Cumhuriyetin kurucuları daha ilk günden zamanın otoriter rejimlerini örnek almayı kafalarına koymuş olacaklar ki savcılara “cumhuriyet” sıfatını yakıştırmayı uygun görmüşler.Bu sıfatı üstlenen, kendisine yakıştırılan başka bir makam, meslek yok, hakimler bile bu payeden nasiplerini alamamışlar.
Merakım olduğu üzere, teknik imkanlarım elverdiğince yabancı televizyon kanallarını izlerim. Bazı kanallarda mahkeme programları yayınlanır,yada filmlerde mahkeme sahnelerini görürüz.Bu mahkemelerin kiminde jüri hakimin karar ortağıdır,kiminde ise birden çok hakimler üstlenir kararları. Ama bir ortak özellikleri var ki o da savcılarla ilgili; hiçbirisi savcıları yanlarına oturtmaz, savcı mutlaka savunma ile eşit seviyededir.
Bunu birçok avukat arkadaşıma ve hakim tanıdıklarıma sorduğumda hiç birinden tatmin edici bir cevap alamadım. Ama hepsi sanki sözleşmiş gibi gülümseyerek “burası Türkiye” dediler.
Anlaşılan o ki hukukçuları bile rahatsız eden bu uygulama şüphesiz otoriter bir rejimin “işgüzar” bir uygulamasıdır ve vatandaşı devletin “maraba”sı gören zihniyetin ürünüdür.
O zaman buna hukuk,adalet bekçiliği diyebilir miyiz?
Çünkü “maraba ağası”nın kahyası olmak hukuk bekçiliğinden öte başka şeyler ifade ediyor.
Ama bu konuya başka yönden bakmak istiyorum, Bugün her ne kadar savcılar arasıymış gibi gözükse de aslında hükümetle yargı arasında olan, hatta bundan öte mevcut düzeni sürdürmek isteyenlerle bana göre “yetti gayrı” diyenler arasında süren “savaş” nasıl sonuçlanır bilemem. Ama koca-koca adamların herkesin gözü önünde “arkadan dolanma işlerini görünce vatandaş olarak “yandım Allah” türküsü çığırmanın zamanı diyorum kendi kendime.
“Yandım Allah” ki,… hakimin karşısına çıktığınız da -bunlar elbette ki aklınıza gelecektir- o hakimin gözünüzde ne duruma düşeceğini varın siz düşünün!..
Yada savcının size hangi gözlerle baktığını hissedince kendinizi nasıl hissedersiniz?
Bir “savaş” var demiştik;
Madem ki bir “savaş” var öyleyse taraflar var demektir. Bir başka şey daha var ki o da o kurumda iyi gitmeyen durumlar var demektir. Ve birileri de “yetti gayrı” demektedir.
Ben düz mantığı ve ihtimaller hesabını çok severim, “yetti gayrı” nın arkasında ne olabilir?
Birincisi makam hırsıdır yani nemalanmaktır, “biraz da bize” denmektedir, ikincisi toplumu kontrol altında tutmanın yollarından biridir. Aslında bu da birincisinin başka versiyonudur.
Çünkü toplum ne için ve kim için kontrol altında tutulacaktır?
Benim mantığımı kötü niyet olarak algılayabilirsiniz, ama yargıyı hep böyle gördük,bildik…
Peki yargı toplumu “kontrol altında tutmak, hizaya getirmek” için mi vardır? İnsani değerlerin bekçiliğini yapmaktan çok daha mı önemlidir?
Bana bu düşüncelerimin abartılı yada kötü niyet olduğunu söyleyebilirsiniz…
Bu zamana kadar, yargının hangi zihniyet içerisinde olduğunun cevabını doğru verebilmek için kurumun sicil dosyasına bakmak gerekir. Zira bildiğimiz gibi yargıda bu çok önemlidir. “Kanaat sahibi”
olmak için sicil dosyasına bakılır.
Şimdi cumhuriyetin kurulduğundan bu yana yargının marifetlerini anlatmaya kalksam size haksızlık olmaz mı?
Sadece şunu hatırlatmama izin verin, yazar olarak buna hakkım olsun, yirmiyedi mayıs ihtilalının yargıçları rahmetli Menderes’e “ sizi buraya tıkan irade böyle istiyor” deyip asılmasına karar vermediler mi?
“Yetti gayri” diyenlerin iyi niyetli olup olmadıklarını bilemem, ama bildiğim şu var ki yedisinden yetmişine ülkemizdeki istisnasız herkesin yargının gidişatından az veya çok şikayetçi olmaları.
Hatta gayet iyi hatırlarım, Yargıtay başkanları adli yılın açılış törenlerinde bir ağlamadıkları kalıyor. Hal böyle iken yargı “yahu bu kurum önce bizim sorumluluğumuzda bunu revize etmek önce bize düşer” demeleri gerekirken “estergon kal’ası”nı savunur gibi statükoyu savunuyorlar,gerekçe “irticaya geçit vermezük” Aslında ben galiba saf ayaklarına yatıyorum; siyasetçinin başında demoklesin kılıcı gibi sallanmayı, istediği anda siyasete müdahale etmeyi, çeşitli ahbap çavuş ilişkilerini kim istemez ve bu avantajı kim terk etmek ister?
Aslında yazımı burada bitirmiştim ama şimdi aklıma geldi;
HSYK’nun tutuklanan savcıyı tutuklanmasına karar veren hakimleri değil de iddia makamını yani savcıyı neden bu görevden azlettiğini şimdi anlar gibi oluyorum,
Çünkü “cumhuriyet savcısı”nın ne anlama geldiğini onlar gayet iyi biliyorlar,…………