Çevresine baktı, çaresizliğinin farkına vardı. Korktu ve içine büyük bir köz düştü.
Bu havada denize çıkmak, kör olmayı gerektirir. Dalgalar, sel sularıyla gelen ağaçları ve kayıkları parçalarken, motorunun da aynı akıbete uğrayacağını bilmeliydi. Denize açılmak, kör döğüşüne tutulmaktı. İşte çaresizlik böyle zamanda başa gelirdi. Büyük bir tehlike de rüzgârdı. Kabaran dalgalarda rüzgârın payı büyüktü.
Ali dayı işinden erken çıkmıştı. Eve doğru ayaklandı. Ayaklandı ama beline saplanan bıçak, sol ayağını kastı ve adım atamaz oldu. Denizi ve kayığı düşünecek hâli kalmamıştı.
İlacı yeni bitmişti. Ağrı erken başladı, saplanmaya devam edecek, dedi. Kaldırımda oturmak için yer aradı. “Ömür geçti, yaşadığımız kadar gün görmeyeceğiz,” dedi. Rüzgâr kimsenin ömrüne ve yaşadıklarına bakmadan, önüne kattığını alıp götürüyordu.
Dalgalar çarpar, rüzgâr savurur, ikiliden kurtulmanın yoluna baktı. En yakın apartmanın güney tarafına geçti. Ali dayı yön tayinini iyi yaptığının gururunu yaşadı. “Ömür dediğin” dedi. Bu sırada bomba patlarsın gibi büyük bir patlama oldu. Rüzgâr öyle şiddetli çarptı ki insanların yürekleri ağzına geldi. Ali dayı apartmanın yanındaki dükkâna girdi.
Dükkancı, kapıya baktı ve önüne aldığını savuruyor, dedi. Dükkancı, Ali dayı dışarı çıkma diye bağırdı. Ali dayı sarardı ve soldu. Dükkâna gelmeden önce yakalansaydı, titredi ve yere çöktü. Koparttığı levhalar ve tabelalar uçup gidiyordu.
Karşı apartmana çarpan tabelalar pencerenin camlarını kırdı. O arada apartmanın çatısı sokağa uçtu. Çatının uçması büyük gürültü koparttı. Dükkândakiler bile korktular. Fırtına yağmur gelse belki rüzgâr kesilirdi, dediler. Ali dayı konuşmuyordu. Apartmanları eskiydi, Allah göstermesin ya çatı uçarsa ne yapardı.
Dükkâna yaklaşmaya çalışan kadın çocuğuna sarılmış yürümeye çalışıyordu. Dükkândan dışarı çıkıp kadını çocuğuyla, içeri girmesini sağlamaya çalışan Ali dayı az kalsın çatının altında kalacaktı.
Doğal gaz ve elektrik kesildi. Hava karardı. Eve gitmekte korkulur hale gelmişti. Ali dayı merdivenden nasıl daireye ulaşacağını düşündü. Mum ve kibrit aldı, rüzgâr esmediğinde hemen fırlayacaktı.
Tabela yanından geçerken ayağına vurdu ve ayakkabısı çıktı. Apartmandan içeriye girdi. Çatı uçmamıştı ama uçmayacak manasına gelmezdi. Şu ana kadar en az üç çatı uçmuştu. Ali dayının eve girmesi sevinç yarattı. Komşusu gelememişti. Hanımı geç kalmazdı, dedi.
Otobüse sığınanlar, kırılan ağaçlardan ve kopan tabelalardan korkuyorlardı. Otobüse çarpan ağaç dalı camını parçalamıştı.
Matbaa çalışanı matbaanın çatısı uçarsa sonumuz geldi demektir, dedi. Otobüsten çıkıp koşmaya başladı. Mahalle arasına girdi fakat çatının üzerine düşmesinden kurtulamadı.
Emekli olup sakin bir limana çekileceğim derken, liman onu bulmuştu.
Rüzgâr kesilir gibi oldu. Bu defa da şiddetli yağmur başladı. Yağmur yolları yürünmez hale getirdi.
Evine kaçmak isteyen koşuyordu. Felaketin boyutu büyüktü. Yağmur rüzgârın peşine etkili olacağa benziyordu. Çünkü esintili yağıyordu.
Son yıllar böyle bir felaket kimse görmemişti.
Gelen Allahtan diye teselli buluyorlardı.
Hasan TANRIVERDİ





















