Geçtiğimiz yıllarda bu aylarda en çok üzüldüğümüz hadiselerin başında mera kavgaları gelirdi. En yakın akrabalar hatta kardeşler arasında arazi kavgasında aynı aileden pek çok insan öldürülüyordu.
Bilhassa köylerde arazi davaları ilkbaharla başlardı. Taraflar kıştan hazırlık yapar baharın ilk günlerinden itibaren sorunlar gündeme gelirdi.
Pek çok filme de konu olan arazi kavgaları, kimi zaman güçlü ailelerin güçsüzlere zulmederek arazisini elinden almasıyla sonuçlanır, kimi zaman da denk taraflar arasında kavgalar meydana gelirdi. Kanın dökülmesi de bu denk ailelerin kavgalarında yaşanırdı.
Geleneklerimizin canlı olduğu yerlerde bilhassa köylerde arazi, mera, borç vs. gibi konularda bir anlaşmazlık yaşandığında o köyün ya da bölgenin Seydalarına, Şeyhlerine baş vurulur/du. Seyda ya da Şeyh de kendi Mezhebinin fakihlerinin hükümlerine göre (şeriat) karar verirlerdi.
Seydaların verdiği hükümlere yüzde 98 uyulur, uymayanlar bölgede kınanırlardı. Çünkü fıkhi hükümler/şeriat asla göz ardı edilemez, şeriatın verdiği hüküm reddedilemezdi.
Halk arasında, “Şeriatın kestiği parmak acımaz” kavli kibarın bu güzel gelenekten neşet ettiği malumunuzdur.
Köy halkının uğraşı gibi anlayışı da sadedir. Meramını anlatmak için az sözcük kullanır. Lafı dolandırmadan söyler, muhatabı da onu rahatlıkla anlar.
Arazi sınırları da böyle sadedir köylünün; arazilerinin sınırı, arazi içinde ya da arazinin bitişinde bulunan belirgin taşlarla, ağaçlarla, arklarla, yarık, çukur gibi kaybolmayan nesnelerle işaretlenir, arazilerin karışmaması için sınırlar bunlarla belirlenir/di.
Köylerde kış bitip kar kalktıktan sonra mera, çayır bakımı başlar. Kış aylarında küçük ve büyükbaş hayvanların yiyecekleri ot ve samanlar için çayır ve tarlalara hazırlık yapılır. Kavgaların da bu döneme denk düşmesi bu uğraşının yoğun olmasıyla alakalı olduğunu düşünüyorum.
Bu yıl ise durum farklı. Daha önceki yıllarda bu kavgaların sıkça yaşandığı Şanlıurfa’da, Muş’ta, Batman’da, Aydın, Manisa gibi şehirlerin köylerinde bu yıl arazi kavgalarının yaşanıp yaşanmadığını bu illerdeki dostlara sordum. Hani, korona günlerinde haberlere konu olmayabilir düşüncesiyle yerel kaynaklara bu yıl arazi konusunda yaşanan gerginlikleri sordum. Aldığım cevap beklediğim cevaptı:
Hayır, hiçbir olay yaşanmadı…
Burası sevindirici tabi, ama asıl sevindirici olan insanların yaşadıklarından ibret almaları. Dünyayı kasıp kavuran Covid-19 salgınının insanlara aynı zamanda bir “mesaj” olduğunu da anlamamız gerek. İster benim de inandığım gibi laboratuvarlarda hazırlansın ister tamamen tabii bir bulaşı olsun “mesaj” için fark etmez. Netice itibariyle insanoğlunun baş edemediği bir musibet var ve bu musibet zengin-fakir, şehirli-köylü, Kral-köle ayırmadan bulaşıyor. Bulaşı alan kişinin de kimliği ve statüsü onu kurtarmaya yeterli gelmiyor. Vücudun direnci ne kadar güçlü ise hayatta kalması da o kadar mümkün oluyor.
Demem o ki köylü kardeşimiz bu salgından gereken mesajı aldığına göre mesela okumuşların en yoğun olduğu parti iddiasında bulunan Cumhuriyet Halk Partisi de gereken mesajı alsa fena mı olur?
Mesela, CHP artık memleket meselelerini öncelese, mesela ülkemizin korona sonrası kurulacak yeni dünyada nasıl güçlü bir rol üstlenebileceği üzerinde kafa yorsa,
Ya da bu musibeti en az kayıp ve hasarla atlatmamız konusunda fikir beyan etse,
Veyahut da bütün dedikoduları bırakıp yeniden kurulacak dünyada Türkiye’mizin daha iyi bir konumda olması için ülkeye ömründe bir kere olsun faydalı bir hizmet için şimdiden çalışmalara başlasa…
Yok,
Yalan söylemeyi, ülkesine, devletine iftira atmayı tercih ediyor CHP. Koronavirüs illetinden zerre kadar ibret almadı. Bir köylünün safiyetine layık olamadığı gibi, vatanına yararlı bir hizmet etme şerefinden de mahrum kalmayı tercih etme bedhahlığına sarılıyor CHP.
En son önceki dönem CHP Milletvekili olan Barış Yarkadaş Türkiye’de koronavirüs salgınında enfekte olanlar konusunda kendi camiasının niyet ve temennisini dile getirdi. Yarkadaş, Türkiye’de koronavirüs salgınında enfekte olanların sayısının devletin söylediği gibi 100 bin değil, 45.000.000 (kırk beş milyon) kişi olduğunu iddia etti hem de dünyada eşi görülmemiş bir teknikle!
Nasıl mı?
Türkiye’de kendisine test yapılan her bir kişiyi 444’e çarparak asıl enfekte olanların toplamını bulabileceğimizi iddia etti. Oysa Türkiye’de 1 milyon kişiye test yapıldı ve bunu 444 ile çarptığınızda 444 milyon sayısı çıkacak ki Türkiye’nin nüfusu 84 milyon. Yalan da söylese insanın niyetinin dışa vurumudur bu.
Yani bu yalan bir iddia değil, temennidir, isteğidir. İşte CHP’nin geldiği yer bu.
Neden mi?
E mayası bozuk dedik ya!..
MİLAT


















Üstad yazınızın içeriği güzel. Konuyu güzel ele almış ve yorumunu da güzel yapmışsınız ancak yazınızın sonunda YARKADAŞ’ın doğru veya yanlış iddiasını eleştirirken sarfettiğiniz cümle bence biraz fazla yavan oldu. Size yakışmıyor sanırım. YARKADAŞ’a istediğinizi söyleyin amma CHP için “mayası bozuk” cümleniz hiç hoş değil. Kaldı ki partilerin mayası da olmaz… Sevgiyle.
Değerli üstadım, yorumunuz ve yazıya iltifatınız için çok teşekkür ediyorum. “CHP’nin mayası” için söylediğim CHP hakkındaki düşüncemdir. Yani bir hakaret ya da tahkir olarak değil, CHP ile ilgili kanaatimdir. Saygıyla…