Cereyan, sahibini tanımadı, eve acımadı. Bir anda yaktı küle çevirdi. Işık veriyor diye sistem kurulduğunda, her taraf aydınlanmıştı. Aydınlattığı gibi de yakıp yıktı ve ailemizi evsiz bıraktı.
Bir düğmeyle, ışığa kavuşuyorsun. Fakat bu pratikliğin, içimizi de çıra gibi yakacağını bilemiyorsun. Öyle bir yakma ki dur dedik durmadı, yapma yazık dedik, dinlemedi.
Çatı çöktüğünde bağlantı yerleri de yanmıştı. O anda elektrik, seni bir daha eve sokmayacağım, dedim. Üç yıl geçti, ev için taş üzerine taş koyamadık.
Çadıra sığındık, iki çadırı üst üste yerleştirmek suretiyle kışı hasarsız geçirmeye çalışıyoruz. Yağmur ve kar başımıza yağıyor ama evsizliği, böyle bir iklimde yaşamanın zorluğunu çekiyoruz.
Nasıl bir anlaşma ki evimizi, kurtaramadık. Teknik elemanmış geldiğinde, “cereyan,” dedi. Günaydın biz de kuzineden çıkan bir kıvılcımın yaktığını biliyorduk. Bu durumda bizim bir hatamız varsa cezamızı zaten çekiyoruz. Yoksa evimiz için yetkililerden yardım bekliyoruz. Çünkü böyle yangın canavarını biz bağlamadık ki.
Bu yıl da evsiz kaldık. Üç yıldır dilimizde nakarat oldu. Nasıl yaktığını teknik olarak açıklayan yok. Evin yanması sırasında iki ineğimiz bahçedeydi. Tesellimiz can kaybının olmamasıydı.
Elektrik bir an geliyor, yakıp geçiyor. Kurtarmaya gücün de yok zamanın da. Aradığımız ışıktı. Bu ne yaptı, önüne geleni yaktı. Evin bölümlerini de aynı anda alev topuna döndürdü. Yapılacak olan seyretmekti. İnsan haber verir ki yaptığınıza karşılık burayı yakacağım, derdi.
İnsanın yaşamında çeşitli değişimler gerçekleşirmiş. Bizim hayatımızda da değişim en olumsuz şekliyle gerçekleşti. Çadıra muhtaç etti. Bu yıl da çadırdayız, demek zorundayız. Bu konuda duygularım hiç de iyi değil. Sormadan ciğerimizi yakıyorsan, seni bir daha kapıma da sokmayacağım, kısasa kısas.
Elektrik öyle konumda ki herkes ona muhtaç. Işık ve ısıyı sağlıyor. Onun için karşı hücuma geçmeli. Çünkü beyni dumura uğramış bir kişi gibi sabit bakıyor. Denetlenmek istemiyor, gerekirse yakıp kaçıyor.
Sistemin yapıldığı ilk akşam, her taraf aydınlanmıştı. Çok hoşumuza gitmişti. Bilmiyorduk ki ne hain olduğunu, meğer bizi aldatıyormuş. Evimiz yapıldığında, cereyanı içeriye almayacağız. Tamamen dışarıdan aydınlanma yapsın. Pencerelerden içerisi aydınlanır. Isınma işini de kuzineyle sağlarız. Böylece yakmak mı dışarıda havayı yaksın.
Babaannem zamanında lüzumsuz demişti de anlayamamıştık. Ne kadar haklıymış.
Elektriğin bir numarasını anlatmışlardı. Şimdi aklıma geldi. Elektrik telinin ucuna tutmuş olsak bizi de anında yakarmış.
Pencereden giren ışık aydınlanmak için yeterlidir.
Hasan TANRIVERDİ























