan zaman geçti kendimi burada buldum. Üstelik editör olarak. Neyse, vardır Ahmet beyin bir bildiği diyip, atıldık editörlüğe. ( Umarım anlımın akı ile çıkabilirim.) Bir şey yaptığımı pek söylenemez. Fakat bir türlü benimseyemedim burayı. Çok soğuk bir hava hakim. Hani bazı yazarlarda olmasa yani diğer siteden yazar arkadaşlarım olmasa ne işim var benim burada demeye devam edeceğim. Sağ olsunlar onların varlıkları yetiyor.
Neden bir türlü benimseyemedim? Şöyle açıklamaya çalışayım. Neredeyse yüze yakın yazarımız var. Ve gördüğüm kadarıyla çoğunluk sadece yazıp çıkıyor. Tekrar dönüp ne yazdım diye bakmıyor. Ya da diğer yazarların yazısını okumuyor. Bir günde beş yazı yazılsa. Bir yazarı on, diğerini on iki, diğerini yirmi altı, diğerini otuz üç, bir diğerini de yedi kişi okusa toplamda seksen sekiz defa yazılarımız okunmuş oluyor. Bu durumda ya sitemizin okur sayısı az ya da yazarlarımız diğer yazarların yazılarını okumuyorlar. İkinci olasılık daha yüksek. Ve yeniden belirteyim bu sadece bir olasılık. Olasılığım eğer doğruysa, ben bunu da anlamam. Benim düşünceme göre, bir yerde yazı yazıyorsanız kalem arkadaşlarınızın yazılarını da okumalısınız. Diğer yazarların düşünceleri nelerdir, hayat felsefeleri nelerdir, kimler ne yazıyor bilmek gerekiyor. ‘Ben yazımı yazar çıkarım.’ olmaz. Yoğunum, işim gücüm yok, zaman ayıramıyorum sadece bahanedir. İnsan istedikten sonra okur. Nasıl yazmaya vakit bulabiliyorsak, okumaya da bulmamız gerekiyor. ‘Başkası ne yazmış bana ne’ de diyemeyiz. En azından bu bir yazara yakışmaz. Çünkü yazar önce okumayı bilmelidir.
Özelliklede kendisi ile aynı yerde yazılanları. Hatta eleştirmelidir. Ara da sahip çıkmayı da bilmelidir. Çünkü tek bir çatı altına toplanılmıştır. Eğer diğer yazarların yazıları okunmuyorsa ben bunda birazda kıskançlık ararım. Çünkü başka yazarın yazısını okumak demek, o yazarın yazısının okunma sayısını arttırmak demek. Bu da okuyan yazarın yazısının geride kalması demek. Çok mu fesatça düşündüm? Olabilir ama unutmayın ki beni buna gözlemlerim itiyor.
Bir diğer dikkatimi çeken ise, yazılan yazılara yapılan yorumlar. Geneli, küçümseme ve hakaret içeriyor. Bu tarz yorumlar okuyan kesime yakışmaz. Okur aynı zaman da yazmayı da bilmelidir. Hakaretten ve küçümsemeden uzak kalmalıdır. Herkesin bir görüşü vardır. Belli düşünceleri vardır. Ve çoğu kişi görüşlerine sıkı sıkı bağlıdır. Ne derseniz deyin değiştirmezsiniz. Hakaret ve küçümseme ise o kişinin düşüncelerine daha çok bağlanmasına neden olur. bu yüzden daha medenice yorumlar ve eleştiriler yapılmalıdır. Aksi taktirde diğer editör arkadaşlar ve Ahmet bey görmeden ben görürsem anında silerim. Benim için önce insanlık gelir. Önce bizler insan olmayı bilelim ki; karşı taraftan da aynı şeyi görelim. Yazar ya da okur fark etmez. İnsanlık kişinin önce içinde başlar. Başkalarını küçümsemek kimseye bir şey kazandırmaz.
Her şeyi biliyorum demek bence yapılan en büyük hatadır. Bunlar az biraz dikkatimi çekenler. Dikkatimi çektiler ve bende yazmak istedim. Amacım kimseyi kırmak, ya da yargılamak değil. Belki olasılıklarım tamamen yanlış belki de doğru. Sonuçta dikkat çekiyor.
Ve ben sadece yazmaya çalışıyorum. Gittiğim her yerde samimiyet istiyorum. Ama en başta saygı. Ve saygının olmadığı hiç bir yerde güzellikler olmaz.
Saygıyla
Not: Düşüncelerimi Çigi Ötesi köşesinden yazmayı daha uygun buldum. Sonuçta tüm bu gözlemler bir okur olarak yapıldı. Editör ya da yazar olarak değil.