Yolumuz antikacılar çarşısına uğradı. Antika eşyalar, hep ilgimi çekmiştir. Onların hikâyesini bilmesem de özelliklerini öğrenmeyi uzun zamandır arzulardım.
Vadideki yerleşim yerinde, çinili vazolara rastlanmıştı. Asya göçmenlerinin alıp başka yerleşim yerlerine taşıdığı bu eşyalar bir şekilde korunmuştu. Çadırları süsleyen çinili vazolar günümüze kadar gelmiştir.
Göçebeler yapılan eserleri tahılla değiştirirdi. Böylece bu eserleri günümüze aktarmış olurlardı. Mutlaka günümüze kadar gelmeleri kolay olmamıştır. Göçebelerin eline geçenlerin güvenlikli kalması zor olmuştur. Çeteler göçebelerin çadırlarına ulaşmış olsalardı, bu tür eşyalar yok olabilirdi.
Yazma eserlerin de hikâyesi çok ilginçtir. Eserin yazılması yılları almıştır. Fakat su ve nem gibi düşmanı çok olduğu için çağları yara almadan atlatması mümkün olmamıştır.
Uzun bir koridor ve camekanlı dükkanlar. Dükkânların içindekiler tamamen antika eşyalar. Baktığında bir şey anlamıyorsun. Çünkü bu tür eserlerle de hiç karşılaşmadın.
Dükkânın birine girip öğrenmek istediğin eserin hikayesini satıcıdan dinleyeceksin. Başka şansımızın olmadığını görünce, satıcıdan rica edelim ve zamanı elverdiği kadarıyla anlatsın.
Kararımızı uygulamak üzere, ikinci dükkâna yaklaştık. Satıcı ilgimize memnun oldu.
Kardeşim, önümüzdeki hafta, sosyalden öğrencilerle “Antika eser” konusunu değerlendireceğim. Antika eserin özellikleri ve bugüne kadar gelmesinin hikâyesini konuşacağım. Mümkünse sizin bize vereceğiniz bilgiler öğrencilere esas olacaktır.
Kardeşim teşekkür etti. Antika ticareti zor mu? Eserlerin yer değiştirmesinde muhtemel problemi nasıl aşıyorsunuz? Satıcı “Yanınızdaki çinili vazoyu ve duvardaki tabloyu ele alalım. Eserlerin hepsinin kesin bir hikâyesi olduğu doğrudur. Satıcı açıkladıkça çok şaşırdık. Çünkü gerçekten zorlu iptidai göçebelerden kurtarılarak yerleşim yerlerine ulaştırılmışlar.
Çinili vazo, akıncıların Anadolu’ya taşıdığı bir eser. Bu eseri gündelik hayatlarında büyük bir ihtimalle kullanmışlardır. Uzak doğudan gelenlerin bir kısmı, mal karşılığı değişim olarak geldiği için güvenliği daha kolay olsa gerektir.
Bu eserler dikkat ederseniz şah gibi çevresine hükmeder. İlgiyi üzerine çeker. Renklerinin parlaklığı, yapılışındaki ahenk, düzen ve çiçeklerin konumu inanılacak gibi değil. Sanki yıllarca düşünülerek ilmek ilmek işlenmiş, işte antika! bu demek.
Duvardaki tabloya gelince, korunması daha zor. Çünkü rutubetten de bozulma ihtimali fazla. Tablo Mona Lisa değil ama aşağı kalır yanı yok. Yağlı boya şaheseri. Kadının gözlerindeki canlılık ve farklı bir bakış. Satıcı anlatırken, kadın bizimle fısıldaşmak istiyor gibiydi. Belki de satıcıyı şikâyet etmek isteyecekti. “Karışık eşyalar arasında kaldım. Çok sıkıldım. Bir köşkün duvarında şarkılar söyler mutlu olurdum. Antika eşyaların hikâyesini dinlemek ve bu tür eşyalar arasında kalmaktan çok yoruldum,” der gibiydi.
Bize bu denli güzel ve hayran bırakan dükkân sahiplerine teşekkür edip ayrıldık. Antika merakımız adına, iki dükkândan ancak iki saatte çıkabildik. Çok değerli antikaların hikâyesini dinledik. Antika denilince ne kadar farklı özelliklere sahip olduklarını da anladık.
Kardeşim bir velimize “Antika adam” boşuna demiyorlarmış. Adamın eni ve boyu eşit, ellerinin derisi kösele gibi. Ustalıkta kullandığı aletler, normalin üç katı büyüklükte. Eline çekiç yerine, balyozu alması örnek verilebilir. Kardeşimin örneğine çok güldük.
Antika çarşısını bu şekilde bir ayda gezemeyiz. İki dükkândan çok şey öğrenerek eve dönüyoruz. Kardeşim “Burayı görmekten şanslıyım,” dedi.
Kardeşim öğrencilerine de antika eşyayı anlatacaktı.






















