Sevgili okurlarım. “Bir Eylül Gününün Dünya Barış Günü” olması nedeniyle, gününüzü kutluyor, bazı hususları dillendirmek istiyorum.
Bilinen bir gerçek vardır, oda insanlar devletleşmeye başladığı günden beri, çeşitli zaman ve tarihlerde savaştılar. Bu günde savaşmaya devam etmektedirler. Dünya tarihine baktığımızda, en büyük insanlık vahşetinin meydana geldiği 1 Eylül 1939 yılında, Almanya’daki Nazi yönetiminin, Polonya’yı işgaliyle başladığını görmekteyiz. Bu işgali müteakip, meydana gelen savaş, 1945 yılında bittiğinde Avrupa’nın birçok yerleşim yerlerinde, elli milyon ölü, milyonlarca yaralı, sakat ve moloz yığını haline gelmiş kentlerle birlikte, acılı yürekler ve gözü yaşlı analar bırakıldığı bilmektedir. Bu çirkin emperyalist paylaşım savaşının başlangıç günü olan, 1 Eylül günü Birleşmiş Milletler kararıyla “Dünya Barış Günü” olarak kabul edilmiştir. Gerilerde bırakılan bu acıları bir daha unutulmamak üzere, bütün İnsanlığın barış ve huzur içinde yaşaması adına sahip çıkılması adına, üzerimize düşeni yapmalıyız. Eğer bizler üzerimize düşeni yapmadığımız taktirde, bu gibi kan emici canilerin, insanlık haklarını hiçe sayarak dünyanın birçok ülkesini kasıp kavuracak ve unutulmayacak kötülükler yapmaya devam edeceklerdir.
Bu gibi sapık düşünce sahibi içinde olanlar, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta barış, dünyada barış” ilkesini, hatırlamaları gerektiğini akılarından çıkarmamalıdırlar. Eğer bu ilke akıllardan çıkarıldığı ve unutulduğu pozisyonuna düşülürse, dünyamızı yaşanmaz duruma getiren güçlerin, kendi çıkarları söz konusu olduğunda, insanların demokratik haklarını hiçe sayarak, evrensel değerlerine daha çok saldırıda bulunurlar.
Sevgili okurlarım, Amerika’ nın 20 Mart 2003’de Irak’ı işgal etmesiyle başlayan, işgal ve iç karışıklık hareketleri, Gürcistan, Suriye, Libya, Tunus ve şimdide Afganistan’la devam etmektedir. Belki yarın bir başka ülke, bu bilinmez tuzağın içine düşürülecektir. Sizlerin bu tehlikeli oyunları görebilmeniz için dikkatiniz çekmek istiyorum. Ülkemizi bile bu batağın içine sürüklemek için 45 yıldır terörle mücadele ettirmektedirler. Bu yetmemiş gibi birde 15 Temmuz 2016 yılında Başımıza Feto darbesini sarmaya kalktılar. Bu darbenin atlatılmasında kahramanca savaşan Atatürkçü subay ve askerlerin, polisimizin ve halkımızın desteği sonucunda atlatmış bulunduk. Terör belası ve Feto belası nedeniyle, yıllardır acılar çekilmekte ve gözyaşı dökülmektedir. Bu terör belası aynı zamanda, dünya barışını da tehdit etmektedir. Bu duruma karşı duyarsız olan bazı devletler ne hikmetse, var olan teröre gizliden gizliye destek vermektedirler. Hâlbuki gerçekçi düşünüldüğünde, bilginin hızla yayıldığı, özgürlükçü demokrasinin giderek önem kazandığı dünyamızda, insanların huzur ve güven ortamı içinde yaşamaya hakları vardır. O nedenle, şiddete ve teröre karşı güç birliği yapılması gerekmektedir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi “Yurtta barış, dünyada barış” ilkesine uyulmalıdır. Dünyanın çok hassas bir coğrafyasında yer alan ülkemizin, her hususta dünya barışının da teminatı olduğu, hiçbir zaman akıllardan çıkmamalıdır. Ülkemizi yönetenlerin dış politikalarında, milli çıkarlarımız yanında, hassas bir bölgede olduğumuzun önemine binaen, kusursuz hareket etmelerinin de bilinmesinde, fayda vardır diyorum. Çünkü Kafkaslar, Balkanlar ve Ortadoğu gibi dünyanın en sorunlu ve çatışmaların yaşandığı bir bölgede yer almaktayız. Bizim temel felsefemiz, Cumhuriyetin kurulduğu günden beri, bütün anlaşmazlıkları karşılıklı anlayış ve hoşgörü içinde diyalogla çözmekten yana olunmuştur. Hiçbir kimsenin ırkına, diline, dinine, kültürüne bakarak, herhangi olumsuz bir tavır takınılmamalı ve uygulanmamalıdır. Bu nedenle, barış ve istikrar ortamını bozucu, bölgesel anlaşmazlıkların, şiddet ve terör hareketlerinin önlenmesi gerekmektedir.
Sevgili okurlarım, bir başka önemli konuda da, açlıkla mücadele edilmelidir. Çevre sorunlarına duyarlılık göstererek, gereken çözüm bulunmalıdır. Bu hususta herkesin üzerine düşeni yapması ve bu sorumluluğu taşıması gerekmektedir. Dileğim odur ki, “1 Eylül Dünya Barış Günü” bir daha kapitalist ve emperyalist devletler tarafından hatırlanır. İnsanlarda, her türlü işgallerden ve terörden arınmış bir dünyada, mutluluğa, huzura, sevgiye, hoşgörüye, kardeşliğe ve evrensel barışa birlikte kucak açmış olurlar. Bu dileklerimle düşüncelerimi tamamlarken, dünyanın neresinde olursak olalım, savaş olmasın, çocuklar ölmesin, barış içinde yaşasın diyorum.
Saygılarımı sunuyorum.
Mürsel ADIGÜZEL
Eğitimci Yazar Şair





















