Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Cuma, Aralık 5, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Yazarlar Hüseyin ERKAN

Çobanlıktan Profesörlüğe

Hüseyin ERKAN Yazar Hüseyin ERKAN
10 Kasım 2020
Hüseyin ERKAN
0
401
Paylaşma
5k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

Akdeniz’den kalkar sümbül baharı,

Kervan Kervan gider göçümüz bizim.

Gülnar taş ülkesi, kayrak diyarı,

Toprak mı gördü ki kıçımız bizim.

Mehmet BABACAN

İlçemiz Akseki’ye yaya dört – beş saat uzaklıktaki, dört yanı yüksek Toros dağlarıyla çevrili köyümüz Gödene’de geçti; tüm çocukluğum.

Yalnızca benim mi?

Sözgelişi “Plakçılar Kralı” olarak ünlü akrabalarımız, Coşkun Plak’ın kurucusu Hilmi Coşkun âbimizin de…

Kardeşleri Mehmet Coşkun, Ayhan Coşkun âbilerle, akranım Muhsin Coşkun’un da…

Yeri gelmişken söylemiş olayım; İstanbul Unkapanı’ndaki İMÇ Çarşısı’nda bulunan plakçı ve kasetçilerin çoğu bizim köydendir.

Bu ayrı bir konu… Başka bir yazıda anlatırım; “Plakçılar Kralı” ve halifelerini.

Asıl söylemek istediğim şu:

Yalnız benim değil, tüm başarılı ünlü girişimci köylülerimin çocukluğu da zorluklar içinde geçti. Bizler, beş – altı yaşından itibaren, her türlü işte anne ve babamızın yanında olduk. Gücümüzün yettiği her işi, yüksünmeden, şikâyet etmeden yaptık. Gerektiğinde oğlak güttük, gerektiğinde sığır…

Gerektiğinde bahçemizdeki sebzeleri suladık; gün geldi, meyveleri topladık.

Çeşmeden ibrikle, güğümle su da taşıdık; biraz daha büyüyünce ot da yolduk, çapa da yaptık, ekin de biçtik orakla.

Harman da sürdük düvenle; eşeğimizi, öküzümüzü de otlattık kırlarda.

Ve bu işleri zevkle yaparken, yanlış değil evet zevkle yaparken, çoğu zaman çorap da yoktu ayaklarımızda, çarık da…

“Demek ki potin, iskarpin, ayakkabı ya da çizmeniz vardı!” diyorsunuz, öyle mi?

İkinci Dünya Savaşı sırası ve hemen sonrasında, hangi köylümüz bulabilmiş ki, biz bulalım onları?

Çok sonradan çıktı; o ucuz lastik ayakkabılar.

“Daşdöven” nedir, bilir misiniz siz “daşdöven”?

Nerden bileceksiniz ki!

Bahar dahil, bütün bir yaz, çıplak ayakla taşların üzerinde yürümekten, tabanlarımızın altında yumurta büyüklüğünde bir çıban ya da yara oluşurdu. Onun adıydı “daşdöven”.

Arapça da değil, Farsça da… İngilizce de değil, Fransızca da… Öz be öz Türkçe, bileşik  bir sözcük… Baştaki “daş” bildiğimiz “taş”ın yöresel deyişi.

“Taşın döve döve oluşturduğu çıban, yara” anlamındadır. Her yaz, mutlaka olurdu; bu yara bende.

Ne mi yapardık?

Doktor nerde, hastane nerde!

Kim kaybetmiş de biz bulalım!

Ninem (babaannem) ve annem, şu bildiğimiz acı soğanı bir güzel haşlar ya da korlu sıcak külde pişirir, yaranın üstüne sıcak sıcak sarardı.

Benzer deneyimleri, Mersin’in Gülnar ilçesinin Eskiyörük köyünde, bir Yörük çocuğu olan Süleyman Bozdemir de yaşamış.

Üç aşağı beş yukarı, 1940’lı, 1950’li yılların köylü çocuklarının dağarcıkları, benzer anılarla doludur hep.

Bunca sözden sonra, çocukluğu deve, oğlak ve keçi çobanlığıyla geçen Prof. Dr. Süleyman Bozdemir’in bu konuda neler yazdığına bakalım:

“Gütmesi, bakması ne kadar zor olursa olsun, keçi köylünün ayrılmaz bir parçasıydı o zaman. En çok bizim gibi Toroslar’da yaşayan Yörük Türkmenleri için bu böyleydi. Dağlık yöre, en çok keçi yetiştirmeye elverişliydi çünkü. Keçi kılından yapılan koca koca keçeli çadırlar kurulur; zahire çuvalları, harar, heybe, torba, kolan, kuşak yapılırdı.

