Grupçuluk, anlayışsızlık, saygısızlık… Benim/bizim bir savaşımız var, isyanımız, itirazımız.“ diyerek o an için aklıma gelenleri sıralamıştım. İnsanlığımızın en önemli açmazlarından birkaçı. Başka var mıdır?
Evet, bilmeyi kutsamak da sözkonusu. Bilmekte kalmak, başkası için bilmek. Ama önemli değil. Çünkü herhangi birisini hayatımızdan çıkardığımızda artık diğerlerinin anlamı, önemi, etkisi kalmayabilir. Çok farklı bir aleme açılmak sözkonusu olabilir. Görmediklerimizi görebiliriz, duymadıklarımızı duyabiliriz, mesela.
Tek tek irdeleyelim o zaman. Bu nasıl olacak, bilmiyorum ama deneyelim. Çünkü birbiri ile o kadar ilgililer ki, ayırmak mümkün olabilir mi, görelim.
Hatırlıyayım. Kendim için ve öğrenmek amacıyla yazıyorum. Sizlerle tamam olabileceğinin bilinciyle. Böylece hepimiz için, hep birlikte mutlu mesut yaşanılası bir yol bulabiliriz. Umarım, beklerim. Çünkü böyle bir niyeti ekranımın üst köşesine koymadan, sizleri yanımda hissetmeden dökülen kelimeler hayattan kopuk bir takım heyezanlar olabilir. Konuya böyle bir yaklaşım herşeyden önce benim için gereklidir. Düşünce dünyamı açabilmek, geliştirebilmek, tutarlı, mantıklı kalabilmek, hakikate ulaşabilmek, çözümün bir parçası olabilmek…
Çözümsüzlük veya diğerleri. Hiçbir kimsenin, bile isteye böyle bir tavır geliştirdiğini, geliştireceğini düşünmüyorum. Hatta bazılarımız garipseyebilir, sorabilir. Çözümsüzlüğü kim, neden istesin ki? Saygı duymak şart. Temeli, dayanağı ne olursa olsun. Algılarımız, hissiyatımız gerçeğimizdir çünkü. Keşke tecrübelerini paylaşsalar. Anlar mıyız bilmem ama… Denenebilir. Onlara sonuçsuz gayretlerini anlatmak, kabul ettirmeye çalışmak yerine etki alanımızda çözümlerde yaşamak çok daha kolay. Böylece iç huzuruna erebiliriz. Ve, bazılarımız için birilerinin yaparak yol açması, örnek olması motivasyon kaynağı olabilir.
Çözümlerde yaşadığını iddia edenler, problemleri görmüyor veya çözdüklerini sanıyor olabilirler mi? Özellikle konfor dairelerimiz kendi bedenimiz kadar sığ ise. Saltanatımızı kurabilecek kadar güce bir şekilde sahip olmuş isek. Veya sabrın, fedakarlığın zirvelerinde dolaşarak başkaları adına yapıvermeyi yeterli görüyorsak…
Örnekler vermeyi özellikle istemiyorum. Söylemleri daha somut hale getirebilir aslında. Ancak benim bakış açımdan izler taşıma riski var. Dahası, kendimizi aşamadığımız sürece duyduğumuz, gördüğümüz her ne kadar somut ve kapsayıcı olursa olsun, bize sadece BEN kadar ifade edebilecek.
Problemleri çözebilmek için bazı adımları takip etmeye ihtiyaç var. Bu konuda yapılan hatalar da çözümsüzlük kapsamında değerlendirilmeli. Sıralayalım o zaman.
Çözüm için öncelikle problemi görmeli. Nedense hatırıma geldi. Sanırım sekiz yıl önce idi. Serzenişimi; negatif söylemlere ihtiyacımız yok!“ diyerek susturmuştu bir dostum. Uzun süredir görüşemiyoruz. Merak ediyorum. Ne yapıyor acaba şimdi? Arayışım sürekli devam etti, ediyor, ilkeleri ilkelere ekleyerek yol alıyorum. Bu kadar gayrete rağmen serzenişlerimi hala durduramadığımı görüyorum. Ve, problemlerin de bir çığ gibi büyüdüğünü.
Gerek görebilmek ve gerekse en uygun çözümü bulabilmek, uygulayabilmek için referans değerlerimiz sağlam olmalı. Benzer hikayeler anlatılır durur, bilirsiniz. Yağ tüccarı fırıncıyı şikayet eder. Ekmeklerin gramajı düşüktür. Fırıncı kendisini savunur. Satın aldığı yağ paketlerini okka olarak kullanmaktadır. Yani yağların da gramajı düşüktür. Fırıncı masumane üretimini yapıyor olabilir. Ancak, sonuçtan sorumlu değildir.“ denilebilir mi? Hikayeden başka kriterler çıkarmak da mümkün. Referansımızın olması yetmiyor. Bize ait olmalı. Tüm duygularımız herhangi bir şüpheye yer vermemek üzere doyurulmalı. Ve, sürekli test edilmeli.
Problem görene aittir, çözecek olan da kendisidir. Aksini düşünmek anlamsız. İsterseniz deneyebilirsiniz ama başarmanız mümkün olmayacak. Ben denedim çünkü. Buna rağmen size „Durun!“ demem. Belki bazı şeyleri yanlış yapmış olabilirim. Siz de denemelisiniz. Çünkü sonuç size ait olmalı. Yol, sizin yolunuz. Hiçbir kimse benim/bizim gösterdiğimiz problemi çözmek üzere kılını bile kıpırdatmayabilir. Onların çok daha büyük uğraşları var.
Problemi, çözümünü bilmiyor veya gücümüzün yetmeyeceğini düşündüğümüz için göremiyor, görmek istemiyor olabiliriz. Veya bazı şeyleri öncelikleriz. Onları tamamladığımızda „Çözül!“ diyeceğiz ve çözeceğiz, inanırız. Belki de grupçuluk, anlayışsızlık, saygısızlık girdabında dönüp duruyoruzdur. Böylece ne problemi görebilmemiz ne de çözebilmemiz mümkün olmuyordur.
Biraz da çözüm konuşalım isterseniz. Çözüm nedir? Ama haftaya…























