15 Ağustos, 2012 tarihinde sevgili dostum Cevat Güleç ve Velittin Küçük ile ilgili,”Kocaman yürekleri olan adamlara” başlığı ile şunları yazmışım.
Bugün iki dostumdan söz edeceğim.
Hayatlarında kocaman başarıları olan…
Kocaman yürekleri olan…
Kocaman vicdanları olan…
Kocaman ahde vefaları olan…
Kocaman kocaman adamlar olan…
Hayatlarının en önemli dönüm noktalarında olan…
Hayatlarında bugüne kadar binlerce insana iş sağlamış olan…
Bölgemizin büyümesine ve ülke ekonomisine katkı yapmış olan…
****
Onlar için ‘mesafeli’ derler…
Mesafeleri kendilerini korumak içindir…
Onları tanımak için dokunmak gerekir.
Dokunmadan, kocaman vicdanlarını ve yüreklerini bilemezsiniz…
Her ikisi de Karadeniz gibidirler…
Çabuk kabarır, çabuk durulurlar…
Ama yakından tanımak gerekir iki kocaman adamı…
Aynı Karadeniz gibi…
Nasıl Karadeniz’i anlamak için bilmek ve tanımak gerekirse, iki dostumun da yüreklerini yakından bilmek gerekir…
Dokunmak gerekir ta yüreklerine…
Tanımak gerekir; yüreklerindeki yalnızlıklarını, acılarını, kederlerini, hasretliklerini…
Yüreklerindeki paylaşımı, yüreklerinin büyüklüklerini…
****
Ve bu iki adam gibi adamlar benim dostlarımdır…
Onların dostlukları ile gurur duyarım…
‘İyi ki, dostlarım olmuş, iyi ki tanımışım’ derim..
Kocamanlardır, yanlarında kaybolurum…
O kocaman adamların yürekleri, kendilerinden de daha büyüktür, daha cüsselidir.
****
Şimdi bu dostlarımdan biri kemoterapi tedavisi görüyor.
Çağımızın vebası hastalığını yenecek biliyorum.
Yeniden yollara düşeceğiz sevgili dostlarımızla…
Sinop’a gideceğiz. Konuşulmuş ama hayata geçiremediğimiz projemize başlayacağız.
Karadeniz’in yeni Safranbolusu olabilecek Boyabat’ta eski evlerden alacağız.
Restore ettireceğiz.
Konuklarımızı orada ağırlayacağız.
Yeni Safranbolu olacak Boyabat’ın yeniden yapılanmasında tuzumuz olacak…
****
Merak ediyorsunuz bu dostlarımı…
Biri Velittin Küçük…
Diğeri Cevat Güleç…
Yıllar önce yolları keşişti…
Çok uzun yıllar yol arkadaşlığı yaptılar.
Şimdi o dostlarımdan biri Cevat abi kemoterapi tedavisi görüyor. Yenecek bu amansız hastalığı…
Şimdilik kocaman morale ihtiyacı var…
Velittin Başkanımla bugün Cevat Abi’yi evinde ziyaret edeceğiz.
Hasretleri, hastalığını, siyaseti konuşacağız.
Kelimelerin bellerini kıracağız…
****
Biliyorum Cevat abi, telefon numaranı da değiştirdin…
Kimsenin bilmesini istemiyorsun, yakalandığın amansız hastalığı…
Ve kızıyorsundur, ‘neden ben’? diye…
Bunu da hayatın bir imtihanı olarak düşün…
Sen ki ne imtihanları aştın..
Ne tehditlere, ne şantajlara papuç bıraktın…
Kocaman yüreğinle parçaladın dağıttın, kurulan tezgahları…
Şimdi de hayatın karanlık dehlizlerinde karşına çıkan hastalığını yenecek ve aramıza döneceksin.
Ve sen yeniden yollara düşeceksin…
Yarım kalmış her şeyi tamamlayacaksın.
Hadi be Cevat abi, biraz daha moral…
Biraz daha cesaret…
O çok sevdiğin sofraları dostlarınla yeniden kur…
Tam zamanıdır…
O çok sevdiğin Türk Sanat Müziği’nden parçaları seslendir.
Geçti sevdalarla ömrüm ihtiyar oldum bugün
Ak pak olmuş saçlarımla bir karar oldum bugün
Bir muhabbet neşesi ile
ilkbahar oldum bugün
Ak pak olmuş saçlarımla bi karar oldum bugün
****
Sevdiklerinle, dostlarınla, hayallerini gerçekleştirmek için yen hastalığını ve dön aramıza…
Hadi bekliyoruz…
Sakına bizi yanıltma…
Sevdiklerini, dostlarını üzme olur mu? Şimdi asıl imtihan günü…
Sana kurulan kirli tezgahları dağıttığın gibi, hastalığını da yener ve aramıza dönersin, biliyorum. Bunu yapabilecek gücün de, yüreğin de var…
Yılgınlığa gerek yok…
Yaşanacak daha çok şey var be Cevat abi…
Üç yıl önce üç yıl sonra…
Üç yıl önce bu satırları yazmışım…
Hastalığı ile üç yıldan fazla savaştı…
Yenik düştü abi, dostum, hemşerim.
Hayalleri ile, hasretleri ile, eksik bıraktıkları ile…
Ve ben iki önemli dostumdan birini yitirdim.
Dağ gibi Cevat abiyi yitirdim.
Son zamanlarında nasıl acılar çektiğini yakından biliyorum.
Yendim derken hastalığını, yeniden umutsuzluğa düştüğü anları biliyorum.
****
Bir hafta sonu Bodrum’a gidecektik.
Karar vermiştik.
Cesaret edemedik Velittin Başkanım ile…
Ya orada birşey olursa…
Çocuklarına, ailesine nasıl hesap verirdik.
Erteledik…
Keşke ertelemeseydik, yapmak istediği o şeyi yapabilseydik.
Sonucu ne olursa olsun, eksik göndermeseydik..
Affet bizi abim…
****
Dostlar, arkadaşlar, abi bildiklerimiz bizim kapılarımızdır.
Zor günlerde, başımız darda olduğunda, hasbehal eylemek istediğimizde, acısını, sevincini paylaşmak istediğimizde, iki lafın belini kırmak istediğimde, tatile çıkmak istediğimizde, günlük siyaset konuşmak istediğimizde, kapılarını çaldığımız dostlarımız vardır.
Ve ben şimdi çok önemli bir kapımı yitirdim.
Abim, dostum, arkadaşım Cevat abimi yitirdim.
****
Canım abi hoşça kal…
Mekanın cennet olsun emi…
Cenazesini görseydin, ne kadar çok sevildiğini yakından görürdün…
Miting alanı gibiydi caminin avlusu…
Haber alan sevdiklerini, dostların, arkadaşların, çalışanların, sevenlerin, çok şey yaptığın hemşerilerin cami avlusundaydı.
Son görevlerini yapmak için gelmişlerdi.
****
Abim, hayatımdan bir kapı eksildi.
Hemde kocaman bir kapı…
****
İnsanın hayatından kapıların eksilmesi ne büyük acıdır, be abim…
Kapıların cennete açılsın…
Buluşmak üzere…
Hoşçakal…
Son söz: Dostlarınız mücadele ediyorsa amansız hastalıklarla onları kapıların açılmasını bekletmeyin olur mu? Kapılarını çalın… Dostluklar kapıları açmak için vardır, yoksa kapalı tutmak için değil…


