Evlerin ve çadırların tabanına serilen çullar ve halılar yine keçi kılından dokunurdu. Dağların kokulu otları ve makileriyle beslenen keçinin eti, sütü, yağı, peyniri köylünün önemli bir beslenme kaynağı olduğu kadar bir gelir kaynağıydı da. Köylü, keçisinden ayrılamazdı. Nitekim annemin ayrılmakta en çok zorlandığı hayvan keçileri olmuştu.”

Ne yazık ki, o güzelim hayvanları, “orman düşmanı” diye yutturdular halkımıza. Kimler, niçin yaptılar bunu, bilemiyorum ama başarılı da oldular.” Nerdeyse neslini tükettiler.” desem, doğru…

10 -15 keçimiz vardı bizim. Bir bakıma onlara borçluyuz beslenmemizi ve sağlığımızı. Onlar sayesinde süt ve yoğurt da eksik olmadı evimizden; tereyağı, ayran ve “keş” dediğimiz lor peyniri de…

Ya eti, ya eti!

Var mıdır, keçi eti gibi lezzetli bir et?

Her yıl, erkeklerinden bir ikisini keser; taze taze yer, kalanını kavurma yapar saklardık. Bazı yemeklere bir-iki kaşık kavurma atardı annem! Öyle iştahla yerdik ki, kavurmalı yemekleri!

Bir zamanlar, kentli ya da kent kökenlilerin burun kıvırdığı keçi eti gibi, keçi sütü ve keçi peyniri de bir kıymete bindi ki şimdi; sormayın gitsin!

Devran nasıl döndü bakın: Bizim çocukluk ve gençlik yıllarımızda her türlü keçi ürününe küçümseyerek bakanlar,  şimdi de keçi eti ve keçi peyniri yemekle övünüyorlar.

Emekli Dekan Profesörümüz Süleymen Bozdemir’i dinleyelim biraz daha:

“Çocukluk günlerimin çoğu yalınayakla geçti dersem, abarttığımı sanmayın. İlkokula gidinceye kadar, bizim hiçbirimiz, hayvan yününden ya da lastikten yapılmış ayakkabı veya çizme giymedik. Babamın kendi eliyle yaptığı çarıkları ki, biz ona “edik” derdik, giyerdik. Çarıklar da fazla ömürlü olmazdı. Parçalanır, atılırdı. Kalırdık yine yalınayak. İlkokul ikinci ve üçüncü sınıfa geçtiğim yılın yazında davar çobanımız “Süllü Dayı” idi. Topal Hasan dayının oğlu sınıf arkadaşım Mehmet Turan ile yaz aylarında yalınayak oğlak gütmek zorunda kaldığımı hatırlıyorum. Ayaklarımın altı tıpkı bir gön gibi olmuştu. Artık hiçbir şey hissetmez hale gelmişti.”

Yine bir sonbaharda dayısı oğlu Yusuf’la çobandır dağlarda. Lastik bir pabucu vardır. Geceyi de dağlarda geçirirler. Havalar iyice soğumuştur. Âbisinin bir pardösüsü vardır. Onu örter, uyumadan önce üstüne, yorgan yerine. Ayakları açık kalır ama!

Üşüdüğü için ateşe yakın yatar hep. Bir gece, farkına varmadan ayaklarını iyice sokar sıcak külün içine. Lastik pabuçlardan biri ateş alıp yanmaya başlamasın mı? Zor kurtarır; ayağını ve kendini yanmaktan.

Sonuç mu? En az iki ay boyunca yarısı yanık bir lastik pabuçla çobanlık yapmak zorunda kalır. Kimsenin aklına bir çare gelmez. Kolay mı, en ucuzu bile olsa yeni bir pabuç almak? Çoban Profesörümüz, şöyle bitirmiş; bu anısını:

“Ve ben hiç şikâyet ettiğimi hatırlamıyorum. Dikenler ayağıma batar, bastığı yerde iltihaplar oluşurdu çoğu zaman. Anam pise ve katran sürer, ya da pişmiş soğan sarar, iltihabı söktürmeye çalışırdı. İlaç mı bildiğimiz, bulduğumuz var? Şimdi düşünüyorum da, zamane çocuklarıyla kendimi kıyasladığımda, ne kadar da sabırlı, fedakâr ve uysal bir çocukmuşum!” (1)

Yoktu, birbirimizden farkımız, sevgili profesörüm! Annelerimiz, babalarımız nelere nelere katlanıyorlardı da şikâyet etmiyorlardı ki hiç. Dolayısıyla şikâyet etmeyi öğrenmedik; biz büyüklerimizden.

