Tebrik ederim, diye seslendi. Ne mutlu sizlere, doğayla baş başasınız. Deli gönlünüz, sular gibi çağlıyor. Başı dumanlı dağın, gönül yolcularısınız…
Doğanın göz alıcı renklerine ve dağın esintisine, gönül vermiş gençler. Gençler koşun, iyi insan olmak için koşun. Okuyun, çalışın, sizlere ihtiyacımız var, dedi.
Parka doğru yürüyordu. Gazetesini açtı, çayı da geldi. Gazeteye başlık olacak haberleri, nereden buluyorlar, inanılmaz, dedi.
Gazeteyi elinden bıraktı ve memurların görevlerine yetişmesini, izledi. Garsona çayımı tazeler misin? Derken keyfi yerindeydi.
Dalgalar, parkın sessizliğini bozmuştu. Tepelere baktı ve sıkıldı. Tepeler sisin etkisine girmişti. Bu durumda arkadaşlar gelemezler. Halbuki parktaki çiçekler açmış ve tüm güzelliklerini sergilemişler. Hiç değilse onları görmeye gelselerdi, diye seslendi.
Denize de hafif sislenmişti. Suyun çalkantısından gözünü ayırmadı. Güneş sanki ışınlarını geri çekmişti ve sisin işgali başlamıştı. İçine karamsarlık çöktü. Gazeteyi yeniden karıştırdı. Köşe yazısını okudu. Anladığına göre, dünyanın düzenine, niçin müdahale ediliyordu. Küresel güç odakları, bazı Ülkeleri yangın yerine çevirmenin peşindeydiler. Komşu Ülkeler olayın içinde kalacağa benziyordu. İnsanlar rahat olmak istemiyor mu? Sefalete sürüklenmek iyimi olacaktı. Başkasının çektiği acı ve ızdıraptan mutlu olup başları göğe mi erecekti. Üç yüz yıl önceki kavgayı, güncel olay gibi göstermenin ne gereği vardı. Yapmak istediğin nedir? Diye kendi kendine konuştu.
İnsanları ateş altında bırakıyor ve sonra da medeniyetten dem vuruyorlar. Sıkıldı ve spor sayfasına baktı ve başlıkları daha sıkıcı geldi. Çünkü, parayı döndüren kafalar boş durmuyordu. İnsan bu kadar kapalı kutu mu? Diye konuşmadan edemedi.
İlk gelen arkadaş, günaydın güzel günlerin olsun. Gazeteyle ilgili, bu tür saçmalıklara mı? zamanını harcıyorsun, dedi. Peşinden iki arkadaşı, daha geldi. Böylece emekliler bir aradaydılar. Sabahın esintisi ve güzelliğinde, beraber olmak büyük mutluluk, dediler.
Emekliler, sisli havaya karşı, davranışları yerinde değildi. Yine de çay içmeyi sürdürdüler. Saçlar ağarmış, hatta bazısının, kafasında saç bile kalmamıştı.
Havanın biraz daha dayanacağını tahmin ediyorum diyen arkadaş, masaya bırakılan pastayı dilimledi. Çay ve pastayla, kahvaltılarını yaptılar. Emeklilerin bugün ki değişikliği, kendilerine pasta ikramıydı.
Öğle olmak üzereydi. Genel olarak, problemlerine çözüm için kafa yordular. Bazı gerçekleri masaya yatırmadılar. Gerçekleri konuşmak, farklılıklara neden oldu.
Emekliler, yıllarını devletine harcamış, ömrünün sonunda rahat soluk almak için gerekli, maddi imkânın sağlanmamasına ne demeliydi.
Emekli açık konuşmaz, dediler.
Hasan TANRIVERDİ