Fen öğretmeni, konuyla ilgili olarak, “Dalga boyu nedir ve nasıl ölçülür. Haftaya dönem ödevi olarak getireceksiniz, dedi.
Rıfat akşam heyecanla, babasına sınıf geçmem bu ödevi yanlışsız yapmama bağlı. Aksi halde sınıfta kalırım, dedi.
Baba, yarın öğleden sonra gider, gerekli ölçümü yaparız, dedi.
Rıfat sevindi, fen dersini de arkaya attım. Okur yazar olmayan babam bile ödevi hemen anlamıştı. Cumartesi öğleyin okuldan geldiğimde gidecektik. Bugün top oynayabilirim, dedi. Diğer derslerde fen kadar kolay olsaydı, yedi yıldır okuduğum okulu bitirirdim. Böylece her gün oynama fırsatını bulurdum, dedi.
Babam fındık çubuğuna ölçümleri işaretleyip ve beni beklemişti. Okuldan geldim ve hazırlanıp deniz kenarına indik. Hava daha soğumadan babam denize girip dalga boylarını ölçmeye başlayacaktı. Soğuğa rağmen babam denize girdi. İşaretlediği çubuğu eline aldı ve ölçmeye başladı. Çabuk yaz titriyorum, dedi.
Çabuk ol, birinci dalga on, ikinci beş, on beş, yirmi beş, yirmi, otuz, otuz beş ve kırk, dedi. Rıfat birini yazamadım, tekrar söyle deyince, baba sinirlendi, hangisini yazamadın. Rıfat otuz beşten sonrasını, dedi. Baba kırk yaz kırk, diye bağırdı.
Baba dışarı çıktı ve titriyordu. Tepelerde kar vardı. Çocuk yıllardır orta okulda okuyor, belki bitirir, dedi.
Rıfat babam yanından geçen dalgayı çubukla ölçtü, deney böyle yapılır. Öğretmene babamın titremesini bile anlatacağım, dedi. Rıfat’ın sevincine diyecek yoktu.
Fen öğretmeni çubukla ölçme işimizi bilse sınıflarda anlatır, dedi. Haftaya ödevi teslim etti. Rıfat ödevi nasıl zor şartlarda babasının titreyerek ölçtüğünü anlattı. Titremese daha da ölçerdi, dedi. Sınıf gülse de öğretmen çok güzel sınıfı geçtin, dedi.
Rıfat babasına koştu. Öğretmenin bu soğukta ölçüm yapması seni sevdiğini gösteriyor. Babanın elini öpmelisin, dedi. Babasının elini öptü ve dondun ama sınıfı da geçtim. Diğer dersleri de fen gibi yapabilsen, önümüzdeki yıl kulübe yazılırdım, dedi.
Matematik ödevini hiç anlamayan Rıfat, babasına baş vurur. Öğretmen açıkça anlatmadı, onun için yapamadığını söylerdi. Baba oğluna, ödevi oku bakalım, dedi.
Rıfat iki koli yumurta aldınız, kolilerden birinin yarısı kırıldı. Birinin fiyatı yirmi lira olduğuna göre, kaç lira ödemelisiniz?
Baba soruyu bir daha okuttu. Rıfat iki defa okusam ben de yapardım, dedi. Baba sert baktı. Bir defada kurgulayamadım, dedi. Baba biri yirmi ise ikisi iki katı yani kırk, dedi. Rıfat ödevi büyük bir coşkuyla öğretmen verdi. Öğretmen Rıfat’a baktı ve bu defa anladın, dedi.
Haftaya öğretmen, notunun zayıf olduğunu söyledi. Hemen babasına koşan Rıfat kaldım, dedi. Öğretmen bir kolinin yarısını kırdım, dedi. Baba sinirlendi, öğretmen gibi ben hayatta yumurtayı kırmam, o kırar ama kırk lira verdim ve kırmamaya dikkat ederim, dedi.
Baba bundan sonra, ödevi ben yaparım ve annen de kontrol eder, dedi.
Rıfat dertliydi. Bu kadar güzel fen ödevi ver gel de matematikten takıl. Geriye sosyal ve Türkçe. Sosyalden ödevi arkadaşlarından aldı.
Ödev: Bodrum’un konumu ve özelliğini kısaca anlatınızdı. Rıfat babasına kızdı, önce annemle özelliklerini iyice öğrenin, sonra yazarım, dedi. Annesi oğlum ne diyorsun. Ben her gün bodruma iniyorum, onun için çok iyi biliyorum, dedi.
Anne söyledi ve Rıfat yazdı. Havası nemli ve basıktır. Rutubet genelde tahtadan yapılmış eşyaları ve çayır gibi çürüyecek malzemeleri koymamak gerekiyor. Kullanılmayan kaplarına bodrumda saklıyoruz. Tava, eski sağanlar ve tasların yeri bodrumdur. Bodrum kara ışıkla aydınlatılmaktadır.
Anne çok daha derdim ama unuttum, dedi.
Rıfat ödevini öğretmene verdiğinde sevinçlidir. Çünkü geçerse, matematikten de yırtmış olacak. Öğretmen, iki gün sonra Rıfat’ı çağırı ve gözün aydın, geçtin böylece okulun bitmesine on beş gün kala bitirdim, dedi. Çünkü Türkçe öğretmeni sosyal ödevinin cümlelerini beğendiği için ödeve gerek kalmadan geçtiğini söyledi.
Böylece Rıfat, nihayet ortaokulu bitirmişti.
Hasan TANRIVERDİ