Aksine, karşılaştığımız her zorluğa katlanmayı, her engeli kendi gücümüzle aşmayı, her sorunu kendi yeteneğimizle çözmeyi öğrendik onlardan. Bize bıraktıkları en değerli mirastır bunlar.

Öyle olmasaydı, ne sen orada olabilirdin; sevgili Bozdemir, ne ben burada…

Var mı, bu yoruma bir itirazın?

ŞAİR VE YAZAR MEKTUPLARI

Oturup dinlenmeden, birikimlerini arka arkaya kitaplaştıran dostlarımdan biri de Ahmet Köklügiller. Köylü çocuğu ve Düziçi Köy Enstitüsü kökenli bir öğretmen O da…

Uzun yıllar Anadolu ve İstanbul’da ortaokul ve liselerde Türkçe-edebiyat öğretmeni olarak çalışırken, kalemi hiç bırakmadı elinden: Varlık, Türk Dili ve Ilgaz başta olmak üzere, birçok dergide yazdı sürekli.

Daha sonra kitaplaştırdı ürünlerini: Birkaç ay önce almıştım, 41. eseri “Güldüren ve Düşündüren Şiirler” adlı antolojisini. Şu anda, 42. kitabı var elimde: “Şair ve Yazar Mektupları”…

Orhan Kemal, Yaşar Nabi Nayır, Yaman Koray, Hasan İzzettin Dinamo da var; Ceyhun Âtuf Kansu, Hasan Hüseyin Korkmazgil, Hâlim Yağcıoğlu da… Fakir Baykurt, Necati Cumalı, Talip Apaydın da var, Azime Korkmazgil, Ömer Âsım Aksoy ve Hüseyin Erkan da…

Her mektup birşeyler öğretiyor; birşeyler düşündürüyor insana. (2)

 

Hüseyin Erkan

                                                                                            huseyinerkan@dilemyayinevi.com.tr

1.Bir Yaşam Öyküsü, Eğitime ve Bilime Adanmış Bir Ömür: Prof. Dr. Süleyman Bozdemir, Karahan  Kitabevi, Adana 2018, İletişim: Tel: 0535 694 25 47,suleyman.bozdemir@hotmail.com

2.Yazar ve Şair Mektupları: Ahmet Köklügiller, Baygenç Yayıncılık, 2020 İstanbul,

İletişim: 0242 52253 58, alanyaguncel@gmail.com; Yazar: 0544 591 46 49

Paylaş
Etiketler: ÇobanlıktanProfesörlüğeŞAİR VE YAZAR MEKTUPLARISüleymen Bozdemir
Önceki Yazı

Onun Adı Rıdvan’dı…

Sonraki Yazı

Şükranca Düşündüğüm ve Yaptıkları

Hüseyin ERKAN

Hüseyin ERKAN

İlişkili Yazılar

Biz Ne Güne Duruyoruz Burada
Eğitim

Sevdiğim Öğretmenelerimin Pek Çoğu Köy Enstitülü Hep

30 Kasım 2025
5k
Biz Ne Güne Duruyoruz Burada
Eğitim & Kültür

Tam 107 Yıl Önce, Ne Diyor Ziya Gökalp?

23 Kasım 2025
5k
Biz Ne Güne Duruyoruz Burada
Eğitim & Kültür

Hayvanlarımızla Birlikte Bir Aileyiz Biz

09 Kasım 2025
5k
Biz Ne Güne Duruyoruz Burada
Hüseyin ERKAN

En Büyük Eksikliğim

03 Kasım 2025
5k
Sonraki Yazı

Şükranca Düşündüğüm ve Yaptıkları

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

05 Aralık 2025
Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025
Ve Bilirsin

Ve Bilirsin

05 Aralık 2025
Yaşlı Adam Yanıyor

Yaşlı Adam Yanıyor

05 Aralık 2025
Yörüklerin Harika Öğütleri

Yörüklerin Harika Öğütleri

05 Aralık 2025
Sen veya Sizlere

Sen veya Sizlere

04 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,

Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap