“Eski günler… O günlerin yaşanan hikâyelerini anlatabilsem.” Değirmencinin bu sözlerinde, yalnızlık, ezilmişlik ve kimsesizlik gizliydi.
Değirmene; sorunlu kişilerin geldiğini açık kalplilikle itiraf ediyordu.
Hikâye, bu kış başımdan geçmişti.
Yerler kardı ve son mısır çuvalını öğütüyordum. Kapı acele çaldı, “yavaş olsana,” diye bağırdım. Gelene aldırmadan kapıyı açtım. Genç sayılan bir kişi girebilir miyim? Demeden içeriye atladı. Gelen uzun boylu, siyah saçlı ve yapılıydı.
Sobaya yaklaştı ve sarıldı. Yanarsın. Aldırmadı ısınayım, yansam da olur, dedi.
Gözlerine baktığımda, “beni gizleyebilir misin?” dedi.
Bir olaydan dolayı kaçtığı belliydi, ama korkulacak bir durum yoktur, diye düşündüm. Kendime de kuymak hazırlıyordum. Biraz daha fazla yaptım ve çay ile bir güzel yedik. Uyuklamaya başladı.
Çocukluğum da bu değirmende geçti. Merkeze yakın olmamızdan dolayı buradan kimler geçti, anlatamam. Fakat bu genç kadar garibanını görmedim. Hiçbir şey sormadım. Değirmen öğütme işini bitirdi ve unu çuvalladım.
Ambarı temizledim. Aşhaneyi süpürdüm ve genci uyandırdım. Geç oldu yatmak için eve çıkacağım, dedim. Genç beni sabaha kadar gizleyemez misin? Diye sordu.
Ağzımı açacaktım ki kapı hızla çalındı. Genci kaçması için yan taraftan dışarıya gönderdim. Görevliyiz diyen beş kişi kapıyı tuttu. Genci tarif etti ve buraya uğradı mı dediler. Yarım saat önceye kadar buradaydı ve gitti. İçeri girip bakabilirsiniz, dedim.
İçeriye giren, görevlilerden biri; gencin dolmuşlardan birini kaçırdığını söyledi. Yalnız olay bu kadarlık değil, dolmuş yolcularıyla köprüden suya uçmuş. Sel, yolcuları ve taksiyi alıp götürmüş. Beş yolcu kayıpmış. Görevli gencin dolmuş dereye savrulmadan atladığını, zannediyoruz, dedi.
Görevliler beklemeden, dışarıda nerelere dağılacaklarını konuştular. Onlara gidebileceği yolları tarif ettim. Karşıya geçmiş olamaz çünkü sel alıp götürür, dedim.
İki gün sonra aynı görevliler geldi ve genci bulamadıklarını söyledi. Genç buraya bir daha uğramadı. Yoksa size haber verirdim, dedim.
Değirmenci dahi nasıl kaçabileceğine akıl erdiremedi.
Aradan geçen süre zarfında değirmene gelen köyün yaşlısı, kötülük yapma bir şekilde cezanı çekersin, dedi. Değirmenci merakla; ne demek istiyorsunuz? Diye sordu.
Yaşlı, dolmuştaki yolcular ve kaçak gençte kıyıya atılmış olarak bulundular. Taksinin parçalarını dalgalar kayaların altına sıkıştırmış.
Değirmenci, gencin dolmuşu kullandığını öğrenmişti. Acaba taksiyi kim dereye uçurmuştu. Olan garip gence olmuştu. Halbuki teslim olsa en iyisini yapmış olurdu. Adalet bir gün tecelli edecekti.
Hasan TANRIVERDİ























