Cumhuriyet, sadece bir yönetim biçimi değildir.
Cumhuriyet, bir halkın kendi kaderine sahip çıkma iradesidir.
Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları, yalnızca bir ülkeyi kurtarmadılar; aynı zamanda bir fikri, bir umudu, bir geleceği de inşa ettiler. “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” sözü, bu topraklarda asırlardır susan sesin, halkın iradesinin en gür ifadesi oldu.
Cumhuriyet, kadınların seçme ve seçilme hakkını kazandığı, köylerdeki çocukların kitapla buluştuğu, yurttaş olmanın onurunu taşıyan insanların ortak değeri haline geldi. Bu nedenle 29 Ekim, sadece bir tarih değil; kimliğimizin, değerlerimizin, özgürlüğümüzün sembolüdür.
Yıllar öncesi, İran’da Humeyni havalimanında 4 saat geçirmek zorunda kaldım. Havaalanına başörtüsü ve kıyafetimi şekillendirme olmadan almadılar. İçeriye girdiğimde kontroller kadın-erkek ayrı ayrıymış. Bunu bilmeden erkekler bölümüne geçtiğimde yüksek sesle bağırıp uyardılar. Sanki büyük bir suç işlemişim gibi davranıldı.O gün Atatürk’ün biz kadınlara sağladığı imkanlara binlerce kez şükür ettim.
Bugün Cumhuriyet 102 yaşında.
Yüz iki yıllık bu yolculuk, bize şunu hatırlatıyor: Cumhuriyet, emanet değil, sorumluluktur.
Eşitlik, adalet, özgürlük ve laiklik ilkeleri sadece anmalarda değil, yaşamın her alanında korunmalıdır. Çünkü Cumhuriyet, her kuşağın yeniden kurmakla yükümlü olduğu bir eserdir.
Atatürk’ün izinde, aklın ve bilimin ışığında yürüyen her yürek, Cumhuriyet’in sessiz nöbetçisidir.
Ve biz o nöbetteyiz — gururla, inatla, umutla.
Yaşasın Cumhuriyet!























