Çantasını sırtladığında heyecanlıydı. Hayalindeki tatil köyüne yola çıkıyordu. Akşam saatlerinde dinlenme tesislerine varacaktı.
Rüyalarının tatil köyü ve sakin bir deniz onu bekliyordu. İçi içine sığmıyor, kendi kendine, böyle bir tatili hak ettin, diyordu. Her şey gönlünün dilediği gibi olacaktı. Valiziyle, çiçekli yoldan güzel kokularla tesislere kadar yürüdü.
Yol boyu farklı çiçekler dikkatini çekti. Her biri öyle güzel ki, tarif edilemezdi. Rüyalarını süsleyen, tatil beldesine gelmişti. Bulutların gölgesi havayı biraz olsun serinletti. Bir hafta değil burada yıllarca kalınırdı. Hatta insan burada şair olur, diye ekledi. Böyle bir mekânı düşünebileni tebrik etti. Kendi köyü aklına geldi ve üzüldü. Acaba köyü böyle bir tatil beldesi olamaz mıydı?
Müracaatta çiçeklerle karşılandı. Görevli odasını gösterdi. Odası tablo ve tarihi motifli kilimlerle donatılmıştı. Duvarlar boş değildi, resim yapıp asmaya çalışsam yer yok, dedi. Duvarlar sanki üstüne geliyordu. Rahatsız oldu ama yetkiliye söylemeyi düşünmedi.
Sabah kahvaltıdan önce denize hazırlandı. Geldiğinde balkonda kahvaltıyı yaparım, dedi. Eline deniz eşyalarının olduğu çantasını aldı. İki kilometre yürüdü. Kıyıya geldi, dalgalar boyunu aşıyordu. Bir tane ağaç görseydi o ağacın altında oturacaktı. Hey hat nerede her taraf kuruydu. Dalgaların sesi de olmazsa, kendini çölde hissedecekti. “Çöl denizi” dedi.
Dalgaların acıma hissi kalmamıştı. Korku dağları bekliyordu. Girebilirsin ama bir daha hışmımdan çıkamazsın, der gibiydi. Sıcak rüzgâr kum tanelerini suratına sarmış, bu durumdan bayağı rahatsız olmuştu.
Tatil köyü ve tatil sevinci… Çiçekli yollardan yoksun köyüm, dedi. Gözleri doldu ve sırtını uçuşan kumlara verip dalgaları gözetlemeye başladı. Bir fırsatını bulursa, bulanık da olsa hemen suya atlayacaktı.
Bulanık su, dalgalarla barışıktı. Sahil kirli, çöpler yığılıydı ve arasına dalgalar giriyordu. Ayrıca kumsalda pek kimse yoktu. Gözü şemsiye aradı fakat bulamadı. Öğleyin geçmişti, denizin keyfini yarın çıkarırım, dedi.
Deniz iştahı, kursağında kalmıştı. Acıkmış fakat denizin bu hali onu meşgul etmişti. Alışveriş için bir yer yoktu. Tekrar çöl denizi, dedi. Sabahtan beri onuncu defa çöl denizi, diyordu. Derdini de kimseye anlatamıyordu. Arkadaşı telefonda, gelmeyi düşündüğünü söyledi. Arkadaşına yarın bilgi veririm, öyle hareket edersin, dedi.
Tesislere geldi ve yetkiliye deniz her zaman böyle mi olur, dedi. Yetkili iklim değişikliği yöreyi ve denizi fena vurdu. Yapılacak bir şey yok, dedi. Yetkiliye iklim değişikliği, ağaçları da mı kesti, diyerek söylendi. Yorgundu odasına çıktı, duş aldı ve uyumak istedi.
Yemekten sonra, biraz dinlenmek için koltuğa uzandı. Az sonra davul zurna eşliğinde oyuncular geldiler. Ortalık kopuyor, oyuncular bağırıp çağırıyor. Davul zurna ortalığı yıkıyordu. Tatil köyündeki konuklar, gece boyunca gürültüden, ayaklanması gerekirken, ses çıkaranın olmaması tuhafına gitti.
Öğleye ancak kalkabildi. Sabah kahvaltısı bitmiş, dediler ve kahvaltıyı parasıyla yaptı. Deniz kıyafetlerini giyinip iki kilometrelik denize indi. Aynı ortam devam ediyordu. Biraz daha ileri gitti. Kumsalda gördüklerine inanamadı. Temeller eşilmiş yazlık lüks villalar yapılıyormuş. Her taraf o kadar pis ki, yürümekten çekindi. Çöl denizi, villaların çöp denizi olacaktı.
Kimsecikler yoktu, villaların bekçisiymiş yanına vardı. Bu ne iştir başka yer mi kalmadı kumsala villa yapılır mı? dedi. Bekçi aynısını düşünüyorum ama zurnanın son deliğiyim, dedi.
İki kilometre yürüdü ve eve geldi. Akşam olmak üzereydi. Davul, zurnacılar kurulmuş, oyuncuları bekliyorlardı.
Tatil köyü müzik, deniz ve çiçekler içerisindeydi. Sizi gönlünüzce bir tatil bekliyordu.
Hasan TANRIVERDİ























