Daha bardağa dökülmeden bir “Ah!” etti çay. Ya da bana öyle geldi. Bana “Derdini bana seslice anlatıyorsun, tek başınasın diye kimsenin duymayacağını mı sanıyorsun” der gibi geldi.
Şikâyetçi hali beli oluyordu. Kaç gündür derdimi dinliyor. Ona garip gelen şey benim o konuşmaları sesli yapmam. Belli ki çayın buna aklı ermiyor. Bilmediği bir şey daha var. Milyonlarca insan kendi kendine içinden konuşur normal olur, biri konuşur farklı olur.
Ben ona içimi dökmekten vazgeçmeyeceğim. Hem de sesli. Mecbur alışacak buna. İçinden konuşan o kadar kişi normal, ben sesli konuşunca tuhaf öyle mi?
Bak çay! Ben en azından hile yapmıyorum. Neyim var neyim yok döküyorum ortaya. Sen alışık değilsin diye huyumu değiştiremem. Ne demiş eskiler? “Huylu huyundan vazgeçmez.”
Buna benze başka sözler de var.
Mesela:
“Huylu huyunu teneşirde bırakır.”
“Can çıkar huy çıkmaz.”
“İnsan yedisinde neyse yetmişinde de odur.”
Şimdi anladın mı beni çay.
Seni muhatap aldım derdimi döküyorum, sen bana tuhaf tuhaf bakıyorsun.
Asıl içinden konuşanlardan kork sen. Ne niyeti belli, ne ne değdi.
Anlaşıldı, sen beni bu gece dinlemek istemiyorsun.
Ben de anlatıyorum boşu boşuna.
Çay nereden bilecek bunları?
Cahillik işte.





















