Yüce Rabbim(cc),bizlere çok harika, nereye baksak güzelliklerle dolu; sayısız matematik, kimyevi, fiziki, astronomik vb. mucizelere sahip bir “Mavi Gezegen” lütfetmiş. Yerin altını ve üstünü nimetlerle donatmış. Hepsini bitki ve hayvan varlıkları ile birlikte istifademize tahsis etmiş.
1– Peki insan denen gözü doymaz/sorumsuz/çıkarcı/nankör/egoist yaratık bunun kıymetini bilmiş mi? Şükretmiş mi? Korumuş mu? Hayır, aksine bu lütfa hoyrat davranmış, tahrip etmiş, kendi sonunu hızlandırmış ve bir de yaşamak için başka gezegenler aramaya başlamış.
2– Birçok ilim adamına göre; dünya canlı bir varlıktır. (GAİA). Kendi kendini tamir edebilir, geliştirebilir daha güzel hale getirebilir. Yeter ki bizim vahşetimiz olmasın. Nitekim corana salgını sebebiyle evlere kapandığımız dönemde, tabiatın kendi kendini yenilediğini, tamir ettiğini gördük. Kaldı ki Kuantum Fiziği geliştikçe, bu gerçek çok daha detaylı biçimde ortaya çıkmaktadır. Kâinatta her şey hareket halindedir. Atomun dışı enerji içi bilgi doludur. Bitkilerin de hafızası, duyguları, sevinç ve korkuları vardır ve birbirleri ile temas halindedirler. Canları yanmakta, çığlık atmaktadırlar. İltifattan, güzel sözlerden, güzel müzikten etkilenmektedirler. Yer değiştirince strese girmektedirler.
3– Dünyamız; ısının artışı/tabiat şartları ve iklimlerin değişmesi/kuraklıkların artması/su sıkıntısının çoğalması/buzulların erimesi/çok sayıda bitki ve hayvan neslinin ortadan kalkması/hava ve su kirliliğinin maksimum düzeylere gelmesi vb. birçok uyarı ile bizi ikaz etmektedir. Ama ne insanlar ne de ABD, Rusya, Çin, Fransa, Almanya, Japonya gibi (güya) gelişmiş ülkelerin umurunda olmamaktadır. Türkiye’miz de bu suçluların içinde yer almaktadır.
a- Kıyıların peşkeş çekilmesi, tarım arazilerini imara açılması, plansız ve tabiata zarar verecek şekilde düzenlenen HES, maden arama, yol, köprü, hava alanı vb. izinler (bir kısmı şerefsiz hainlerce düzenlenen) orman yangınları/imar rantı yolsuzlukları/deniz, göl ve nehirlerin hoyratça kirletilmesi/tarım ve sanayideki aşırı su israfı/yer altı sularının israfı/geri dönüşümün mecbur kılınmaması/kanalizasyon ve arıtma sistemlerinin çok yetersiz kalması/kaçak ağaç kesimleri/meraların yok edilmesi/naylon faciası/insanlarımızın; ormanları, piknik alanlarını, deniz ve akarsuları vahşice ve hoyratça kirletmesi/fabrikaların, kaloriferlerin, egzozların havayı zehirli hale getirmesi (2019 yılında hava kirliliğinden ölen bebek sayısı 500 bindir.) Tarım plânlamasının olmayışı, toprak erozyonlarının önlenmeyişi (Bir cm toprak ancak 4OO yılda oluşmaktadır. ) Yenilenebilir enerjinin(güneş, rüzgâr) halâ belirli düzeye getirilmemesi, katı yakıt hâkimiyetinin devam etmesi, sağlıklı çöp depolama alanlarının tesis edilmemesi, her tarafın asfaltla kaplanması(yağmur suları israf olmaktadır. Yeraltı sularına bir yararı olmamaktadır ve barajlara gitmemektedir.) Son denemde 1,5 milyon ton beton ve asfalt dökülmüştür. Son 60 yılda 70’den fazla göl kurumuştur.(Sadece Konya’da 360 obruk mevcuttur.) vb. sayısız ihaneti sergilemekteyiz.
b- Olayın bir başka korkunç boyutu da inanılmaz ölçüdeki israftır. Ülkemizde günde 4 milyon ekmek israf edilmektedir. Üretilen 49 milyon ton meyve ve sebzenin 19 milyon tonu çöpe gitmektedir. (Değeri 300 milyar TL’yi bulmaktadır ve 87 milyon ailenin bir aylık geçim gideri toplamına eşittir.) Dünyadaki israf toplamının 1 trilyon dolar olduğu ifade edilmektedir.
c- Su ve gıda israfı önlense, Dünya’da hiç aç kalmayacak; herkes suya kavuşabilecektir. Çevre kirliliği de azalacaktır.
4-Tüm insanlık için, “Yenilenebilir ve Adaletli Dağıtım Ekonomisinin Gerçekleştirilmesi” ve “Güvenli Yaşam Alanlarının Sağlanması” için ciddi ve acil çalışmaların yapılması zarureti vardır. Ozon tabakasının incelmesi, iklim değişiklikleri, okyanusların asitlenmesi, naylon yığınları ve petrol atıkları ile kirlenmesi, her tarafı kaplayan kimyasal kirlilikler, bozulan nitrojen ve fosfor döngüsü, temiz suların azalması, tarım alanlarının azalması ve kirlenmesi, biyoçeşitlilik kayıpları, hava kirliliğinin tehlikeli boyutlara ulaşması vb. küçümsenecek tehlikeler değildir. Birazcık sorumluluk duygusu insan ve vatan sevgisi, inancı olan herkese büyük görevler düşmektedir.
a) Mevcut tarım alanlarını, ormanları, tüm su kaynaklarını korumalıyız. Havayı kirletmemek için tedbirler almalıyız. Rant hesaplarından, çıkarcılıktan vazgeçmeliyiz. Yöneticiler olarak kimseye taviz vermemeliyiz. Betonlaşmanın önüne geçmeliyiz özellikle depreme dayanıklı binalar inşa etmeliyiz.
b) Hepimiz; vatandaşlar, kurumlar, öğrenciler, camiler ve cemaatler, şirketler olarak 83 milyon kişi, “ağaç dinme seferberliğine” girmeliyiz. Yeşili her yerde(balkonlarımız dâhil) hâkim kılmalıyız. Bu arada sadece çam değil zeytin, kestane, ceviz, badem, fıstık, ıhlamur, değişik meyvelere öncelik vermeliyiz.
c) İsrafın her türlüsünden kaçınmalıyız. Çevremizi hiç kirletmemeliyiz.
d) “Yeraltı Suları Kanunu” çıkarılmalı, çekilen suyun bedeli tahsil edilmelidir. Böylece su israfı önlenecek, geri dönüşüm sağlanacak, tarımda damlama sistemi uygulaması genişleyecektir.
ÖNEMLİ NOT: İzmir büyük bir felâket yaşadı. Hepimizin başı sağ olsun. Yüce Rabbim(cc) vefat edenlerin makamını Cennet etsin. Yaralılarımıza şifa versin. Tüm depremzedelerin yardımcısı olsun. (Gelecek hafta bu konuda geniş bilgiler vermek istiyorum.)