Dere, doğaya can suyu olmalıdır… Su yerinde durmaz, akar ve akardı. Akar, parıldar ve taşlarda çağlardı. Dere, sanki vadinin mimarıydı. Yatağını genişletir, oyar ve düzenlerdi. Su deyip geçmeyin, taşını cilalar ve süslerdi. Ayrıca kenarlarda çayır ve ağaçların büyümesine neden oluyordu.
Dere yatağındaki büyük taşlar, suyu izlemek isteyenlere koltuk görevi görürdü. Çünkü kurak havaya yenik düşüldüğünde vadinin kapısı çalınırdı. Taşlarda oturulur ve serinlenirken, olta atılırdı.
“Suyla toprakları buluşturma,” projesi köylerde yankı buldu. Sudan yararlanma hayata geçirmek isteniyordu. Böyle bir heyecanı yaşamak, toprağa ve insanlara çok iyi gelecekti.
Derenin üretime katkısını, kontrollü deneylerle, ilgililere sunduk. Alınan sonuçlara göre, bugüne kadar köy insanının ağıtları, yerini neşeli türkülere bırakacaktı.
Su dostluğa olan ihtiyacı belirlenmesine neden oldu. Çünkü su hayattı. Yalnız insanımız, kendini bilmeli ve aklını kullanmalıydı.
Böylece küresel ısınmayı, bilimsel olarak öğrenecek ve şartları belirleyecektir. Bugüne kadar, “dere akar, biz bakar,” algısı yıkılmış olacaktır. Bunu “suyu iyi kullanma” projesi yerine getirecektir. Bu konuda kendimize güvenmeliyiz. İyi yürekli ve şahsiyetli davranmalıyız.
Küresel ısınma nedir ne değildir diye bilmeliyiz. Konu araştırılır ve dereden yararlanma yolunu ve yöntemini buluruz. Su için duygusal davranmak, yanlışlara yenilerini eklemek demektir. İnsanları düzenin yanlışları adına aldatmak, hiç kimseye kazanç sağlamayacaktır. Aldatma konusunda bilinçsizce ısrar etmek, bataklığa atlamakla eş değerdir.
Suyu iyi kullanma projesi, hayata geçtiğinde, kurak toprak kalmayacaktır. Dünya dönüyor, küresel ısınma diye duraklayıp isteyen inebilir, demiyor. Hepimiz dünyaya yüküz. Bu yükü hafifletmek için ürünümüzün miktarını artırmalıyız.
Karşılaştığımız doğal şartları kolaylıkla atlatmasını bilirsek, Ülkeye yeterli kaynağı sağlamış olacağız. Günün olayı, üretimin miktarı ve çeşitliliğidir.
Derelerimiz bizim içindir ve bizim için akmalıdır.
Hasan TANRIVERDİ























